Demokratik Kadın Hareketi (DKH) 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslar arası Dayanışma ve Mücadele Günü kapsamında ‘kadın ve savaş’ konulu panel düzenledi
İSTANBUL (30.11.2014)-DKH, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslar arası Dayanışma ve Mücadele Günü kapsamında bugün saat 15.00’de Yüz Çiçek Açsın Kültür Merkezi’nde panel düzenledi. ‘Kadınsın, direnensin, ses ver!’ şiarıyla başlatılan 25 Kasım çalışmaları da bugün yapılan panelle noktalandı. Panele konuşmacı olarak İstanbul LGBTİ Dayanışma Derneği üyesi Kıvılcım Arat, Ev İşçileri Dayanışma Sendikası Genel Başkanı Gülhan Benli, Eski Mahpuslar ve Wernicke Korsakofflularla Dayanışma Girişimi üyesi Seza Mis Horuz, İHD Cezaevi Komisyonu üyesi Hatice Onaran ve DKH Temsilcisi katıldı. Panel Bernaların, Barbaraların, Mirabel Kardeşlerin, Deniz Fıratların, Kader Ortakayaların ve Arin Mirxanların şahsında tüm devrim ve komünizm şehitleri adına yapılan bir dakikalık saygı duruşu ile başladı. Saygı duruşunun ardından DKH tarafından hazırlanan sinevizyon gösterimi izlendi.
Saygı duruşunun ardından ilk sözü alan Eski Mahpuslar ve Wernicke Korsakofflularla Dayanışma Girişimi üyesi Seza Mis Horuz toplumda ve devletlerarası savaşta kadını anlattı. Şiddeti düşündüğünde ikili bir duygu yaşadığını ifade eden Horuz şunları söyledi: “Şiddete karşı durmanın onurunu yaşadığımız için yüreğimin bir yanı çok refah ancak şiddetin bu kadar yoğun olarak dünyayı sarması da yüreğimizin sıkıştığı nokta. Şiddetle ilgili ilk konuşmaya savaşlardan başlamak lazım. Çünkü haksız gerici savaşlar kadına ya da insanlığa yönelik savaşın en büyüğüdür. Yaşama dair her şeyin tarumar edildiği yandır. Şiddet savaş girdabında büyüyen bir gerçekliktir.”
‘Şiddete karşı mücadele devletin şiddet kurumlarını tahlil etmekten geçer’
Devletler arası şiddetin aynı zamanda kadına yönelik bir savaş olduğunu belirten Horuz, kadınların savaşın bir ganimeti olarak görüldüğünü ifade etti. Ruanda, Bosna, Bangladeş, Irak, Suriye ve günümüzde özelde Rojava gibi savaş bölgelerinden örnekler veren Horuz, sadece bu örneklerde değil kapımızın önünde sokakta veya bulunduğumuz herhangi bir alanda da kadına yönelik katliam veya şiddetle karşılaşılabileceğini ifade etti.
Devletin şiddeti iktidarlarını pekiştirmek için kullandığını ifade eden Horuz, bu iktidarı pekiştirmenin iki yolu olduğunu ve bunlarında şiddet ve ideolojik hegemonya olduğunu vurguladı. Şiddetin yalnızca fiziksel olarak algılanmaması gerektiğini belirten Horuz, günümüz toplumunda kültürel, ekonomik ve siyasal olarakta karşımıza çıkabildiğini ifade etti. Son olarak şiddete karşı mücadele etmenin devletin organize şiddet kurumlarını tahlil etmekle olabileceğini ve buna karşı bir bütün mücadele edilmesi gerekiği Horuz tarafından vurgulandı.
‘Erkekler biz ev işçilerini eşlerine hediye olarak sunuyor’
Horuz’dan sonra sözü alan Ev İşçileri Dayanışma Sendikası Genel Başkanı Gülhan Benli’de sendikalaşma sürecini anlatarak kurdukları sendikanın önemine dikkat çekti. 2011 yılında sendikal faaliyetlerine başladıklarını belirten Benli, çalışma yürüttüğü sistem tarafından kadını kadına yabancılaştırmanın ileri düzeyde olduğunu ifade etti. Kapitalist sistemin ‘patron’ kadını ve ‘yarı işçi’ kadını karşı karşıya getirdiğini ifade ederek çalıştıkları alanda erkeklerin eşlerine kendilerini bir hediye olarak sunduğunu belirtti. Erkeğin erkeğe uyguladığı sistemin yanı sıra kadının kadına uyguladığı şiddetinde erkek egemen sistemin günümüze yansıması olduğunu ifade eden Benli, şiddetin çok yönlü bir kavram olduğunu ifade etti. 17 Aralık’ta mahkemelerinin olduğunu ifade eden Benli, sendika olarak kadın emeğinin sömürülmesine karşı mücadele edeceklerini beyan etti. Son çıkan torba yasa üzerinden ev işçilerine haklar sağlandığını ileri sürenlere karşı da tam tersi güvencesizliğin resmileştirildiğini ifade eden Benli, iş sağlığı ve can güvenliğinin çıkan torba yasayla tamamen yok sayıldığını ve torba yasanın hiçbir getirisinin olmadığını vurgulayarak konuşmasını sonlandırdı.
Hapishanelerde de en ağır şiddete maruz kalanlar kadınlar
İHD Cezaevi Komisyonu üyesi Hatice Onaran ise yaptığı konuşmada toplumun kadını bir namus kavramı olarak gördüğünü ifade ederek, kadının yaşanılan toplumun yani doğrudan erkeğin namusu olarak algılandığını ifade etti. Onaran sözlerine şöyle devam etti: “ Siyasi kadın tutsaklar olarak bir çok şeyi aşsakta toplumsal değer yargılarından ayrı duramıyoruz. Özelde f tipi cezaevlerinde kadınların iradesini kırmak amacıyla onursuz çıplak aramalar yapılıyor. Ayrıca hapishanelerde özelde çocuklar için herhangi barınma yeri yok. Anneler çocukların ihtiyacını karşılamakta zorlandığı gibi devlette herhangi bir ihtiyacı karşılamıyor ve hatta kantinde olmayan ihtiyaçların dahi dışarıdan gelmesine izin vermiyor.” Hasta tutsaklara değinen Onaran ağır tutsaklardan 40’nın kadın olduğunu belirterek Galatasaray Lisesi önünde her hafta oturma eylemi yaptıklarını ifade etti. Ayrıca trans tutsaklara da değinen Onaran, trans kadınların hapishane koşullarının katbekat ağır olduğunu ifade etti.
Devletin ve toplumsal şiddetin okları trans bireylere yöneliyor
İstanbul LGBTİ Dayanışma Derneği üyesi Kıvılcım Arat ise LGBTİ derneğine dair kısa bir bilgilendirme yaparak yalnızca trans bireyler üzerine çalışmadıklarını toplumda ezilenlere yönelik, işçi cinayetlerine dönük ve sosyalist örgütlere dönük polis saldırıları üzerine de çalışma yürüttüklerini ifade etti. Arat sözlerine şöyle devam etti: “ Şiddet dediğimiz kavram çok genel bir kavram ve eğer toplumun farklı tabakalarından olanlara uygulanan şiddete ses çıkarmazsak bu şiddet büyüyor ve daha genel bir alana yayılarak toplumsal yaşamın her alanını vuruyor. Ve sonra bir bakıyoruz ki toplumsal alanının her yanı şiddetle kavrulup devam ediyor.”
Şiddetin toplumdaki alt yapısını ve translara dönük uygulanan şiddeti örneklerle açıklayan Arat, gerek hapishanelerde gerek hastanelerde gerekse de birebir yaşam alanlarında karşılaştıkları zorlukları ifade etti. Şiddeti değerlendirirken yaşanılan toplumun dini, siyasi yapısını ve tarihsel süreçlerini değerlendirmeden şiddete dönük yapılacak her değerlendirmenin ayaklarının havada kalacağını belirten Arat, genel ahlak olarak kullanılan kavramın alt yapısının da bu kavramlar tarafından oluşturulduğunu belirtti. Trans bireyler üzerindeki şiddet kavramını ikiye ayıran Arat bunların devlet ve toplumsal şiddet olduğunu belirtti. Devlet şiddetinde de polis şiddetine ayrı değinen Arat, polis tarafından taciz ve tecavüzden tutarak haraca bağlamaya kadar bambaşka bir şiddetle karşılaştıklarını ifade etti.
Son olarak sözü alan DKH temsilcisi panelistlerin konuşmalarını toparlayarak şiddete, cinsel şiddete, tacize, tecavüze ve kadın katliamlarına karşı kendi perspektifi doğrultusunda son sözleri söyledi.
Panelin ardından sahne alan Grup Alamor da kadının sanat cephesinden sesini yükselterek kendi ezgilerini seslendirdi. Etkinlik Grup Alamor’un sahne almasından sonra son buldu.
Kaynak: halkingunlugu.org
Urfa’nın Suruç ilçesinin Mehaser sınır köyüne ulaşan Demokratik Kadın Hareketi (DKH) burada köy halkıyla birlikte sınır nöbeti tutuyor
URFA (22.11.2014)- Demokratik Kadın Hareketi (DKH) Urfa’nın Suruç ilçesinin Mehaser sınır köyüne ulaştı.
25 Kasım çalışmaları kapsamında Urfa’nın Suruç ilçesini ziyaret eden Demokratik Kadın Hareketi Kobanê’dn gelen kadınlarla yaptığı görüşmelerin ardından Suruç’a baglı Mehaser sınır köyüne geçti. Kobanê sınırında bulunan köye ulaşan DKH köy halkıyla Kobanê’ye dair güncel gelişmelere ilişkin sohbetler gerçekleştiriyor. Sohbetlerin yanı sıra köy meydanında yakılan ateşler etrafında toplanan köy halkıyla halaylar çekilip, Grup Alamor’la birlikte ortak ezgiler seslendiriliyor. DKH’liler kendilerini samimi bir şekilde karşılayan köy halkıyla birlikte ortak nöbet listesi oluşturdu. Sabaha dek sınırda nöbet tutacak olan DKH faaliyetçileri yarın da Suruç’ta bulunan Ezidi ve diğer Kürt göçmenlerin bulunduğu kampları ziyaret edecek.
Demokratik Kadın Hareketi İzmir örgütlülüğü, “Kadın ve Savaş” başlığıyla panel düzenleyeceğini duyurdu
İzmir(27.11.2014)-Demokratik Kadın Hareketi İzmir örgütlülüğü “Kadın ve Savaş” başlığıyla yapacağı panele tüm üye ve taraftarlar nezdinde katılım çağrısı yaptı.
Panelde işlenecek konu başlıkları şöyle:
-Tarihsel Kesitte Kadın Hareketi
-Kadına Yönelik Şiddet
-Feminizm Sarmalında Kadın Mücadelesi
Tarih: 30 Kasım 2014
Saat: 14.00
Yer: Demokratik Haklar ve Kültür Derneği
ADKH, 28 Kasım2014 Cuma günü İsviçre’nin Zürich kantonunda “Şiddet Köleleştirir, Örgütlülük Özgürleştirir” şiarı ile stant açtı
Zürich (29-11-2014) Zürich Stauffacher’da saat 16:00’da başlayıp 18:00’e kadar süren stant çalışmasında kadına yönelik şiddete karşı hem tarihsel hem de güncel konulara vurgu yapıldı. Mirabal kardeşlerin gerek politik duruşu ve gerekse de kadın kimliğine yönelik 1960 yılında Dominik Cumhuriyeti tarafından yapılan işkence bugün de güncel olarak Suriye’de Kürt coğrafyasında sistematik olarak uygulanmaktadır. Bu dönem ADKH 25 Kasım’a atfen bu konuyu gündeme almakta buna karşı uluslararası kamuoyu yaratma, mücadeleyi büyütme amacını taşımaktadır. Bu çalışmada da kadına yönelik şiddetin dünyanın her yerinde olduğu ancak özellikle de şu an Suriye-Irak’ta gerçekleşen savaşta Ezidî kadınların durumuna ve YPJ’nin verdiği mücadeleye vurgu yapıldı. Kobanê’ye ilişkin resimlerin ve dövizlerin yer aldığı stantta bunun yansıra Avrupa Demokratik Kadın Hareketi’nin “Mirabel Kardeşlerden Arîn Mîrkan’a, Özgürlük Mücadelemiz Karanlığa Işık Tutuyor” imzalı bildirisi dağıtıldı.
İnsanlardan olumlu tepkiler alındı. Şiddetin farklı boyutlarının, emperyalist devletlerin Ortadoğu’daki ilgilerinin teşhir edilmesinin yansıra, İsviçre’de yapılan ırkçı referandumlar ve politikalara karşı sohbetler gerçekleştirildi.
ADKH Londra 25 Kasim Etkinligi Kadın katliamları politiktir! Yer: Highbury Fields (Corner of Highbury Cresent and Highbury Place) Saat: 18.30 – 20.00 de katledilen tüm kadınlar icin mum yakma eylemi gerceklesecektir. ADKH Ingiltere’deki kadınlari 25 Kasimda bu eyleme cagırıyor.
ADKH Paris 25 Kasim Etkinligi “Mirabel Kardeslerden Arin Mirkan`a Ozgurluk Mucadelemiz Karanliga Isik Tutuyor” siariyla 25 Kasim Kadina Yonelik Siddetle mucadele gununde herkesi yapilacak yuruyuse bekliyoruz! Tarih: 22 Kasim 2014 Cumartesi Saat: 14:00 Yer: Bastille AVRUPA DEMOKRATIK KADIN HAREKETI (Paris)
ADKH Koln 25 Kasim Etkinligi “Her türlü şiddetten bizi kurtaracak olan kendi örgütlü mücadelemizdir ve özgürlük örgütlendikce bizimdir”şiarimizla KÖLN’de kadınları,tüm baskılara karsı eyleme cağırıyoruz. 22 Kasim saat 14 -17 arasi Eberplatzdan Dom’a yürüyüs, 25 Kasim saat 17 – 19 arasi Wallrafplatzda miting gerceklesecektir.
ADKH Zurih 25 Kasim Etkinligi Avrupa Demokratik Kadın Hareketi olarak; İsviçre’nin Zürich kantonunda “Şiddet Köleleştirir, Örgütlülük Özgürleştirir” şiarımızla, Zürich Stauffacher’da stand açacağız #KadınsınDirenensinSesVER…
28 Kasım 2014 Saat: 16:00-18:00 Yer: Zürich, Stauffacher
ADKH Stuttgart 25 Kasım Etkinligi
ADKH olarak, Stuttgart ve cevresinde yasayan bütün kadinlari ve erkek yoldaslarimizi kadina yönelik siddete ve baskilara karsi birlikte olmaya cagiriyoruz. Tarih:25.11.2014 Saat:16.00 Yer: STUTTGART WILHELMSBAU AM ENDE DER KÖNIGSTRASSE(Rotebühlplatz)
ADKH Duisburg 25 Kasim Etkinlikleri
Demokratik Kadın Hareketi (DKH), 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Dayanışma ve Mücadele Günü çalışmaları kapsamında kadın tutsaklara kart gönderdi
İSTANBUL (24.11.2014)- Demokratik Kadın Hareketi (DKH) yaklaşan 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Dayanışma ve Mücadele Günü nedeniyle, “Kadınsın direnensin ses ver” şiarıyla başlattığı çalışmalarına devam ediyor.
Çalışmalarına etkinlik, eylem, panel ve Suruç’ta bulunan kamp ziyaretleriyle devam eden DKH faaliyetçileri, hapishanelerdeki kadın tutsaklarla dayanışmayı büyütmek ve direnişlerini selamlamak için çocuklarla birlikte hazırladığı dayanışma kartlarını kadın tutsaklara gönderdi.
Demokratik Kadın Hareketi (DKH) 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü kapsamında Suruç’a giderek burada Kobanê’den gelen kadınlarla buluştu
URFA (22.11.2014)- 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele günü kapsamında, 25 Kasımı Suruç’ta karşılayacağını duyuran DKH Suruç’a ulaştı.
Kadına yönelik şiddetle mücadele günü kapsamında 25 Kasım programı dahilinde 21 Kasım’da Suruç’a doğru yola çıkan DKH Suruç’a ulaştı. İlk olarak BDP Suruç ilçe binasını ziyaret eden DKH burada Kobanê’den gelen kadınlarla sohbet etti. DKH’lilerin özelde Kürt kadınlarının Kobanê’de yürüttüğü destansı direnişten kaynaklı 25 Kasım eylemlerinin adresi olarak Suruç’u seçtiklerini ifade etmelerinin ardından Kobanêli kadınlar da DKH’yi selamlayarak alınan kararın kendileri ve tüm Kürt kadınları nezdinde değerli bir adım olduğunu ifade etti. Kobanê’de mücadele yürüten kadınlar sözü alarak kendi mücadelelerini ve Kobanê üzerinden YPJ’nin destansı mücadelesini anlattı.
“Kadın mücadelesinin ilerlemesi YPJ üzerinden gidiyor”
Yapılan konuşmada Kobanêli kadınlar YPJ’nin mücadele içerisinde bütün dünya kadınlarının mücadelesini omuzladığı ve kadınların Kobanê’de yürüttüğü mücadele ile kadın mücadelesinin bayrağını ileriye taşıdığı ifade edildi. Kobanêli kadınlar sözlerine şöyle devam etti: “IŞİD açtığı savaşla kadın mücadelesini yüzyıl geriye götürmek istiyor. Yaklaşık 3 yıldır bölgede süren savaşta kadınlar konumunu katbekat önemli yerlere taşımıştır. Özellikle kadın mücadelesinin ilerlemesi YPJ üzerinden gidiyor. Bizce Rojava süreci kadınların mücadelesi üzerinden önemli süreçtir, çünkü kadınlar bu mücadele içerisinde teori ve pratiği birlikte ilerletiyor.
Bir zamanlar toplumun pasif yanını temsil eden kadınlar, Rojava’da mücadeleye öncülük ediyorlar. Rojava’da kadın erkek eşit savaşmayı öğrendi.”
Kürt halkının kadına yönelik tutumunda ilerleme var
IŞİD’lilerin özelde kadınlar tarafından öldürülme korkusu olduğunu belirten Kobanêli kadınlar, savaş içerisinde katliamcıların kadınlara özel olarak saldırdığını ifade etti. Savaş içerisinde Kürt halkının da fikirsel olarak ilerlediğini belirten kadınlar, toplumun artık kadınların okumasına karşı olmadığını ve kadınların giyim kuşamında daha özgür olduğunu belirtti.
Kadınlar ayrıca Kürt kadınlarının artık kadının kurtuluşun YPJ’den geçtiğini düşündüğünü belirterek, tüm kadınları bu mücadele içerisinde özneleşmeye çağırdı. BDP ilçe binasındaki görüşmelerin ardından DKH Kobanê sınırında bulunan köye doğru harekete geçti.
Dersim’de aralarında Demokratik Kadın Hareketi’nin de olduğu Dersimli Kadınlar tarafından Sanat Sokağı’ndan Seyit Rıza Parkı’na yürüyüş gerçekleştirerek 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Dayanışma ve Mücadele Günü’nü karşıladı
DERSİM (25.11.2014)- Sanat Sokağı’nda bir araya gelen aralarında Demokratik Kadın Hareketi (DKH)’nin de olduğu, “Şiddete Tacize Tecavüze Savaşa Yoksulluğa Kadın Katliamına Çocuk İstismarına Duvarlara Dur De-Dersimli Kadınlar” imzalı pankart arkasında bir araya gelen kadınlar, saat 12.15’te Seyit Rıza Parkı’na yürüdü.
“Kadın katliamlarına dur de” , “Cinsel ulusal sınıfsal sömürüye son” , “Jin jiyan azadi” , “Biji berxodana YPJ” , “Erkek vuruyor devlet koruyor” , “Yaşasın kadın dayanışması” , ”Susma haykır translar vardır” sloganlarıyla yürüyen kitle, Seyit Rıza Parkı’nda bir araya geldi.
Dersimli Kadınlar 25 Kasım’ı selamladı
Dersimli Kadınlar adına yapılan basın açıklamasında şu ifadeler yer aldı: “Bugün bir yandan öylesine kaba, bir yandan da öylesine inceltilmiş bir şiddet ve sömürü sarmalıyla karşı karşıyayız ki, nefes alabileceğimiz alanlar giderek daraltılıyor. Bir yandan savaş ganimeti olarak alınıp satılan kadınlar, bir yandan aşk-namus sarmalında uluorta şiddete maruz kalan ya da katledilen kadınlar, bir yanda 24 saat mecburi ev mesaisine mahkûm edilen emeği görülmeyen kadınlar, bir yanda ucuz iş gücü olarak görülen mevsimlik yollarda ölüme terk edilen kadınlar ve bir yandan da kahkahaları dahi ahlak dışı bulunan kadınlar… İşte tam da böyle bir tablonun içinde 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü’nü karşılıyoruz.
Kadın Katliamların sorumlusu AKP iktidarıdır
12 yıldır AKP iktidarıyla yönetilen ülkemizde kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri katlanarak artıyor. AKP’nin ‘ilk biz imzaladık’ diye övündüğü uluslararası sözleşmelere karşın, mevcut yasalara rağmen bu yılın daha ilk 9 ayında 207 kadın öldürüldü. Bunların bir kısmı devlet korumasında bulunan kadınlardı.
Adliye koridorlarına kadar varan ve giderek vahşileşen kadın cinayetlerinden, kadına yönelik şiddetin vahim boyutlarından, uygulamada hiçbir ciddi adım atmayan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı başta olmak üzere AKP iktidarı sorumludur.
Çalışma yaşamındaki düzenlemelerle kadın emeğini ikincil, ucuz, güvencesiz ve kayıt dışı kılarak kölelik koşullarında sömürüye ittiği kadınları işyerlerinde her türlü ayrımcılığa, baskıya, taciz, tecavüz ve şiddete terk ediyor. Taşeronlaştırma, esnek çalışma modelleriyle işçi sağlığını ve işçi güvenliğini hiçe sayarak kadınların iş cinayetlerine kurban gitmesine meydan veriyor, işçi eşi kadınların hayatını karartıyor.
IŞİD AKP’nin önemli bir koludur
Programının onda dokuzundaki kadın düşmanı maddeleriyle Ortaçağ karanlığından fırlama barbar, katliamcı IŞİD güruhunun Ortadoğu’da estirdiği terörü hoş görüyor, onu lanetlemeye dili varmıyor, dolayısıyla da onunla ‘zihniyet’ ortaklığını açığa vuruyor.
Tüm bu kadın düşmanı anlayış ve uygulamalara, şiddetin en büyüğü olan savaş ve militarizm diline, baskı ve sindirme politikalarına sarılırken; halkların kardeşliğinden, barıştan ve eşitlikten yana her türlü demokratik muhalefeti, dozunu her geçen gün arttırdığı bir şiddetle boğmaya çalışırken AKP iktidarı, IŞİD’den bir ‘tık’ ileri olmuş, fark eder mi? Zihniyet aynı karanlık zihniyettir. Ortadoğu’daki savaş durumu, ülkemizi bir göç ülkesi haline getirdi. 2 milyonu aşkın bir Suriyeli sığınmacı toplamından söz ediliyor. Gaziantep gibi işçi kentlerinin yanı sıra özellikle büyük kentlerde var olma mücadelesi veren bu geniş kitlenin önemli bir bölümünü yoksul kadın ve çocuklar oluşturuyor. Sığınmacı, mülteci ve göçmen kadınlar ve çocuklar her şeyden önce insanca barınma, beslenme, eğitim, sağlık gibi temel insan haklarından yoksun olarak ucuzun ucuzu, her tür güvenceden yoksun, ezilenin ezileni, kaçak emek gücü olarak da her türlü ayrımcılık, şiddet, taciz, tecavüz ve ölüm tehdidiyle karşı karşıya. Ki bunun hazin örneklerini yaşamaya başladık. Maalesef ki, savaşın her türlü mağduriyetini en önde biz kadınlar yaşıyoruz.
1960’da Dominik’te hunharca katledilen Mirabel kardeşlerden, Arin Mîrxanlara ve Kader Ortakkayalara kadınların mücadelesi ve dayanışması büyüyerek devam ediyor. Bugün de başta Kürt kadınları olmak üzere Rojava’da eşit ve özgür bir yaşam kuranların, bu yaşamın parçası Kobanê’de direnip vatanlarını barbar IŞİD çetesine karşı ölümüne savunanların mücadelesiyle birleşmenin, dayanışmayı büyütmenin zamanıdır”
Almanya’nın Berlin, Mannheim, Stuttgart ve Hamburg kentlerinde 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele günü kapsamında yürüyüşler düzenlendi. Meydanlara çıkan kadınlar kadına yönelik şiddeti protesto etti.
BERLİN
Almanya’nın başkenti Berlin’de 25 Kasım Kadına Şiddetle Mücadele Günü nedeniyle bir yürüyüş düzenlendi. Destdan Berlin Kadın Meclisi, Avrupa Demokratik Kadın Hareketi ADKH, Göçmen Kadınlar Yardımlaşma Derneği, Sürgünde Kürt Kadınları, Uluslararası Kadın Yeri, Göçmen Kadınlar Birliği ve Amoro Fora’nın organize ettiği yürüyüşe 600’ye yakın kişi katıldı.
Kadına yönelik katliamlar yapan ve kadını köleleştiren DAİŞ çetelerinin lanetlendiği yürüyüşte Şengal ve Kobanê’de direnen kadınlarla dayanışma mesajı verildi. “Ulusal, cinsel ve her türlü şiddete hayır” ve “Kadın katliamına son”, pankartlarının taşındığı yürüyüş Hermannplat’da başladı.
Sık sık “Jin jiyan azadi”, “Yaşasın Kadın direnişi”, “Biji berxwedana YPJ” ve “Kadınlar yalnız değilsiniz” sloganlarının atıldığı yürüyüşte Rosa Luxemburg, Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez’in fotoğrafları ile YPG/YPJ flamaları taşındı.
Kadınlara yönelik şiddeti anlatan Almanca, Kürtçe ve Türkçe dövizler taşıyan yürüyüşte Kürdistanlı kadınların coşkusu dikkat çekti. Yürüyüş Neuköln semtine yapılan mitinle sona erdi. Burada yapılan konuşmalarda ise savaşa ve şiddete karşı kadınların dayanışma ve mücadelelerini yükseltme çağrısı yapıldı.
MANNHEİM
Almanya’nın Mannheim kentindeki 25 Kasım Kadına Şiddetle Mücadele Günü yürüyüşü Mannheim üniversitesinin önünde bulunan meydanda başladı. Avrupa Demokratik Kadın Hareketi ADKH, Alman ve göçmen kadın grupların bir araya geldiği yürüyüşe yaklaşık 500 kişi katıldı. Yürüyüşe Mannheim ve Ludwigshafen’de bulunan Kürt Toplum Merkezleri de aktif bir şekilde destek verdi.
Kadına yönelik şiddetin kınandığı yürüyüşte göstericiler 9 Ocak 2013 günü Paris’te katledilen Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez’in yanı sıra kadın devrimcilerin fotoğraflarını taşıdı. Markplatz meydanına kadar yürüyen kadınlar sık sık “Yaşasın kadın dayanışması” sloganlarını attı.
DAİŞ çetelerinin Şengal’deki katliam ile Kobanê’ye yönelik saldırıya dikkat çekilen yürüyüşte Sosyalist Kadınlar Birliği’nin (SKB) bildirileri dağıtıldı. Taciz ve tecavüzün arttığı, buna karşı da kadınların güçlerini birleştirmesi gerektiği belirtilen yürüyüş akşam saat 19.00’larına kadar sürdü.
HAMBURG
Almanya’nın Hamburg kentinde 25 Kasım ‘Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’ vesilesiyle meşaleli yürüyüş düzenlendi.
Rojbin Kadın Meclisi, AtesH, Avrupa Demokratik Kadın Hareketi ADKH , Courage, MLPD, Modaran, Kızıl Kadın Komitesi, SKB ve Yeni Kadın tarafından oluşturan ortak platformun organize ettiği yürüyüş saat 18.00’de Hachmannplatz’da başladı. “Kadına yönelik şiddetin farklı yüzleri varsa, direnişin de var!” yazılı pankartı açan kadınlar, 9 Ocak 2013 tarihinde Paris’te katledilen Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez ile Mirabel kardeşlerin mücadele kararlılığında ve özgürlük ideallerinde buluştuklarına dikkat çekti.
Bu yılın Mayıs ayında Hamburg’da oğlu tarafından öldürülen kadın aktivisti Hülya Arslan’ın da anıldığı yürüyüşte yapılan konuşmalarda, kadına yönelik şiddetin farklı boyutlarına değinilerek, YPJ’nin direnişi selamlandı.
Rojbin Kadın Meclisi nezdinde yeni oluşturan erbane grubu dikkat çekilirken, Hamburg’daki Kürt erkeklerin 25 Kasım yürüyüşüne katılım göstermemeleri ise eleştiri konusu oldu. Etkinlik Jungfernstieg’de 29 Kasım tarihinde, “PKK yasağı kaldırılsın, Mehmet Demir’e özgürlük” talebiyle Sternschanze semtinde düzenlenecek yürüyüşe katılım çağrısıyla son buldu.
STUTTGART
“Tüm dünyada kadına karşı şiddeti durdur. Kobanê ile dayanışmaya” şiarıyla eylem yapıldı. Stadmiti’de stantlar açan kadınlar, öldürülen kadınları anmak için mumlar yaktı. Kürt Kadın Hareketi, Sosyalist Kadınlar Birliği (SKB), Alınteri, Avrupa Demokratik Kadın Hareketi ADKH, Alevi Dernekleri, Corage, MLPD, İran ve Farslı kadınların katıldığı eylemde, kadınların mücadeleyi büyütmesi çağrısı yapıldı. SKB adına yapılan konuşmada, Kobanê direnişi selamlandı. Müzik dinletisi ve tiyatro gösteriminin ardından kadınlar, yürüyüş yaptı.
KÖLN
SKB, Rota Aksiyon, Yaşanacak Dünya, Avrupa Demokratik Kadın Hareketi ADKH, DHK, MLPD’nin kadın grubu COUGE’nin miting düzenledi. Yapılan konuşmalarda kadına yönelik şiddete karşı kadınların örgütlü mücadeleden başka bir seçeneklerinin olmadığı belirtildi.
Miting halaylarla sona erdi.
Antalya’da 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Dayanışma ve Mücadele Günü nedeniyle yürüyüş gerçekleştirildi
ANTALYA (26.11.2014)- Demokratik Kadın Hareketi’nin de bileşeni olduğu Antalya 25 Kasım Kadın Platformu’nun düzenlediği eylem için dün saat 19.00’da Güllük Aydın Kanza Parkı’nda bir araya gelen kadınlar yürüyüş düzenledi.
Yürüyüş sırasında kadınlar, “Yaşasın kadın mücadelemiz” , “Biji berxodana YPJ” , ”Erkeklerin sevgisi her gün beş kadın öldürüyor” , ”Kadın tutsaklar onurumuzdur” sloganları attı.
Antalya’da şiddet gören kadınların sayısında artış var
Basın açıklamasında şu ifadeler yer aldı: “Biz kadınlar tacize, tecavüze, kadın katliamlarına, nefret cinayetlerine, erkek-devlet şiddetine, gericiliğe, savaşa, IŞİD vahşetine ve AKP diktatörlüğüne meydan okuyoruz.
İnsan Hakları Derneği’nin verilerine göre 2005-2011 yılları arasında toplam 4 bin 190 kadın erkekler tarafından öldürüldü. Bianet’in raporuna göre 2013’te 214 kadın erkekler tarafından öldürüldü ve 71 ilde 783 erkek şiddeti yaşandı. Kadına şiddet konusunda Türkiye’de 5’inci sırada olan Antalya’da şiddet gören kadın sayısı 2008’de 1858 iken, 2011’de 3 bin 142’ye yükselmiştir.”
Basın açıklaması Beyaz Tekstil’de yaşamını yitiren kadınlarla hapishanelerde tutsak kadınların sorunlarına ilişkin değerlendirmelerin yanı sıra Mirabel kardeşlerin mücadelesi nezdinde Kobane ve Şengal’de ki kadınların direnişinin selamlanmasıyla sona erdi.
Kadınlar 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Dayanışma ve Mücadele Günü’nü alanlarda karşıladı
İSTANBUL (26.11.2014)- 25 Kasım Kadın Platformu’nun çağrısıyla Taksim Tünel’de bir araya gelen yüzlerce kadın, Galatasaray Meydanı’na yürüyüş gerçekleştirerek Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Dayanışma ve Mücadele Günü’nü alanlarda karşıladı. Demokratik Kadın Hareketi’nin de destekleyicisi olduğu eylemde,“Erkek Devlet IŞİD Şiddetine Karşı İsyandayız” pankartı arkasında bir araya gelen kadınlar, “ Kadın cinayetleri politiktir” , “Trans cinayetleri politiktir” , “Bıji berrxwedana jinan” ,“Kobanê’den Gazze’ye direnen kadınlara bin selam” , “Gözaltında tacize tecavüze son” , “Devlet elini bedenimden çek” , “Kadın düşmanı Tayyip Erdoğan” sloganlarıyla yürüdü. Arin Mirxan ve Kader Ortakaya’nın fotoğraflarının da taşındığı yürüyüşte, “Arin’den Kader’e sürüyor mücadele” sloganı atıldı.
AKP’nin kadına yönelik şiddeti kışkırtan yaklaşımı protesto edildi
Galatasaray Lisesi’nde bir araya gelen kadınlar adına yapılan basın açıklaması Kürtçe ve Türkçe okundu. Kürtçe olarak Seher Çetin, Türkçe olarak da Deniz Şimşek ve Saniye Evren tarafından okunan basın açıklamasında şu ifadeler yer aldı: “AKP’yle derinleşen muhafazakar erkek devlet zihniyeti, kadın kazanımlarını yok etmek üzerinden kendi politikalarını uygulamaktadır. Tümüyle erkek- devlet olan iktidar, kadının hayatın içinde yer almaması, yaşamını ve bedenini erkeğin, erkek devletin ve patriarkanın hizmetine sunması, bedeni ve hayatı hakkında hiçbir karar hakkına sahip olmamasını yani köleleştirilmesi hedeflemekte ve bunu an be an uygulama ve söylemleriyle yaşatarak hayata geçirmektedir.”
‘En temel hakkımız olan yaşama hakkımızı dahi elimizden almaya çalışan erkek- devlet şiddetine karşı direnişteyiz!’
Başta Ortadoğu ‘da olmak üzere savaşlarda kadınları her gün öldüren, ganimet olarak görüp kaçırarak köle pazarlarında satan, tecavüz eden erkek egemen zihniyete karşı direniş çağrısı yapılan açıklama şu ifadelerle sona erdi:“İşte bu öfkemiz bir meşale olup Kobanê’de, Rojava’da, Filistin’de ve Gezi’de direnişe dönüştü. Biz kadınlar özgürlük meşalesini Arin’le, Kader’le, Jabbari’yle direnerek taşıyacağız! Biz zeytinleri için direnen ve biz Validebağ korusu için nöbet tutan ve biz Karadeniz dereleri için uykusuz kalan ve biz yoksulluklara karşı yürüyen ve biz her türlü cinsiyetçi politikalara karşı direnen kadınlarız.”
Eylem halaylar ve sloganlar eşliğinde sona erdi.
İngiltere’de kadınlar, sağanak yağışa rağmen 25 Kasım için sokağa çıktı, miting yaptı. Kadınlar akşam saatlerinde de öldürülen kadın için mum yaptı.
LONDRA- İngiltere’nin başkenti Londra’da kadınlar 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde miting düzenledi.
Women Alliance, Roj Women, SKB Londra, KWO ve Kürt kadın kurumlarının düzenlediği miting, bu yıl Şengal ve Kobanêli kadınlara adandı.
Şiddetli yağmura rağmen sokaklara çıkan kadınlar; Kobanê direnişini selamladı. SKB Londra Eş Başkanı Eylem Özdemir, Rojava devrimine yönelen saldırının aynı zamanda kadın özgürlük mücadelesine yapıldığının altını çizdi, “YPJ biziz, biz YPJ’liyiz” dedi.
Avrupa Parlamentosu Milletvekili Jane Jambert de, Rojavalı ve Kobanêli kadınlarla dayanışmanın büyütülmesi çağrısı yapıldı.
Kadınlar, Highbury Fields bölgesinde bir araya gelerek, katledilen kadınlar için mum yakma eylemi gerçekleştirdi.
Million Women Rise tarafından gerçekleştirilen eyleme, Türkiyeli ve Kürdistanlı göçmen kadın örgütlerinden SKB ve Avrupa Demokratik Kadın Hareketi ADKH katıldı.
Kaynak: ETHA
Paris’t 25 Kasım eylemi bir çok kadın kurumunun katılımıyla coşkulu bir yürüyüşle gerçekleşti. Bastile meydanında başlayan yürüyüşe Avrupa Demokratik Kadın Hareketi kendi döviz ve flamalarıyla katıldı. Yürüyüş boyunca kadın cinayetlerine, LGBTİ bireylerin isyanlarına ve Kobane’de direnen Kürt kadınlarına dair sloganlar sıklıkla atıldı. ADKH’nin hazırlamış olduğu ” Kadınsın Direnensin, Ses Ver, Sessizlik Şiddeti Gizler, Kadına Yönelik Her Türlü Şiddete Son” dövizleri yoğun ilgi gördü. Republic (Cumhuriyet) meydanında biten yürüyüş konuşmalarla son buldu.
Duisburg’da 25 Kasım’da Forum ve sokak eylemleri yapıldı
Avrupa Demokratik Kadın Hareketi Duisburg bölge örgütlülüğü,” 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Dayanışma ve Mücadele Günü”nü yaptığı eylem ve çeşitli etkinliklerle karşıladı.
Duisburg (26.11.2014) ADKH Duisburg tarafından 23 kasım Pazar günü “emperyalist-kapitalist sömürü dünyasında hegamonya savaşları ve kadın” konulu bir forum tartışması yapılarak, geçmişten günümüze bütün sömürü sistemlerinde paylaşım savaşlarının fiziksel, cinsel ve pisikolojik bir çok anlamda kadın üzerinde yarattığı tahribatlar irdelendi. Konuya dair hazılanan sinevizyon gösteriminin ardından tartışma yürüten kadınlar, kadının yaşamın her alanında maruz bırakıldığı çeşitli sistematik şiddet türlerinin yanında, özellikle savaş zamanlarında bu şiddetin katlanarak çeşitlendiğinive yoğunlaştığını ifade ettiler. Ancak bu mağduriyet gerçekliğinin yanında, her anlamda olduğu gibi mücadelede de geri hizmet olarak görülen kadının, yaşamış olduğu baskı ve sömürüye karşı her dönem savaş ve mücadele alanlarında ortak düşmana ve eril zihniyete karşı kendi varoluş ve özgürleşme dinamiğini ısrarla ortaya koyarak ilerlediğinin de gözden kaçmaması gerektiği ifade edildi. Bu anlamda güncel olarak, emperyalisterin ve güdümündeki güçlerin yarattığı ve beslediği IŞİD barbarlığına karşı tüm gücüyle savaşarak direnen Kürt kadınlarının pratiğinin, özgürleşmek için mücadele eden tüm kadınlara bir çok anlamda umut olduğu belirtildi. Düzenlenen forum tartışmasına ‘Yeni Kadın’ da katıldı.
24 Kasım Pazartesi günü ise, Duisburg Averdunkplatz’ta ADKH, Courage, MLPD, SOLWODİ, Ver-di Frauen, Solidarität International, Kurdische Frauenbewegung in Europa gibi kadın örgütlerinin, açık mikrofon, sokak tiyatrosu, müzik ve Kobane için bağış toplama içeriğiyle organize ettiği ve çeşitli ülkelerden kadın örgütlerinin de katıldığı bir sokak eylemi gerçekleştirildi. Kadın ve Şiddet konusu çerçevesinde her kurum konuşmalar yaparak kadına yönelik şiddete dair mücadele vurgusu yaptı. Genç yaştaki kadınlardan oluşan ‘Ronahi Kadın Tiyatro’ ekibi tarafından, IŞİD tarafından kaçırılarak, esir alınarak köle pazarlarında satılan Ezidi Kadınlara atfen bir sokak tiyatrosu yapıldı.
ADKH ise yaptığı konuşmalarda, tarih boyunca toplumları “terbiye etmek” için kadına şiddeti doğallaştıran özel mülkiyetin kendi sisteminin devamı için insan bedeninin, aklının, emeğinin ve duygularının köleliğini gelenek ve göreneklerle, töre ve dinlerle kadın üzerinden uyguladığı şiddetle meşru ve görünmez hale getirdiğini ifade belirtti.
“Ayrı coğrafyalarda ayrı biçimlerde aynı amaçla uygulanan şiddete karşı, kadını siyasetten ekonomiye, eğitimden sokağa kadar ikinci plana iten ve kendisine şiddet olarak dönen eşitsizliklerin ortadan kaldırılması, savaş ve işgallerin durdurulması, gelenek ve göreneklerin, töre ve recm olarak kadın katliamlarının araçları olmalarına son verilmesi için, özel mülkiyetin evrensel silahları olan, devlet yasalarıyla kadına ve dolayısıyla tüm insanlığa karşı saldırıları ortadan kaldırmak ve şiddetsiz bir dünya için mülkiyetsiz bir dünya yaratmak zorundayız.” diyen kadın hareketi, hazırladığı döviz ve kıyafetlerle, Şengal’de, Kobane’de Meksika’da, Ukrayna’da, Hindistan’da, Türkiye-Kuzey Kürdistan’da egemen eril sömürü zihniyetiyle recm ve törelerle katledilen, meta olarak alınıp satılan, tecavüze uğrayan, sistematik şiddetin her türlüsüne maruz bırakılan ve yaşam hakkı tanınmayan kadınlar ve onların, özellikle kürt kadın savaşçılarının özgürlük mücadelelerinden öğrenerek, her türlü şiddetten bizi kurtaracak olanın kendi örgütlü mücadelemiz olduğunu ve özgürlüğün örgütlendikçe bizim olabileceğini vurgulayarak, kadınları örgütlenerek eril egemen sömürü zihniyetine karşı birleşerek örgütlü güçlerini çoğaltmaya çağırdı.
Avrupa Demokratik Kadın Hareketi’nin “Mirabel kardeşler den Arin Mirkan’a özgürlük mücadelemiz karanlığa ışık tutuyor” sloganıyla kadına yönelik şiddeti protesto ve kadınlarla dayanışma günü vesilesiyle eylemleri devam ediyor.
Bu eylemlilikler kapsamında Frankfurt’da kadın platformu ile birlikte 25 Kasım günü yürüyüş ve miting düzenlendi. Mitingde Kapitalizmin kadın ve emek sömürüsüne ve Rojava’da ki direnişe vurgu yapıldı. Aynı zamanda Offenbach şehrinde ise tacize uğrayan iki alman kıza yardım etmek isterken aldığı darbe sonucu komaya giren ve beyin ölümü gerçekleşen Tuğçe Albayrak’a yapılan saldırı protesto edildi. Sinevizyon ve müzik etkinliği ile yürüyüş sona erdi.
Kadına yönelik şiddet haftası kapsamında ADKH 30 Kasım’ da eşitlik, din, cinsel sömürü ve savaş başlıklı konuların ele alınacağı workshop çalışmasıyla etkinliklerine devam edecek.
Demokratik Kadın Hareketi İstanbul örgütlülüğü 30 Kasım’da ‘savaş ve kadın’ konulu panel düzenleyecek
İSTANBUL (27.11.2014)- Demokratik Kadın Hareketi İstanbul örgütlülüğü, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslar arası Dayanışma ve Mücadele Günü kapsamında yürüttüğü çalışmalarını 30 Kasım günü saat 15.00’da Yüz Çiçek Açsın Kültür Merkezi’nde gerçekleştireceği ‘Savaş ve Kadın’ konulu panelle sonlandıracaktır. Kadına ve LGBTİ bireylere yönelik şiddetin her yönüyle ele alınacağı panele katılım çağrısı yapıldı.
Konuşmacılar
Gülhan Benli – Ev İşçileriyle Dayanışma Sendikası Başkanı
Kıvılcım Arat – İstanbul LGBTİ Dayanışma Derneği
Seza Mis Horuz – Eski Mahpuslar ve Wernicke Korsakofflularla Dayanışma Girişimi
Hatice Onaran – İHD Cezaevi Komisyonu
DKH Temsilcisi
Tiyatro
Grup Alamor
Tarih ve Saat: 30 Kasım Pazar 15.00
Yer: Yüz Çiçek Açsın Kültür Merkezi
Mahmut Şevket Paşa Mahallesi Mithat Paşa Caddesi No:3/3 Okmeydanı/İstanbul 02122504993
Demokratik Kadın Hareketi,25 Kasım kadına yönelik şiddete karşı mücadele ve dayanışma günü kapsamında Yüz Çiçek Açsın Kültür Merkezi’nde resim sergisi açtı
İSTANBUL (27.11.2014)- 25 kasım’da kadına yönelik cinsel şiddete ve şiddete,kadın emeğinin sömürülmesine,kadın katliamlarına karşı milyonlarca kadın ülke genelinde sokaklara döküldü.Demokratik Kadın Hareketi de 25 Kasım çalışmaları kapsamında Yüz Çiçek Açsın Kültür Merkezi’nde “kadın ve şiddet” Konulu resim sergisi açtı.27 Kasım-7 Aralık tarihleri arasında sergilenecek olan resim sergisi için DKH taraftar ve ilgili çevreye duyuru yaparak 30 Kasım tarihinde de “kadın ve savaş” konulu panel düzenleyeceğini duyurdu.
DKH: 25 Kasım’da Suruç’ta Demokratik Kadın Hareketi (DKH), 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddette Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde “Savaş ve Kadın” şiarıyla Suruç’ta olma çağrısı yaptı HABER MERKEZİ (05.11.2014)- Demokratik Kadın Hareketi (DKH), 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddette Karşı Uluslararası Mücadele Günü’ne dair bir toplantı gerçekleştirdi. Kadın kimliğinin toplumdaki yeri, kadın cinayetleri, Ezidi ve Kobanê’li kadınlar başlığıyla yapılan tartışmalar sonucu alınan kararda “Savaş ve Kadın” şiarıyla 25 Kasım’da Suruç’ta olma çağrısı yapıldı.
DKH Mersin örgütlülüğünden 25 Kasım çalışması Demokratik Kadın Hareketi (DKH) Mersin örgütlülüğü, taraftarlarıyla bir araya gelerek belirlenen konular üzerinde yapılacak eğitim çalışmaları ve yapılabilecek kitle faaliyetlerine ilişkin tartışmalar gerçekleştirdi MERSİN (14.11.2014)- DKH Mersin örgütlülüğü, çevresindeki kadın arkadaşlarıyla gerçekleştirdiği toplantılarda, önümüzdeki süreçteki çalışmalar kapsamında yapılacak eğitim çalışmalarının ana konularını belirledi. Bu çalışma kapsamında daha önce gerçekleştirilen 25 Kasım’ın tarihçesinin ve Dünya Kadın Hareketinin tarihçesinin anlatıldığı toplantılarda, eğitim çalışmaları kapsamında özellikle feminizm, pozitif ayrımcılık, fuhuş, seks işçiliği-seks köleliği, LGBT, toplumsal cinsiyet vb konular, haftada bir yapılacak olan eğitim çalışmaları içerisinde tartışılacak diğer konular olarak belirlendi. 25 Kasım çağrısı Kitle faaliyetlerine yönelik çalışmaların öneminin ön plana çıktığı tartışmalarda, eğitim çalışmaları dışında mahalle faaliyetlerine başlanarak içeriye yönelik yapılan çalışmaların özellikle mahalle içerisinde yapılacak tartışma toplantılarına dönüştürülmesinin önemine vurgu yapıldı. DKH faaliyetçileri 25 Kasım’a ilişkin şu çağrıyı yaptı: “Bizler; DKH olarak 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde bütün üyelerimizi, taraftarlarımızı ve kadınları bulunduğu her alanda kendi emeği, rengi ve mücadelesiyle, ‘kadınsın, direnensin, ses ver’ şiarıyla sokakta olmaya ve Deniz Fırat, Arin Mirxan, Reyhaneh Jabbari, Kader Ortakaya ve sınıf mücadelesinde yitirdiğimiz bütün kadınların şahsında 25 Kasım’ı Suruç’ta karşılamaya çağırıyoruz.”
ADKH Frankfurt 25 Kasim Etkinligi Mirabel kardeşlerden Arîn Mîrkan’a özgürlük mücadelemiz karanlığa ısık tutuyor şiarımızla FRANFURT’daki tüm kadınları 25 Kasım’da eyleme cağırıyoruz.
ADKH Londra 25 Kasim Etkinligi Kadın katliamları politiktir! Yer: Highbury Fields (Corner of Highbury Cresent and Highbury Place) Saat: 18.30 – 20.00 de katledilen tüm kadınlar icin mum yakma eylemi gerceklesecektir. ADKH Ingiltere’deki kadınlari 25 Kasimda bu eyleme cagırıyor.
ADKH Paris 25 Kasim Etkinligi “Mirabel Kardeslerden Arin Mirkan`a Ozgurluk Mucadelemiz Karanliga Isik Tutuyor” siariyla 25 Kasim Kadina Yonelik Siddetle mucadele gununde herkesi yapilacak yuruyuse bekliyoruz! Tarih: 22 Kasim 2014 Cumartesi Saat: 14:00 Yer: Bastille AVRUPA DEMOKRATIK KADIN HAREKETI (Paris)
ADKH Koln 25 Kasim Etkinligi “Her türlü şiddetten bizi kurtaracak olan kendi örgütlü mücadelemizdir ve özgürlük örgütlendikce bizimdir”şiarimizla KÖLN’de kadınları,tüm baskılara karsı eyleme cağırıyoruz. 22 Kasim saat 14 -17 arasi Eberplatzdan Dom’a yürüyüs, 25 Kasim saat 17 – 19 arasi Wallrafplatzda miting gerceklesecektir.
ADKH Zurih 25 Kasim Etkinligi Avrupa Demokratik Kadın Hareketi olarak; İsviçre’nin Zürich kantonunda “Şiddet Köleleştirir, Örgütlülük Özgürleştirir” şiarımızla, Zürich Stauffacher’da stand açacağız #KadınsınDirenensinSesVER…
28 Kasım 2014 Saat: 16:00-18:00 Yer: Zürich, Stauffacher
ADKH Stuttgart 25 Kasım Etkinligi
ADKH olarak, Stuttgart ve cevresinde yasayan bütün kadinlari ve erkek yoldaslarimizi kadina yönelik siddete ve baskilara karsi birlikte olmaya cagiriyoruz. Tarih:25.11.2014 Saat:16.00 Yer: STUTTGART WILHELMSBAU AM ENDE DER KÖNIGSTRASSE(Rotebühlplatz)
ADKH Duisburg 25 Kasim Etkinlikleri
şçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi, dün Adana’da yaşanan işçi katliamına ilişkin bir açıklama yayınladı. Bu açıklamayı okurlarımızla paylaşıyoruz
İSTANBUL (20.11.2014)- “Dün (19 Kasım) Antalya-Burdur karayolu üzerindeki organize sanayi bölgesinde kurulu ve Yakup Arıkan’a ait Beyazz Endüstriyel Tekstil Yıkama,Üretim ve Kiralama Fabrikası’nda kazan patlaması meydana geldi. 45 yaşlarındaki kadın işçiler Nurten Uyar ve Mediha Ünsal yaşamlarını yitirdi…
2014 yılında Meclisimizin tespit edebildiği kadarıyla 1676 işçi yaşamını yitirdi
Neoliberalizmin temel stratejilerinden birisi emeğin değersizleştirilmesi ve güvencesizleştirilmesi. Bu bağlamda tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de esnek ve güvencesiz çalıştırma yaygınlaştırıldı. Tam da bu noktada Organize Sanayi Bölgeleride güvencesiz çalıştırmanın yatakları ve işçi sağlığı, güvenliği koşullarının sağlanmadığı yerler. Bunu 3 Şubat 2011’de Ostim/İvedik’te 20 işçinin yaşamını yitirdiği patlamalardan da biliyoruz. Daha geçen ay İvedik’te yine bir işçi arkadaşımız can vermişti…
Bir dikkat çekilmesi gereken husus da şu: Antalya’da patlama yaşanan işyeri çamaşırhane olarak faaliyet gösteriyor. Çamaşırhaneler “İş Sağlığı ve Güvenliğine İlişkin Tehlike Sınıflar Tebliği”ne göre “az tehlikeli” sınıfta yer alıyor. Oysa yaşanan patlama Tebliğinde işyerlerindeki gerçek riskleri yansıtmadığını ve hatır-gönül ilişkilerle hazırlandığını da açığa çıkıyor…
Özetle en az haber alabildiğimiz, ulaşabildiğimiz üretim havzaları olan organize sanayi bölgeleri alarm veriyor…
2014 yılında Meclisimizin tespit edebildiği kadarıyla en az 112 kadın işçi yaşamını yitirdi
Sermayenin doymak bilmez kâr hırsı yüzünden, tamamı öngörülebilir ve engellenebilir olan işyerindeki kazalar ve işten kaynaklanan rahatsızlıklar nedeniyle iş cinayetleri, meslek hastalıkları ve sakatlanmalar ortaya çıkıyor. Patronlar, emekçilerin can güvenliğini ve sağlığını dikkate almazken devlet de bu olaylar karşısında adeta kör sağır dilsiz kalarak bunların üzerlerinin örtbas edilmesini sağlıyor. Kadının hem ev içindeki emeği hem de işyerindeki emeği hak ettiği değeri görmüyor, görünmez kılınıyor ve kadın emekçiler işçi sağlığı ve iş güvenliği yasalarında bile kendilerine yer bulamıyor. Söz konusu kadın emeği olunca kadın işçilerin çalışırken hastalanması, sakatlanması ve ölmesi dahi görülmüyor, görülse de sıradanmış, olağanmış gibi gösteriliyor. Canımız, sağlığımız, emeğimiz sermaye-devlet işbirliğiyle adeta yağmalanıyor.
Buradan tekrar haykırıyoruz. Antalya’da iki kadın işçi can verdi: Nurten Uyar ve Mediha Ünsal…
2014 yılında Antalya’da en az 34 işçi yaşamını yitirdi…
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi işçiler, kamu çalışanları, işçi aileleri, doktorlar, mühendisler, akademisyenler, gazeteciler… ve onların örgütlenmelerinin oluşturduğu; devletten ve sermayeden bağımsız; sağlıklı ve güvenli çalışma mücadelesini yürüten bir koordinasyon, bir emek örgütüdür… Yazılı, görsel, dijital basından takip edebildiğimiz, emek-meslek örgütlerinden gelen bilgiler ve işçiler, işçi yakınlarının bildirimleri ışığında tespit edebildiğimiz ve her gün güncellenen bilgiler ışığında 19 Kasım itibarıyla 2014 yılında Antalya’da en az 34 işçi yaşamını yitirdi…
Antalya’da işçi ölümleri inşaat ve konaklama/eğlence sektöründe yoğunlaştı…
İnşaat, Yol işkolunda 12 işçi;
Konaklama, Eğlence işkolunda 8 işçi;
Tarım, Orman işkolunda 3 işçi;
Metal işkolunda 3 işçi;
Tekstil, Deri işkolunda 2 işçi;
Eğitim işkolunda 2 işçi;
Petro-Kimya, Lastik işkolunda 1 işçi;
Enerji işkolunda 1 işçi;
Gemi, Tersane işkolunda 1 işçi;
Belediye, Genel İşler işkolunda 1 işçi can verdi…
19 Kasım itibarıyla 2014 yılında Antalya’da yaşamını yitiren 34 emekçinin 33’ü işçi, memur statüsünde çalışan ücretlilerden ve 1’i çiftçilerden/küçük toprak sahiplerinden oluşuyor…
Antalya’da işçi ölümleri Manavgat, Alanya ve merkez ilçelerinde yoğunlaştı…
8 işçi Manavgat’ta;
6 işçi Alanya’da;
5 işçi Muratpaşa’da;
3’er işçi Gazipaşa ve Kemer’de;
2’şer işçi Döşemealtı, Korkuteli ve Serik’te;
1’er işçi ise Kepez, Konyaaltı ve Kumluca’da can verdi…
İşçi ölümlerine son”
Kaynak-www.halkingunlugu.org
Türkiye’de 185 bin 500 kişi ‘köle’ En fazla ‘köle’ Türkiye’de…
Bu yıl ikincisi yayınlanan Küresel Kölelik Endeksi, dünyada 35.8 milyon insanın kölelik koşulları içinde yaşadığını ortaya koyuyor. Endekse göre Türkiye, Avrupa’da en fazla ‘köle’nin yaşadığı ülke.Dünya çapında yaklaşık 36 milyon insan, modern köle konumunda. Avustralya’dan Walk Free adlı vakfın bu yıl ikincisini yayınladığı Küresel Kölelik Endeksi, 167 ülkede modern köleliği mercek altına alıyor. Cinsel sömürüden zoraki evliliğe, alıkonmadan zorla çalıştırılmaya çeşitli vakaları kapsayan ‘modern kölelik’, endekste daha önce tahmin edildiğinden daha yaygın çıktı.İnsan hakları kuruluşu Walk Free’nin verilerine göre dünyada 35 milyon 800 bin kişi kölelik benzeri koşullarda yaşıyor. Dünya çapında ‘köle’ sayısının yarısı beş ülkede; Hindistan, Çin, Pakistan, Özbekistan ve Rusya’da bulunuyor.‘Köle’lerin toplam nüfusa oranı açısından Moritanya başı çekerken, Hindistan sayı olarak en fazla ‘köle’nin yaşadığı ülke.Avrupa ülkeleri arasında köleliğin en yaygın olduğu ülkeler listesinde Bulgaristan başı çekiyor. Modern kölelerin nüfusa oranına göre yapılan sıralamada Türkiye 15’inci, Almanya 21’inci sırada yer alıyor. Listenin en altında ise en az ‘köle’nin yaşadığı İzlanda bulunuyor. Türkiye kölelerin nüfusa oranı açısından dünyada ise 167 ülke arasında 105’inci sırada yer alıyor.Endekste Türkiye’de yaşayan ‘modern köle’ sayısı 185 bin 500 olarak kaydediliyor. Türkiye toplam sayı açısından bakıldığında Avrupa’da en fazla ‘modern kölenin’ yaşadığı ülke konumunda.Türkiye’de çocuk yaşta evlendirilen kızlar ve zoraki evliliklerin sıralamada etkili olduğu belirtiliyor. (DW Türkçe)
Kaynak: © Deutsche Welle Türkçe
ADKH (17-11-2014) Tarih boyunca kadın bedeni her savaşta erkek egemenliğinin işgaline uğramıştır Paylaşım savaşları ve işgaller ekonomik, siyasal, dinsel ve etnik sorunlarla birleşerek kadına yönelik şiddetin boyutlarını her geçen gün daha da büyütmektedir.Tüm savaşlarda sistematik olarak kadınlara yönelik uygulanan şiddetin en belirgin biçimi tecavüz ve kadın ticareti olmuştur.Bu şekilde kadınların ve kadınlar üzerinden tüm toplumun direncinin kırılması, saygınlığını kaybederek onursuzlaştırılması hedeflenmiştir.Özel mülkiyet, tarihi boyunca toplumları “terbiye etmek” için kadına şiddeti doğallaştırmıştır. Kendi sisteminin devam etmesi için insan bedeninin, aklının, emeğinin ve duygularının köleliğini gelenek ve göreneklerle, töre ve dinlerle kadın üzerinden uyguladığı şiddetle meşru ve görünmez hale getirmiştir.
Günlerdir Ortadoğu’da emperyalistler ve işbirlikçilerinin yarattığı IŞID (DAIŞ) çeteleri Kürtleri katlediyor. Müslüman olmayanları öldürmekle tehdit eden İSİD, Şengal bölgesinde yaşayan Ezidi kadınlarını kaçırdı. Bir kısmı satıldı, bir kısmına tecavüz edildi katledilerek ve kimiside yaşanan vahşete dayanamayıp intihar etmek zorunda kaldı. Geri de kalanlar hakkında bilgi yok.
Kadına şiddeti hem yayımlayan hem de uygulayan medya aracılığıyla öğrendiğimiz, ayrı ülkeler de aynı amaçla uygulanan farklı biçimlerdeki şiddetler:-
-Reyhaneh Jabbari “Tecavüz hakkını kullanan” erk-ek sistem tarafından asıldı.
-Ukrayna’da 286 kadın tecavüz edilip katledildi.
-Nijerya’da Boko Haram tarafından kaçırılan kadınlar “Allah’ın emriyle onları evlendirdik” açıklamasıyla satıldı.
-Hindistan’da “ev kazaları” adı altındaki kadın cinayetlerinin yanı sıra, artan tecavüzlerden kaynaklı hamile kalan 43 kadın toplu bir şekilde 1 doktor tarafından 1 günde kürtaj edildi ve birçok kadın yaşamını yitirdi.
-“Öldürme hakkımı kullandım” zihniyetiyle işlenen kadın cinayetleri ve çok yaygın olup üstü incelikle örtülen kadın sünnetinin yol açtığı acılar ve yaşanan ölümler.
-Meksika’da kaçırılan 43 devrimci öğrencinin yakılarak katledilmesi, tüm ülkenin sokaklarını yangın yerine dönüştürüyor
-Geri bırakılmış ülkelerde recm ve töre cinayetlerinin kesin sayısı bilinmiyor.
-Çin’de (bırakalım sayının yıllık olarak milyonu aştığını) kız çocukları doğar doğmaz öldürülüyor.
-ABD’de her altı dakikada, bir kadına tecavüz edilirken, İngiltere’de her yedi kadından birine, birlikte olduğu erkek tarafından tecavüz ediliyor.Fransa’da ayda altı kadın “aile içi şiddet” nedeniyle ölüyor.
-İran’da voleybol maçını izlediği için hapishanede olup, açlık grevinde olan bir kadın sesini Dünya’ya duyurmaya çalışıyor.
Dünya genelinde tüketimin nesnesi durumuna gelmiş olan kadınlar, erkekle aynı üretime katılmasına rağmen, erkekten sonra işe alınarak daha düşük ücret ile erkeğe bağımlı kılınarak ekonomik şiddete maruz kalmaktadırlar. Almanya’da boşanan ve çocukları olan kadınlar ayrı yaşadıkları için, ekonomik olarak cezalandırıldıkları gün gibi açıktır
Tüm bunlara rağmen özel mülkiyetin hiçbir sistemine boyun eğmeyip her türlü şiddete ve sömürüye karşı savaşan halkların ve kadınların tarihi, aynı zamanda umudun ve özgürlüğün tarihidir.
Beşyüz haftadır Fırat’ın doğusunda ve batısında “son kayıp bulunana kadar“ her Cumartesi oturma eylemi yapan Cumartesi annelerinin mücadelesi, Batı Kürdistan’dan Dünya’ya yeni bir pencere açan Kürt ulusunun direnen kadınları, bedenini ateş topuna çeviren Arîn Mîrkan’ın katledilen yüzlerce insana bir ışık olması, Suruç’ta katledilen Kader Ortakaya’nın “Özgürlük tohumlarımızın yükseldiği yerde, kanımızın son damlasına kadar korumaya ve orayı özgürleştirene kadar mücadele etmeye devam edeceğiz.” sözleriyle direniş sesi, Özgür Kürdistan için, hiçbir fedekarlıktan kaçmayan, Deniz Fırat ve tüm kadın savaşçıların mücadelesi ile 25 Kasım’da haykırıyoruz; Ayrı coğrafyalarda ayrı biçimlerde aynı amaçla uygulanan şiddete karşı, kadının siyasetten ekonomiye, eğitimden sokağa kadar ikinci plana iten ve kendisine şiddet olarak dönen eşitsizliklerin ortadan kaldırılması, savaş ve işgallerin durdurulması, gelenek ve göreneklerin, töre ve recm olarak kadın katliamlarının araçları olmalarına son verilmesi için, özel mülkiyetin evrensel silahları olan, devlet yasalarıyla kadına ve dolayısıyla tüm insanlığa karşı saldırıları ortadan kaldırmak için bugün enternasyonal kadın mücadelesini yükseltmek ve şiddetsiz bir dünya için mülkiyetsiz bir dünya yaratmak zorundayız.
Her türlü şiddetten bizi kurtaracak olan kendi örgütlü mücadelemizdir ve özgürlük örgütlendikçe bizimdir.
Şiddet Köleleştirir, Örgütlülük Özgürleştirir!
Kadın Cinayetleri Politiktir!
Yaşasın Enternasyonal Kadın Dayanışması
Kadınsın, Direnensin, Ses Ver!
AVRUPA DEMOKRATİK KADIN HAREKETİ
Demokratik Kadın Hareketi (DKH), 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Dayanışma ve Mücadele Günü için video yayınlayarak, tüm kadınları alanlara çağırdı
HABER MERKEZİ (13.11.2014)- Demokratik Kadın Hareketi (DKH), “ Kadınsın direnensin ses ver” şiarıyla başlattığı 25 Kasım çalışmaları kapsamında tacize, tecavüze, trans ve kadın katliamlarına karşı 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Dayanışma ve Mücadele Günü’ne ilişkin video hazırladı.
Kadınlarla yapılan röportajda kadınları, kadın katliamlarına ve şiddete karşı alanlarda olma çağrısı yapan DKH , “dünyanın her yerinde direnen kadınları selamlıyor ve bu direniş bilinciyle 25 Kasım çalışmalarında, şiddetin her türlüsüne maruz bırakılan, yaşam hakkı tanınmayan, emperyalist savaş politikalarıyla köle pazarlarında satılan, tecavüze uğrayan, katledilen Êzidi, Şengalli, Rojavalı, Kobanêli ve bütün Ortadoğulu kadınların yaşadığı vahşeti ve bu vahşete karşı mücadele eden kadınların çetin direnişlerini sahipleniyor ve mücadele çağrısı yapıyoruz!
Bulunduğumuz her alanda, atölyede, sokakta ve okulda kadınların insanca yaşam hakkı için örgütlenme çağrısıyla, direnen kadınların bilincini kuşanarak;
Deniz Fırat, Arin Mirxan, Reyhaneh Jabbari, Kader Ortakaya ve sınıf mücadelesinde yitirdiğimiz bütün kadınların şahsında 25 Kasım’ı Suruç’ta karşılayacağız. Ve bulunduğumuz her yerde alanlarda olacağız!” açıklamasında bulundu.
DKH’nin hazırladığı videoya şu linkten izleyebilirsiniz: http://vimeo.com/111668002
Demokratik Kadın Hareketi (DKH) Mersin örgütlülüğü, taraftarlarıyla bir araya gelerek belirlenen konular üzerinde yapılacak eğitim çalışmaları ve yapılabilecek kitle faaliyetlerine ilişkin tartışmalar gerçekleştirdi
MERSİN (14.11.2014)- DKH Mersin örgütlülüğü, çevresindeki kadın arkadaşlarıyla gerçekleştirdiği toplantılarda, önümüzdeki süreçteki çalışmalar kapsamında yapılacak eğitim çalışmalarının ana konularını belirledi. Bu çalışma kapsamında daha önce gerçekleştirilen 25 Kasım’ın tarihçesinin ve Dünya Kadın Hareketinin tarihçesinin anlatıldığı toplantılarda, eğitim çalışmaları kapsamında özellikle feminizm, pozitif ayrımcılık, fuhuş, seks işçiliği-seks köleliği, LGBT, toplumsal cinsiyet vb konular, haftada bir yapılacak olan eğitim çalışmaları içerisinde tartışılacak diğer konular olarak belirlendi.
25 Kasım çağrısı
Kitle faaliyetlerine yönelik çalışmaların öneminin ön plana çıktığı tartışmalarda, eğitim çalışmaları dışında mahalle faaliyetlerine başlanarak içeriye yönelik yapılan çalışmaların özellikle mahalle içerisinde yapılacak tartışma toplantılarına dönüştürülmesinin önemine vurgu yapıldı.
DKH faaliyetçileri 25 Kasım’a ilişkin şu çağrıyı yaptı: “Bizler; DKH olarak 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde bütün üyelerimizi, taraftarlarımızı ve kadınları bulunduğu her alanda kendi emeği, rengi ve mücadelesiyle, ‘kadınsın, direnensin, ses ver’ şiarıyla sokakta olmaya ve Deniz Fırat, Arin Mirxan, Reyhaneh Jabbari, Kader Ortakaya ve sınıf mücadelesinde yitirdiğimiz bütün kadınların şahsında 25 Kasım’ı Suruç’ta karşılamaya çağırıyoruz.”
Dersim Demokratik Kadın Hareketi örgütlülüğü 25 Kasım’a yönelik çalışmaları kapsamında Dersim Radyo Munzur programına katılarak, 25 Kasım’a ve kadın sorununa bakışına yönelik politikalarını anlattı
DERSİM (15.11.2014)-Dersim Demokratik Kadın Hareketi örgütlülüğü 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslar arası Mücadele ve Dayanışma Günü kapsamında çalışmalarına devam ediyor. Cuma günü saat 18.00’de Dersim Radyo Munzur programında yer alan DKH, 25 Kasıma ilişkin açıklamalarda bulundu.
‘Kadına yönelik fiziksel ve psikolojik şiddeti meşrulaştıran emperyalist düzenin yasaları ile her gün yüzlerce kadın katledilmekte’ ifadelerine yer veren Demokratik Kadın Hareketi, devletin çıkardığı yargı paketiyle eğitimde de kadına yönelik cinsiyetçi bakış açısına dikkat çekti.
LGBTİ bireylerine yönelik nefret cinayetlerinin devam etmekte olduğunu belirten DKH temsilcisi, Ortadoğu’da bedenini emperyalist saldırganlara siper eden kadınlarla dayanışmayı büyütme çağrısı yaptı. Ortadoğudaki Ezidi kadınların köle pazarlarında satılmaktasına, gecelik nikahlar ile savaş ganimeti olarak görülmesine vurgu yapan DKH temsilcisi, İran’da tecavüzcüsünü öldürdüğü için idam edilen Reyhaneh Jabbari ve Kobane direnişinde ölümsüzleşen Arin Mirkan ve Kader Ortakaya şahsında mücadelede yaşamını yitiren tüm kadınları saygıyla andığını ifade etti.
“Cinsel, sınıfsal sömürüsüz bir dünya istiyoruz’’ diyen Demokratik Kadın Hareketi “Kadınsın direnensin ses ver” şiarıyla başlattığı 25 Kasım çalışmaları kapsamında tacize, tecavüze, trans ve kadın katliamlarına karşı 22 Kasım’da Suruç’ta olacaklarını belirtti.
Kaynak-www.halkingunlugu.org
Doğum sonrasında şuur kaybı şikayetiyle hastaneye kaldırılan gazeteci Kübra Eken’in, eşinin darp etmesi sonucu felç olduğu anlaşıldı
HABER MERKEZİ (16.11.2014)- AKP iktidarı döneminde kadına yönelik şiddetteki artış dikkati çekerken, gerekli yasal düzenlemelerin yapılmaması nedeniyle şiddet yasalarla adeta teşvik ediliyor. Ailesi ya da yakınları tarafından katledilen kadınların haberlerinin gündemdeki yerini sıklıkla koruduğu günümüzde, kadına yönelik şiddetteki artış da erkek egemen anlayıştan beslenen bir kültürel şekillenişin etkilerini gösteren iyi bir örnek oluşturuyor. Mahkemede eşinin darp ettiğini söyledi
Doğum sonrası şuur kaybı şikayetiyle hastaneye kaldırılan gazeteci Kübra Eken’in, eşinin darp etmesi sonucu felç olduğu ortaya çıktı. Şuurunun kapalı olması nedeniyle ilk duruşmalarda ifade veremeyen Eken’in, son duruşmada alfabeyle ifadesi alındı.
Eken ifadesinde, çocuk yüzünden tartıştığı eşi N.B.E’nin kendisini darp ettiğini söyledi. Eken, kendisine sorulan sorulara alfabeye dokunarak ilk önce “Kafama vurdu.” diye yazdı. “Kim?” sorusuna ise eşinin ismini yazarak yanıt verdi. “Nasıl?” sorusuna “Elle” şeklinde cevap veren Kübra, “Kaç kez?” sorusuna da “4” karşılığını verdi. Daha önce kendisini darp edip etmediği sorusuna ise “Hayır” cevabını verdi. Eşini darp etmediğini iddia eden N.B.E ise, gerçeklerin mahkeme sonucunda ortaya çıkacağını belirtti.
Adli Tıp Kurumu darp nedeniyle felç olduğunu kaydetti. Adli Tıp Kurumu raporunda ise Kübra Eken’in darp sonucu felç olduğu ifade edildi.
Adli Tıp Kurumu raporunda şu ifadeler yer aldı: “Kulaktaki ekimozun kendiliğinden oluşmayacağı, bunun için künt darp gerektiği, kişinin bu darbının doğum anestezi altında yapıldığından doğum sırasında olmasının beklenmediği, doğum sonrası sponton beyin kanamalarının sık gözlenen bir durum olmadığından olayın darba bağlı olduğunun kabulü gerektiği? Kişinin yaşamını tehlikeye sokan bir durum olduğu? Kişi üzerinde etkisinin basit bir müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olmadığı kanaatini bildirir rapordur.”
Kaynak-www.halkingunlugu.org
Şengal’e DAİŞ çeteleri tarafından gerçekleştirilen vahşetin ardından köle pazarlarında satılmak üzere zorla kaçırılan Kürt Êzidî çocuklarından biri olan 14 yaşındaki Ş.E, minik bedeninden kat be kat ağır bir vahşet yaşarak birçok barbarlığa şahit oldu. Kendisi ile kaçırılan 10 Êzidî kadının intiharına şahit olan Ş.E. köle pazarında satıldığı DAİŞ emirinin elinden kaçarak aylarca verdiği mücadelenin ardından yakınlarına kavuştu.
Bazen ölüm daha kolay gelir insana. Şengal’de DAİŞ çeteleri tarafından kaçırılarak, tecavüz edilen ve köle pazarlarında satılan yüzlerce Ezidî Kürt kadınının yaşadıkları gibi. Saldırıda direk hedef haline gelen ve zorla kaçırılarak, tecavüz, zorla evlendirme ile köle pazarlarında satılan Ezidî Kürt kadını ve çocuklarından biri de minik bedeninden kat be kat büyük drama şahit olan 14 yaşındaki Ş.E. isimli Ezidi Kürt çocuğu. Küçük yaşına rağmen, savaş ortasından kaçırılarak ailesinden koparılan ve Faysal isimli DAİŞ emirine satılan Ş.E, 10 Ezidî kadının da din değiştirmemek için kendilerini suya atarak intihar etmesine tanıklık etti. DAİŞ çetelerinin Şengal’e saldırması sonucu kaçırılan Ş.E, 3 ay boyunca insanlık dışı muamelelere muraz kalıp DAİŞ çeteleri tarafından Irak, Suriye sınırları arasında bilmediği bir yolcluğa çıkarıldıktan sonra çetelerin elinden kaçmayı başardı. 7 kişilik ailesini DAİŞ çetelerinin elinde bırakmak zorunda kalarak önce Kobanê, oradan da Suruç üzerinden Şırnak’a gelerek, “Şehît Bişenk Kampı”nda bulunan amcasının yanına yerleşen Ş.E. DAİŞ çetelerinin elinde geçirdiği 3 aylık dehşet verici süreci ajansımız DİHA’ya anlattı. Ş.E, kendisini satın alan DAİŞ emiri Faysal’ın, “Eğer Kobané’yi alırsak Kürdistan’ı alırız. Kürtlerin hepsini yok edeceğiz. Kürtlerin yeterli gücü yok” iddialarında bulunduğunu aktardı.
10 Êzidî kadın suya atlayarak intihar ettiler
Şengal baskınının ilk gününde Til Keseb köyünden annesi ve 7 kardeşiyle birlikte birçok kişinin daha kaçırıldığını söyleyen Ş.E, çetelerin kendilerini Şengal’in merkezinde topladıktan sonra kadın, çocuk ve erkekleri ayırdığını, kız çocuklarının ve kadınların bir kısmının Musul’a bir kısmının da Baac köyüne götürüldüğünü söyledi. 4 gün boyunca Baac’da kaldığını ve burada ilkin kendilerine bir şey yapılmadığını kaydeden Ş.E, daha sonra Telafer’e götürüldüklerini 2 gün kaldıktan sonra Musul ve Telafer arasında kalan Baduş Hapishanesi’ne kapatıldıklarını anlattı. Ş.E, hapishanede kaldığı süre içerisinde kardeşleri ve annesi ile birlikte 7 gün kaldığını ifade etti. Ş.E, yaşadıklarını şöyle anlatmaya devam etti: “Burada kaldığımız sırada hapishane etrafı helikopterler tarafından vuruldu. Bunun üzerine bizi tekrar Telafer’e getirip ayırdılar kadın ve çocukları okulda tuttular. Benim de içinde olduğum grubu da Musul’a getirdiler. Buradan da tekrar bizden yaklaşık 60 kişiyi seçip başka yere naklettiler. 2 gün Musul’da kaldıktan sonra büyük bir otobüsle bizi Şengal üzerinden Suriye’nin Rakka kentinin bir köyüne geçirdiler.”
Musul’dan Rakka’nın civar bir köyüne götürüldüklerinde 60 kişi olduklarını, yol boyunca kendilerine sadece gazoz ve ekmek verildiğini söyleyen Ş.E, Rakka’nın civar köyünde 6 gün tutulduklarını dile getirdi. Ş.E, “Ardından da çeteler kaldığımız eve geldi. Aramıza gelip koyun gibi bizi seçmeye başladılar. Bizi Rakka’ya doğru götürürlerken bir nehir kenarında mola verildi. Bu sırada ihtiyaçlarını gidermek bahanesi ile su kenarına giden 10 Êzidî genç kadın, ‘İnancımızı ve şerefimizi kaybetmektense ölürüz’ diyerek kendilerini suya attı. Suya kapılıp boğuldular. Geri kalan kadınları da başka kişilere sattılar” şeklinde konuştu.
‘Beni bir emire sattılar’
“Birçok erkek bizi almak için toplanmıştı ve hepsi uzun sakallıydı, istedikleri kadınları seçiyorlardı. Hepsinden daha genç olduğum için ilk beni ayırdılar. Adı Ebu Zeyd olan biri tarafından Faysal adında bir Emir’e satıldım. Beni kaç paraya aldığını bilmiyorum; ancak kullandıkları para dolardı. Beni ‘satın aldıktan’ sonra Rif Rakka denilen bir köye götürüldüm. Evinde hizmetçi olarak çalıştırıyordu” diyen Ş.E, kaldığı evde hem emir tarafından hem de eşi tarafından sürekli hakaret ve kötü muameleye maruz kaldığını belirtti. Êzidîlik inancında kutsal olan Melekê Tawis’in adını dahi bir daha anmaması için tehdit edildiğini ve emirin eşi tarafından zorla namaz kıldırıldığını aktaran Ş.E, kendilerine zorla Müslümanlığın dayatıldığını sözlerine ekledi.
Uğradığı baskı ve şiddet sonucu intihar etmek istediğini; ancak kendisine engel olunduğunu dile getiren Ş.E, kaçış öyküsünü ise şu şekilde anlattı: “Dört günün sonunda ölümü göze alıp kaçmanın daha iyi fikir olacağını düşündüm. Öğle yemeklerini verdikten sonra bahçe duvarı üzerinden atlayarak köyün 3-4 kilometre dışındaki bostanlıklara saklandım. Bu sırada beni aradılar fakat bulamadılar. Kara çarşaf giydiğim için de kimse beni tanımıyordu. Bostan sahipleri beni buldu kendimi onlara tanıtarak durumumu anlattım. Onlar bunun üzerine bana yardım edip evlerine götürdüler.”
2 gün sandıkta saklandı
Bostan sahibinin Arap bir köylü olduğunu söyleyen Ş.E, kendisini bulan kişinin kendisine iyi davranarak, kızı gibi olduğunu ve hangi dine mensup olduğunun öneminin olmadığını, kendi eviymiş gibi rahat etmesini istediğini kaydetti. Ş.E, bostan sahibinin kendisini çete üyelerine karşı iki gün boyunca evin içinde bir sandıkta sakladıktan sonra yaklaşık 45 gün boyunca evinde misafir ettiğini, ev sahibi akrabalarından birinin çetelere üye olması nedeniyle kendisini evde kaldığını öğrenme ihtimaline karşı Kürt bir ailenin yanına bıraktığını belirtti. Ş.E, “Bu ailenin de yanında 15 gün kaldım. Kaldığım aile babam ve akrabalarımla iletişime geçerek beni Türkiye’ye geçirdi” dedi.
Kaynak-Kûrdistan24.org
Dünya çapında gerçekleşecek olan 20 Kasım Nefret Suçu Mağduru Trans Bireyleri Anma Günü’nde LGBTIQ insan hakları örgütü Istanbul LGBTİ Dayanışma Derneği transfobi sonucu olarak öldürülen veya ölen bireyleri anmak üzere bir dizi etkinlik düzenliyor.
Geçtiğimiz yıllarda trans* bireylere yönelik nefret suçlarında büyük bir artış gözlemlenmektedir. Türk Ceza Kanunu’nda yer alan “haksız tahrik” indirimi zanlılar yakalansalar dahi yeterli cezalandırmanın gerçekleşmesine engel olmaktadır. Bu durum, çoğunlukla yetersiz ve zanlıların yararına olan bir uygulama olarak yorumlanmaktadır.
Cinayet ve yaralamaları cezalandırmamak, suça davettir.
Soruşturmanın eksikliği trans* bireylerin minimum insan haklarından mahrum olduğunu gösteriyor ki devlet temel yaşam haklarını garanti altına almalıdır.
Türkiye’deki Trans* bireylerin durumu toplum ve devlet tarafından belirlenmektedir. Toplumsal önyargı ve Trans* bireylerin, özellikle de trans kadınların, haklarına ulaşamamaları birbiriyle kesişen iki durumdur. Nefret cinayetlerindeki bu artış da devlet politikalarının ve toplumdaki değerler sisteminin bir ürünüdür. Nefret suçları kurban ve onun bağlı olduğu grup veya topluluğun istenmediği ve toplum tarafından kabul edilmedi mesajını vermektedir. Bu suçlar, sadece bireyi değil, bireyin parçası olduğu bütün grubu hedef alır. Soruşturma ve cezalandırmanın yetersizliği Trans* bireylerin en temel insan haklarına dahi ulaşamadıklarını göstermektedir. Devlet en temel insan hakkını, yaşama hakkını sağlamalıdır.
Bize, bizleri koruyan bir yasa, ve insan haklarını yürütmesini sağlayan lazım. “Bize Bir Yasa Lazım” Türkiye çapında yapılan, nefret söylemi, nefret suçları ve cezasızlığa karşı bir kampanyadır. Bu kampanya sadece Trans* bireylere yönelik değil aynı zamanda kadın ve Türkiye’deki diğer azınlık gruplara yönelik nefret suçlarını da kapsamaktadır.
Kampanya kapsamında İstanbul LGBTİ aşağıdaki etkinlikleri düzenliyor.
-15 Kasım 18:00 Trans*Evi – Fotoğraf Sergisi – Karşı Sanat: Gazeteci Erol Dernek Sk. No:11 Beyoğlu İstanbul
-20 Kasım 19:00 Anma Programı – Basın Açıklaması – Galatasaray: Galatasaray Lisesi önü, İstiklal Cd. Beyoğlu İstanbul
-20 Kasım 19.30 Trans*Fashion – Dayanışma Defilesi – On İstanbul: Atatürk Oto Sanayi Sitesi G:52 Sk. No:12/1 Maslak İstanbul
-21 Kasım 19:00 Trans X İstanbul – Film Gösterimi – Şişli Kent Kültür Merkezi: Halaskargazi Cd. No:168 Şişli İstanbul
-26 Kasım 14:30 Trans*Protesto – TBMM’ye Yürüyüş – Türkiye Büyük Millet Meclisi: Dikmen Kapısı Bakanlıklar Ankara
-10 Aralık 18:30 Trans X Istanbul – Akademik Gala – Sabancı Üniversitesi: Tuzla Kampüsü, Orta Mh. Üniversite Cd. No:27 Tuzla, İstanbul
Özgür Sanat Girişimi sanatçılarının Kobané sınır hattında insan zinciri oluşturmak istediği sırada, faşist T.C. ordusunun Kobané halkına gerçek mermilerle ve gaz bombalarıyla saldırısı sonucu Kader Ortakaya başından vurularak katletti
HABER MERKEZİ (06.11.2014)- Faşist T.C. ordusu, sınırın Kobané sınırı tarafında insan zinciri oluşturmak isteyen kitleye gerçek mermiler ve gaz bombalarıyla saldırdı. Kobané halkının bulunduğu yere ateş açan askerler, Kobané tarafında bulunan Kader Ortakaya’yı başından vurarak katletti.
Siverekli olan ve İstanbul’da yaşayan Ortakaya’nın Toplumsal Özgürlük Platformu üyesi olduğu belirtildi. Sosyoloji mezunu Ortakaya aynı zamanda Marmara Üniversitesi’nde Yüksek Lisans öğrencisiydi. Yaklaşık 25 gündür Maaser ve Miseynter Köylerinde sınır nöbeti tutan Ortakaya, Amed’de kadın akademisinde yer aldı.
Sterk TV’de Kobané direnişine dikkat çekmişti
Gezi eylemlerine de katılan Ortakaya önceki gün Sterk TV’de Hayri Demir’in sunduğu programa katılmıştı. Direniş nöbetinin tutulduğu Miseynter Köyü’nde yapılan programda Ortakaya, şu ifadelerle direnişe vurgu yapmıştı:”Onlar nasıl bizim özgürlük tohumlarımızın yükseldiği yere saldırıyorlarsa artık bizler de aynı şekilde özgürlük o tohumlarının yükseldiği yeri kanımızın son damlasına kadar korumaya ve orada savaşmaya ve orayı özgürleştirene kadar mücadele etmeye devam edeceğiz.”
Ortakaya, 30 Eylül’de sınır hattındayken Facebook hesabından ise şu ifadelere yer vermişti: “Her devrim küçük bir kıvılcımla başlar. Ve vardır her namlunun ucunda bir yaşam ateşi. Böyle büyük düşler de yolculuklarla başlar. Ve serüvenciler düşer bu yollara.”
Kaynak: halkingunlugu.org
Kader Ortakkaya’nın Mektubu
Türk askerlerinin, Kobane ile dayanışmak amacıyla sınırdaki insan zincirine yaptığı saldırı sonucu başından yaralanarak hayatını kaybeden Toplumsal Özgürlük Parti Girişimi üyesi Kader Ortakkaya’nın ailesine yazdığı son mektubu
“Değerli ailem
Ben Kobanê’deyim. Bu savaş sadece Kobanê’de yaşayan insanların değil, hepimizin savaşı. Bende çok sevdiğim ailem ve tüm insanlık için bu savaşa katılıyorum. Eğer bu savaşı kendi savaşımız olarak görmezsek, yarın bombalar bizim evimize düştüğünde yalnız kalırız. Bu savaşın kazanılması bu yoksulların ve sömürülenlerin de kazanmasıdır. Ben bu savaşa katılarak aileme ve tüm insanlığa memur olmaktan daha çok fayda sağlayacağıma inanıyorum. Sizi üzdüğüm için bana belki kızacaksınız ama haklı olduğumu er ya da geç anlayacaksınız.
Ben istiyorum ki bütün insanlar özgür ve eşit bir şekilde yaşasın. Hiç kimse bir lokma ekmek, başını sokacak bir ev için ömrü boyunca sömürülmesin. Bunların olabilmesi içinde savaşmak ve mücadele etmek gerekiyor.
Savaş bitince Kobanê kazanılınca geri geleceğim. Geldiğimde arkadaşlarıma güzel davranın. Beni bulmaya çalışmayın. Bu çabanızın sonuç vermesi mümkün değildir. Size bu mektubu yazmamın en önemli sebeplerinden biri de beni arama yollarına düşüp yorulmanızı, yıpranmanızı, istemeyişimdir. Eğer başıma bir şey gelirse mutlaka haberiniz olur zaten.
Döndüğümde hapse girmemi, hapishanede işkence görmemi istemiyorsanız sakın polise ya da devletin her hangi bir kurumuna başvurmayın. Eğer böyle bir şey yaparsanız bundan hem ben hem ailem hem de bütün arkadaşlarım zarar görecektir. Benim Kobanê’ye gittiğimi akrabalarımız dahil kimseye söylemen ki geldiğimde hapse girmeyeyim. Bu notu okuduktan sonra yırtıp atın mutlaka.
Benim için bir şey yapmak isterseniz mücadelemi sahiplenin. Yıllardır devletin bütün yaptığı olumsuzluklara sessiz kaldınız. İnsanların öldürülmesine sokak ortasında gazlanmasına, Roboski’deki gibi bombalanmasına buna artık yeter deyin. Ben yanınızda olsaydım eylemlere katılmaya ve derneklere gitmeye devam edecektim. Ben gelene kadar mücadelemi size emanet ediyorum.
Başta Annem ve Babam olmak üzere Ada, Deniz, Zelal ve doğacak Mahir’i ve hepinizi kucaklıyorum. Kadri kardeşime özel selamlar. O kendine yakışır gibi davranacaktır.
Hepinizi devrimci duygularımla kucaklıyorum.
Telefon abimin hediyesiydi. İçinde fotoğraflarımız var. Burs kartımı anneme yolluyorum. Ben gelene kadar ilaçlarını alsın.
Hepinizi çok seviyorum.
Şimdilik hoşça kalın.”
Özgür Sanat Girişimi sanatçılarının Kobané sınır hattında insan zinciri oluşturmak istediği sırada, faşist T.C. ordusunun Kobané halkına gerçek mermilerle ve gaz bombalarıyla saldırısı sonucu Kader Ortakaya başından vurularak katletti
HABER MERKEZİ (06.11.2014)- Faşist T.C. ordusu, sınırın Kobané sınırı tarafında insan zinciri oluşturmak isteyen kitleye gerçek mermiler ve gaz bombalarıyla saldırdı. Kobané halkının bulunduğu yere ateş açan askerler, Kobané tarafında bulunan Kader Ortakaya’yı başından vurarak katletti.
Siverekli olan ve İstanbul’da yaşayan Ortakaya’nın Toplumsal Özgürlük Platformu üyesi olduğu belirtildi. Sosyoloji mezunu Ortakaya aynı zamanda Marmara Üniversitesi’nde Yüksek Lisans öğrencisiydi. Yaklaşık 25 gündür Maaser ve Miseynter Köylerinde sınır nöbeti tutan Ortakaya, Amed’de kadın akademisinde yer aldı.
Sterk TV’de Kobané direnişine dikkat çekmişti
Gezi eylemlerine de katılan Ortakaya önceki gün Sterk TV’de Hayri Demir’in sunduğu programa katılmıştı. Direniş nöbetinin tutulduğu Miseynter Köyü’nde yapılan programda Ortakaya, şu ifadelerle direnişe vurgu yapmıştı:”Onlar nasıl bizim özgürlük tohumlarımızın yükseldiği yere saldırıyorlarsa artık bizler de aynı şekilde özgürlük o tohumlarının yükseldiği yeri kanımızın son damlasına kadar korumaya ve orada savaşmaya ve orayı özgürleştirene kadar mücadele etmeye devam edeceğiz.”
Ortakaya, 30 Eylül’de sınır hattındayken Facebook hesabından ise şu ifadelere yer vermişti: “Her devrim küçük bir kıvılcımla başlar. Ve vardır her namlunun ucunda bir yaşam ateşi. Böyle büyük düşler de yolculuklarla başlar. Ve serüvenciler düşer bu yollara.”
Kaynak: halkingunlugu.org
Mersin ve İstanbul’da trans kadınlar saldırıya uğradı, yaşadıklarını KaosGL.org’a anlattı: “Silah tutukluk yapınca kabzasıyla vurdu. Bayılmışım, gözümü açtığımda hastanedeydim.” Mersin 7 Renk’ten Yağmur Arıcan ise, “Örgütlü ve toplu bir şiddet ile karşı karşıyayız” dedi.
Transfobik nefret saldırılarına dün gece (5 Kasım) Mersin ve İstanbul’da yenileri eklendi. Mersin 7Renk LGBTİ Derneği üyesi trans aktivist Sinem bir ticari taksi şoförünün saldırısına uğrarken, İstanbul’da ise uğradığı saldırı sonucu Oya Sultan’ın kolu ve bacağı kırıldı.
“Silah tutukluk yapınca kabzasıyla vurdu”
Mersin’den Sinem uğradığı saldırıyı KaosGL.org’a şu sözlerle anlattı:
“Bindiğim ticari taksi şoförü, tanıdık olduğumuz bir bahaneyle, ‘kadın sandım’ diyerek bana saldırdı. Önce silah çekti. Silah tutukluk yapınca kabzasıyla beni darp etmeye başladı. Sonrasında gözümü açtığımda hastanedeydim. Kan kaybından dolayı kendimden geçmişim. Civardaki lunaparkın güvenlik görevlileri polis ve ambulansa haber verince beni Mersin Devlet Hastanesi’ne götürmüşler.”
Saldırı sonucu vücudunda ciddi darp izleri ve kırıklar olan Sinem, doktorlar ve polislerin ilgisiz davrandığını söyledi. Sol gözünün üstünde, elmacık kemiğinde ve alın bölgesinde kırıklar olan trans kadının tedavisi ilerleyen günlerde de çeşitli cerrahî operasyonlarla sürecek. Sinem doktorların kendisine, “Ameliyat olduğun zaman da sol göz üstünde iz kalacak” dediğini aktardı.
Mersin 7 Renk, MOBESE kayıtlarının incelenmesini talep ediyor
Mersin 7 Renk LGBTİ saldırının gerçekleştiği bölgedeki MOBESE kayıtlarının incelenmesi ve taksinin plaka numarasının tespit edilmesini talep edecek.
Dernek’ten Yağmur Arıcan, bu saldırıların derneklerini ve örgütlenme özgürlüklerini de hedef aldığını ifade etti. Transfobik saldırıların Mersin’de veya başka bir yerde yeni olmadığını, zincir halinde günümüze kadar geldiğini hatırlatan Arıcan şöyle konuştu:
“Örgütlü bir şiddet ile karşı karşıyayız”
“Transfobik saldırılar yeni değil ancak son zamanlardaki saldırılarda farklılıklar var. Öncesinde de saldırılar oluyordu ama bu saldırılar bireysel kalıyordu. Şimdi örgütlü bir şiddetle karşı karşıyayız. Toplu şekilde polisler ya da başkaları translara saldırıyor. ‘Defolun gidin buradan’ diyerek niyetlerini açık ediyorlar. Bu saldırılar hem derneğimize hem de Mersin’de yaşayan trans kadınlara dönüktür. İster istemez, ‘Acaba derneğimizin işleyişini durdurmak mı istiyorlar’ sorusu aklımıza geliyor. Bu soru her saldırının ardından aklımızda.”
İstanbul’da ise dün gece Oya Sultan saldırıya uğradı. Kolu ve bacağında kırıklar olan Sultan’ın sağlık durumunun iyi olduğu belirtildi. Saldırgan şahıs hakkında adlî sürecin başladığı ifade edildi.
“Kiralık katil, makbul vatandaş, ideolojik suç ortağı…”
Kaos GL Derneği’nden Ali Erol ise, “Devletin her şiddeti için her dönem göreve hazır makbul vatandaş bulunur” diyerek saldırıları değerlendirdi.
“Ankara’nın göbeğinde bir HDP’linin boğazının kesilmesi ile İstanbul veya Mersin’de trans kadınların kafasının kırılması” arasındaki ilişkiye değinen Erol, şöyle konuştu:
“Devletin her şiddeti için her dönem göreve hazır makbul vatandaş bulunur. Bunların kiralık katil veya tetikçi olması gerekmez. Makbul vatandaş zaten kendini öz görevlendirendir! Makbul vatandaşın öz görevlenmesi pozitif anlamda birinin buyurmasını beklemeden bir iş ve emek için inisiyatif geliştirmekten farklıdır. Bilakis durumdan vazife çıkarmaktır makbul vatandaşın motivasyonu. Ayrımcı nefret ideolojisi şemsiyesi altında birini yapan yüksünmez diğerini de yapar ama bazen doğrudan –kiralık katil/tetikçi- bazen dolaylı yönlendirme –iktidara yaltaklanan vatandaş sezgisi/ideolojik suç ortaklığı- ile herkes çapını bilir. Biri başkentin göbeğinde HDP’li boğazını keserken diğeri İstanbul veya Mersin’de bir transın bu kez kesip öldürmek yerine kafasını kırar… Tabii ki iktidar makbul vatandaşının katkısını cezasızlık ödülüyle görecektir; geri kalan ödüllerini ise makbul vatandaş kendi yerelinde nasıl toplayacağını her dönem bilir.”
Haber Yıldız Tar
Kaynak kaosgl.org
Soldan sağa: Sinem (Mersin), Oya Sultan (İstanbul)
İran’da kendisine tecavüz eden istihbaratçıyı cezalandırdığı için idam edilen Reyhaneh’in ardından bu kez de başka bir kadın, erkeklerin bulunduğu ortamda voleybol maçı izlediği için tutuklandı. Tutuklanan Ghoncheh Ghavami yaşadığı hak gaspını protesto etmek için açlık grevine başladı
HABER MERKEZİ (06.11.2014)- İran’da 2012 yılından bu yana kadınların spor turnuvalarına izleyici olarak katılmasına izin verilmiyor. Yasağa gerekçe olarak ‘tacizden korumak’ öne sürülürken, kadınların aynı bahaneyle trafiğe çıkması bile engelleniyor. Bütün bu gerekçeler bir yana İran dünyada kadın hak ve özgürlüklerinin gasp edildiği ülkelerin başında geliyor. Şeriat yasalarıyla yönetilen İran’da geçtiğimiz hafta da Reyhaneh adlı bir kadın kendisine tecavüz eden istihbaratçıyı öldürdüğü için idam edilmişti.
Voleybol maçı izlemek isterken gözaltına alınarak tutuklanmıştı
Ghoncheh Ghavami, 20 Temmuz’da İran ve İtalya erkek voleybol takımları arasında Tahran’ın Azadi Stadyumu’nda yapılan maçı izlemek isterken gözaltına alınmış birkaç saat sonra ise serbest bırakılmıştı. Ghavami daha sonra yeniden gözaltına alınarak tutuklanıp, hapishaneye gönderilmişti.
Hakkında 1 yıl hapis ‘cezası’ verilen 25 yaşındaki Ghavami, yaşadığı hak gaspını protesto etmek için geçtiğimiz Cumartesi günü açlık grevine başladı.
Kaynak: halkingunlugu.org
Uluslararası Özgür Kadınlar Vakfı öncülüğünde Roma’da 11 Ekim’de düzenlenen “Ataerkil Sistemin Sürekli Savaşına Karşı Özgürlükte Israr” konferansının sonuç bildirgesi yayınlandı.
Uluslararası Özgür Kadınlar Vakfı (IFWF) öncülüğünde Kürt Kadın Hareketi Uluslararası Temsilciliği, Kürdistan İnformasyon Bürosu UIKI ONLUS ve Demokratik Hukukçular Birliği, İtalya’nın başkenti Roma’da 11 Ekim’de düzenlenen “Ataerkil Sistemin Sürekli Savaşına Karşı Özgürlükte Israr” konferansının sonuç bildirgesi yayınlandı.
Irak Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) saldırılarına karşı Rojava’da kadınların durumuna ilişkin değerlendirmelerin yer aldığı sonuç bildirgesinde; “Konferansımızda IŞİD’in gerçekleştirdiği kadın kırımının analizini yapmakla yetinmedik. Ve Ezidi Kürt kadınlarının karşılaştığı kırımı durdurabilmek için bazı somut kararlara ulaştık” denildi.
Konferansın sonuç bildirgesinde yer alan kararlardan bazıları şöyle:
* IŞİD tarafından kaçırılan kayıp Ezidi Kürt kadınlarının bulunması için bir dayanışma ağının oluşturulmasını, bu ağın dünyanın her yerindeki kadın örgütleri ve sivil toplum örgütleri ile ilişkileri geliştirerek somut çalışmalar yürütmesi.
* Ezidi Kürt kadınlarına ilişkin somut verilerin oluşturulması ve yerlerinin tespit edilmesi için ağırlığı Ezidilerin göç ettiği yerlerde araştırma komisyonlarının kurulması.
* Konferansın organizesinde yer alan Demokratik Hukukçular Birliği üyelerinin de aralarında bulunduğu bir heyetin Şengal’e gidip incelemeler yapması.
* IŞİD’in kadın kırımının mağduru olan Ezidi Kürt kadınları ile Rojava’daki saldırıların mağduru olan mülteci kadınların CEDAW’a resmi başvuruda bulunması.
* IŞİD somutunda sürdürülen “Kadın kırımı” bir insanlık suçudur. Bunun uluslararası sözleşmelerde de kabul edilmesi için gereken girişimlerin yapılması.
* Rojava ve Kobani başta olmak üzere erkek egemenlikli sistemin vahşi saldırılarına karşı direnen YPJ’li kadınların mücadelesinin selamlanması temelinde, uluslararası alanda kadın çevreleri tarafından güçlü sahiplenilmesi.
Kaynak devrimcihaber.com
Demokratik Kadın Hareketi (DKH), 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddette Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde “Savaş ve Kadın” şiarıyla Suruç’ta olma çağrısı yaptı
HABER MERKEZİ (05.11.2014)- Demokratik Kadın Hareketi (DKH), 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddette Karşı Uluslararası Mücadele Günü’ne dair bir toplantı gerçekleştirdi.
Kadın kimliğinin toplumdaki yeri, kadın cinayetleri, Ezidi ve Kobanê’li kadınlar başlığıyla yapılan tartışmalar sonucu alınan kararda “Savaş ve Kadın” şiarıyla 25 Kasım’da Suruç’ta olma çağrısı yapıldı.
Bugün aralarında Demokratik Kadın Hareketi (DKH) üyelerinin de bulunduğu Ege Üniversitesi kadınları Kobanê direnişinde yaşamını yitiren ve hala direnemeye davam eden YPJ savaşçıları ve İran’da tecavüzcüsünü öldürdüğü için idam edilen Reyhaneh Jabbari için bir eylem gerçekleştirdi
İZMİR(03.11.2014)-Ege Üniversitesi kadınları Kobanê direnişinde yaşamını yitiren ve hala direnemeye davam eden YPJ savaşçıları ve İran’da tecavüzcüsünü öldürdüğü için idam edilen Reyhaneh Jabbari için yürüdü. Edebiyat Fakültesi yakınlarındaki Kadınlar Sokağı’ndan “Biji Berxwedana YPJ!”,”Arin’den Reyhaneh’e Kadınlar Direniyor, Savaşıyor!”,”Jin Jiyan Azadi!” sloganlarıyla yürüyüşe geçen kadınlar yemekhane önünde yolu trafiğe kapattı. Devrim şehitleri adına yapılan saygı duruşunun ardından basın açıklamasına geçildi. Yapılan basın açıklamasında şu ifadelere yer verildi:”Bugün burada, Ege Üniversitesi kadınları olarak, dünyanın dört bir yanında ve tam içimizde yapılan kadın katliamlarına, tacize, tecavüze karşı kampüslerden sesimizi yükseltmek için toplandık.
İran’da geçtiğimiz günlerde tecavüzcüsünü öldüren Reyhaneh Jabbari idam edildi. İran’da Reyhaneh’i öldüren zihniyet ile Türkiye’de 13 yaşındaki Hilal’i zorla evlendiren zihniyet aynıdır. Katliamcı zihniyet, bir gün kahkahalarımıza, bir gün kaç çocuk doğurmamız gerektiğine laf eder ve bedenimiz üzerinden kararlar vermekten vazgeçmez. Biz kadınlar biliyoruz ki IŞİD çeteleri emperyalist güçlerin yaratığıdır. IŞİD zihniyeti ile AKP zihniyeti aynıdır. IŞİD girdiği her şehirde önce kadınları evlere hapseder. Kadın sünnetleri için fetvalar çıkarır. İstediği kadınlarla birlikte olabilmenin her türlü dini meşruluğunu gönlünce oluşturur. Arin Mirxan ,Nujiyan Neval ve Kobanê de IŞİD çetelerine karşı cesurca savaşan kadınlarımızın mücadelesini yalnız bırakmayacağız. Yaşamını yitiren tüm kadın gerillaları saygıyla anıyoruz ve IŞİD’e karşı savaşa devam eden YPJ’li kadın savaşçıları selamlıyoruz.”
Basın açıklamasının ardından trafiğe kapatılan yolda oturma eylemi yapan üniversiteli kadınlar marşlarla şehit düşen kadınları selamladı. Eyleme Demokratik Kadın Hareketi (DKH) de destek verdi.
Kaynak:www.halkingunlugu.org