Orta-doğu’da savaşın, işgalin sürdüğü ve yeni işgallerin sözkonusu olduğu; Avrupa’da sosyal hak gasplarının yoğunlaştığı, Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da soyut kamplaşmalar yaratılarak, halkların birbirine düşman edilmeye çalışıldığı, en önemlisi de Emperyalist-Kapitalist bloğun dünya halklarına yönelik ekonomik, askeri vb politikalarını gözden geçirecekleri G-8 Zirvesinin yapıldığı bir dönemde ''Emperyalist Saldırganlık ve Kadının Özgürleşme Sorunu'' başlığıyla yapılan kurultaya, Almanya NRW, Kuzey, Güney, Hessen, Fransa, İngiltere, Hollanda, İsviçre ve Avusturya`dan katılım oldu. İki gün sürmesi planlanan kurultayda delege tespiti ve divan seçiminin ardından yönetim komisyonunun ADKH tüzüğünün 7. maddesinin ''ADKH’ nin programını, tüzüğünü onaylayan ve üyelik görevlerini yerine getiren her üyenin bundan sonra seçme ve seçilme hakkına sahip olarak kurultaya katılması ( temsili değil, doğrudan katılımı esas alan)yani her üyenin bir delege olması'' şeklinde değiştirilmesine yönelik önerisi oylanıp oy çokluğuyla kabul edildi.
İlk gün “Modern Kapitalist Ülkelerde Kadının Özgürlük Yanılsaması“, ''21. Yüzyılda Emperyalist Saldırganlık ve Din Arasına Sıkıştırılmış Kadın'', ''Kadın Mücadelesinin Çıkışı ve Biçimleri'' konularında sunumların yapıldığı kurultayda, tartışmaların verimi ve canlılığı dikkat çekiciydi.
''Burjuvazinin sınıf olarak ortaya çıkışı ve burjuva demokratik devrimleriyle kadının daha önce var olan eşitlik ve özgürlük arayışı bir şekilde örgütlü güce kavuştu. Burjuvazinin ''eşitlik, özgürlük kardeşlik'' sloganıyla gerçekleştirdiği ayaklanma, bu üç kavrama en çok susayan kadınlar tarafından coşkuyla karşılandı ama sınıfsal karakteri gereği burjuvazi kadın hakları ve kadının eşitliği konusunda, daha ilk yıllarında samimiyetsizliğini gösterdi“ denilen kurultayda, ''Bugünün toplumunda kadının, burjuva özgürlüğü ve eşitliği sınırları içinde kazandığı temel önemde bazı medeni, politik ve sosyal haklarda olsa, yansıtılana ve göreceliğe değilde, modern kapitalist ülkelerde kadının gerçekliğinin köküne indiğimizde ortaya cok farklı bir tablo çıkmakta.
Çağdaş uygarlığın ve demokrasinin kalesi olmakla övünen en gelişmiş kapitalist ülkelerde, geçmişe göre inceltilmiş biçimler içinde de olsa, kadın hala ikinci sınıf insan muamelesi görüyor, sürekli ve sistematik bir biçimde eziliyor, sömürülüyor ve aşağılanıyor.
Kapitalizm, kadın sorununu çözmek bir yana, onu çok daha genişletmiş, karmaşık ve derinlikli hale getirmiştir” vurgusuyla ve İngiltere, ABD,Almanya gibi ülkelerde kadına yönelik suçlar konusundaki istatistiki verilerle, kozmetik ve tekstil sektörü başta olmak üzere çizilen kadın imajından örnekler verilerek “Kapitalizmin kadına yalnızca metalaşma özgürlüğü getirdiği” gerçeği tartışıldı.
Emperyalistlerin Orta-doğu’ya yönelik saldırılarının yoğunlaşması ve Avrupa’ da müslüman göçmen kitlesini hedef alan politikaların hayata geçirilmesiyle birlikte, islam inancında kadına yönelik gerici uygulmalar üzerinden yapılan demagojilerle „kadın hakları“, „eşitlik“, „burka“ söylemleriyle kadın emperyalist politikalara yedeklenmeye çalışılmakta. “Ortadoğu`da bugün yaşananlar binlerce yılın birikimidir. Demokrasi ve özgürlük vaatleri ile girişilen işgaller elbette bu ülke halklarına ne demokrasi nede özgürlük getirecektir. Özellikle kadınlara getireceği, daha fazla acı, göz yaşı ve kan olacaktır. Yakılmış viran bir ülke, ölen kocalar, çocuklar, işgal ve tecavüz emperyalist savaşın gerçekliğidir.” Buna karşılık ADKH nin yaklaşımının nasıl olması gerektiği konusunda, sorunun islam sorunu olmadığı, din olgusunun kadının ezilmişliğinin temellerinden birini oluşturduğu bilinciyle hareket edilmesi gerektiğinin altı çizilen kurultayda, kadının özgürlük mücadelesinde sonuç alacak, kalıcı kazanımlar sağlayacak tek yolun; kadının özgürlük mücadelesinin toplumsal mücadeleyle bütünleştiği, insanın insanla ilişkisinde her türlü ezme ve mülkiyeti dışlayan bir devrim mücadelesi olduğu vurgulandı.
Tartışmaların ardından Mainz’ da çalışmalarını sürdüren kadınlar tarafından müzik dinletisi verildi.
İkinci gün yapılan delege tespitinin ardından faaliyet raporu, denetim kurulu ve mali raporun okunup tartışılmasından sonra yeni yönetim organlarının seçimi gerçekleşti. Geçmiş dönemin faaaliyetleri değerlendirilirken delegeler tarafından „ eğitim çalışmalarına ağırlık verilerek kadın kadroların eğitilmesi sorununun aciliyeti, kitlelere gidilecek araçlar konusunda daha iradi ve yaratıcı çalışmalara ihtiyaç duyulduğu“ özellikle belirtilirken, kadın hareketinin bir yıl içerisinde önemli eylemliliklere imza attığı ama öte yandan da pratik faaliyetin eğitim faaliyetinin önüne geçmesi halinde pratikte boğulma tehlikesi yaşanacağına işaret edildi.
Gelecek döneme yönelik düşünce ve temennilerin iletilmesiyle kurultay sona erdirildi.
Avrupa Demokratik Kadın Hareketi
Her yıl ADKH aktivistleri ile gerçekleştirilen buluşmada, kadın mücadelesini güçlendiren konu başlıkları ile tartışmalar yapıldı.
Kadın kampının bu yılki ilk konusu; Avrupa’da sağcı partilerin iktidara gelişi, yükselen ırkçılık ve sağcılık oldu. Konu, Almanya, Fransa, İtalya, İngiltere başta olmak üzere Avrupa’da sağın iktidarı ve göçmen politikaları üzerine örnekler verilerek tartışıldı. Göçe neden olan politikalar, göçün yoğun olduğu ülkeler de değişen iktidarlar ve göçmen politikaları üzerine tartışmalar sürdürüldü.
İklim değişikliğinin yaratacağı göçe de vurgu yapılarak, ırkçı söylemlerin dilimize sirayet edişine dikkat çekildi. Bu konuya dair okumaların ve bölgeler de tartışmalara devam ederek ırkçılık ve faşizm tanımı da bu kapsam içerisinde ele alınması kararlaştırıldı.
Eğitim kampının 2.günü Adkh’nin başlattığı kampanya kapsamında yükselen kadın mücadelesinde Adkh’nın yeri içerikli bir sunum yapıldı. Yapılan sunumda;
“ Kadının mücadelesi dünya çapında oldukça görünür bir etkiye sahip. Dünya ölçeğinde kadına karşı geliştirilen gerici şiddet ve politikalara karşı, kadınlar artık sokaklarda ve daha önde mücadele ediyorlar. Yaşadığımız tüm coğrafyalarda mücadele çeşitli boyutlarda devam ederken bizde bu mücadelenin bir parçası olmaya çalışıyoruz” denilerek kadın mücadelesinin tartışmasız zorunluluğu ve sorumlulukları konu edildi ve tartışıldı. Kapitalizmin yıkıcılığı, doğa tahribatı ve bunun için de canlıların yok edildiği, sadece kadınların değil insanlığın ve tüm canlıların yok olma tehlikesiyle yüz yüze olduğu üye ve aktivistler tarafından vurgulandı. Feminist kadın mücadelesinin ve Rojova’da kadın özgürlük mücadelesinin yarattığı moral ve motivasyona da vurgu yapılarak, gerçek özgürlüğün toplumsal kurtuluş mücadelesiyle iç içe geçmiş her alana dair sözü olan ve buna göre pratiği örgütleyen nitelikli kadın mücadelesinin gerekliliğinde ısrarcı olunması vurgulandı.
“Tüm dünyada insan türünün iki cinsi arasında binlerce yıldır devam eden bir çelişki var: Kadın- erkek çelişkisi. Bu çelişki farklı nitelikler ve biçimler alsa da, ancak insanları ezen ve ezilen cinsler olarak bölüyor. Bu bölünmüşlük toplumun tüm hücrelerince inceden inceye özümseniyor ve ezilen cinsin kadın olması itibariyle “Kadın Sorunu” olarak ortaya çıkıyor. Aslında sorun, toplumun kadınlarıyla erkekleri arasındaki ilişki sorunu. Bu ilişkide bir taraf egemen, bir taraf ezilen durumunda. Kadın- erkek çelişkisi de devrim istiyor. İnsan ilişkilerinde bir devrim…” denilen sunumda bugüne kadar eksik bir anlayışla kadın mücadelesini erteleyen yaklaşımlara ve kadının özgürlük mücadelesinin kendi içinde bir devrim taşıdığına vurgu yapılarak “mücadeleyi ertelemiyoruz, devrim sözümüz var” anlayışıyla insanlar arasında özgür, gerçek anlamda özgür, kimsenin kimsenin malı-mülkü olmadığı, kimsenin efendisi-kölesi olmadığı bir dünya ışığında bu düşünü sürdürme kararlılığı belirtildi. Coşkulu, canlı tartışmaların ardından ortak online tartışmaların sürdürüleceği atölyeler önerildi. İkinci günün akşamında ateş başında türküler söylendi, şiirler okundu, halaylar çekildi..
Son gün yapılan değerlendirme de kadınların her anlamda kendilerini özgürce ifade ettiği bu buluşmaların önemine vurgu yapılarak daha güçlü kadın mücadeleleri yaratma temennisiyle kamp sona erdi..
Avrupa Demokratik Kadın Hareketi; 11-12 Haziran’da Almanya’nın Stuttgart kentinde “Uzlaşmıyoruz Kendi Gücümüzle Özgürleşiyoruz” şiarıyla 9. kurultayını gerçekleştirdi. Avrupa’nın bir çok ülkesinden (Almanya, Fransa, İsviçre, Hollanda, Avusturya, İngiltere) katılan delegeler, seçme ve seçilme haklarını kullanarak 9. merkezi komisyonunu oluşturdu. Demokratik Kadın Hareketi adına da katılımın sağlandığı kurultayın ilk gününde program kısa bir açılış konuşmasından sonra devrim ve sosyalizm mücadelesinde ölümsüzleşenler için yapılan saygı duruşuyla başlatıldı. Kısa bir müzik dinletisiyle hep beraber söylenen “Herne peş” marşından sonra delege tespiti yapılarak kurultayı yönetecek divan belirlendi. ADKH 8. Dönem komisyonu adına yapılan açılış konuşmasından sonra, DKH temsilcisinin de yaptığı konuşmayla dayanışma mesajı verilerek kurultay selamlandı. Ermeni yazar Anjel Dikme’de kurultayda bir konuşma yaparak kadınların bu birlikteliğinin çok değerli olduğunu ve tarihi yazanların hep erkeklerin tarihini yazdığını ve kadınları bilinçli olarak görmediklerine değinerek kadınların da kendi tarihlerini yazma sorumlulukları olduğunu söyledi. Kurultayı ve katılımcıları selamlayan Dikme, bundan sonrasında ADKH’ya elinden gelen tüm desteği vereceğini belirtti.
Kadın ve Mücadele Araçlarına Bakış
ADKH 8. Dönem merkezi komisyonunun hazırlamış olduğu “Kadın ve Mücadele Araçlarına Bakış” başlağı ile bir sunum yapıldı. Yapılan sunumda özel mülkiyetin ortaya çıkışı, kadına biçilen misyon, kadının mücadele tarihi ve bu mücadelede kadının kendi örgütlü gücünü yaratarak verdiği var olma savaşımına değinilerek, tarihten günümüz dünyasına oluşturulan kadın örgütlülükleri ve mücadele araçları ele alındı. Bu araçların toplumsal muhalefetin bir parçası olarak kullanmak gerekir. Bu örgütlenmeleri ideolojik, siyasal ve örgütsel olarak irdelemek gerekir. Meşrudur ancak ideolojik olarak ayrımını çok net koymak gerekir. Erkek egemen ideolojiye karşı şekillenmek başka bir şeydir denilerek dünyanın çeşitli coğrafyalarında oluşturulan kadın birlikleri, komünleriyle beraber öz savunma kavramı tartışmaya açıldı. Tartışmalar içersinde nefsi müdaafa ile öz savunma arasındaki farka değinilerek; öz savunmanın Kuzey Kürdistan’da öz yönetim meselesi ile gündeme geliş süreci izah edildi. Öz savunma kavramına aslında yabancı olunmadığı, devrimler tarihinde zaten öz savunma örnekleri olup komünal sistemin bir parçasıdır denildi.Sosyalist deneyimler yaşayan ülkelerde yaşanan iktidar süreçleri aslında birer öz yönetim ve öz savunmadır. Bugün Güney ve Kuzey Kürdistan’ da yaşanan da bu tarihsel deneyimin özgün uyarlanmasıdır. Öz savunma politik bir eylemdir. Bölgelere göre özgünlükler taşır. Bütün kıtalar için aynı genelleme yapılarak uygulanamaz, lokal ve özgün bir durumdur şeklinde görüş belirtildi.
Öz savunma tüm canlılar için bir haktır. Bu genel kabul üzerinden kadına yönelik saldırıda, kadının kendini koruma biçimi ne şekilde olursa olsun öz savunmadır denildi. Buna göre Çilem Doğan kendini korumak için eşini öldürmek zorunda kalması öz savunma olarak ele alanların yanısıra nefsi müdaafadır diyeneler de oldu. Bu iki kavramı birbirinden ayırmak gerektiği de belirtildi.
Çeşitli fikirlerin öne çıktığı sunum tartışmalarında devrimci mücadelenin esas halka olduğu öz savunmanın bu açıdan ele alınması gerektiği de farklı fikir olarak ifade edildi.Öz savunma sadece kadın cinayetleri ile açıklanmamalıdır. Sistemin ve devletin saldırısı karşısında örgütlü mücadele öz savunmadır, ADKH varlık amacı ile bir öz savunmadır denildi. Ayrıca Marksist kavramlardan sakınılmadan alternatif olmasının yanında bilinçli bir siyaset şekli olduğu ifade edilerek kendi mücadelemize ait kavramların kullanılmasından yana olunduğu yönünde fikir belirtenler oldu.
Ezilen sınıfların mücadelesinde kadın ve erkeğin karşı karşıya getirilmesi yanlışına düşülmeden, kadın mücadelesinin toplumsal mücadeleden bağımsız ele alınamayacağı önemle vurgulandı. Ezilen sınıf içerisinde yer alan emekçi kadının sömürüsü ile öz savunma arasında nasıl bir ilişki kurulacağı soruldu. Bu tartışmalara DKH de dahil olarak; Şubat ayında gerçekleştirdikleri kurultaylarında öz savunmayı tartıştıklarını, programlarında yer aldığını, devrimci mücadelenin esas alındığı sonuç olarak da öz savunmanın bir hak, engellenemez bir durum olduğu ifade edildi. ADKH’nın ” Kadının en ilkelinden en bilimseline dek tüm mücadele araçlarını savunur” program maddesine vurgu yapılarak, Çilem’in eyleminide, Rojava’ da emperyalist işgale karşı savaşan kadının eylemini de sahipleniyoruz şeklinde ifade edildi. Öz savunmanın bir hak olduğu, doğru olduğu ve öz savunma birliklerinin gerekli olduğu da savunulan bir başka görüş oldu.
Tartışmaların ardından ADKH 8. dönem komisyonu adına söz alınarak, yöneltilen sorulara cevap verildi. Daha sonrasında ise Yeni Kadın adına kurultay selamlanarak, öz savunmayla ilgili kısa bir konuşma yapıldı. ATİK-Yeni Kadın tutsaklarının davasının sahiplenilerek mahkemeye katılım sağlanması yönünde çağrı yapıldı. ADKH kurultayı ilk günü programı, faaliyet ve denetim raporlarının okunması ve tartışmaya açılmasıyla devam etti. Tartışmaların ardından ilk gün kültürel etkinlik bölümüyle sonlandırıldı.
ADKH, 9. Dönem Merkezi Komisyonu Oluşturuldu
ADKH 9. Kurultayının ikinci günü faaliyet ve denetim raporunun oylanarak onaylanmasıyla devam etti. Daha sonrasında mali rapor okunarak değerlendirildi. 2 gün süren kurultay programı içerisinde; ADHK, SYM, SKB, İstanbul LGBTİ Dayanışma Derneği, Eylül Cansın Derneği, Çingene Gül Trans Evi, HDK Avrupa, ve kurultayın gerçekleştirildiği yer olan Stuttgart Becekli-Göktepe Derneği adına mesajlar okundu, açıklamalar yapıldı. Kurultaya gönderilen mesajlar ve katılan kurumların konuşmalarının ardından, yeni komisyonu olusturacak delegelerin seçilip oy birliğiyle kabul edilmesiyle ADKH 9. dönem merkezi komisyonu oluşturuldu. Öneriler ve temenniler bölümüyle kapanış yapılarak, 9. kurultay başarıyla sonuçlandırıldı