Cinsel Sömürüye Sessiz Kalma, Diren, Mücadele Et!
“Hiç kimse kölelik veya kulluk altında bulundurulamaz; kölelik ve köle ticareti her türlü şekliyle yasaktır.” (İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Madde 4)
“Taraf Devletler kadın ticareti ve fahişeliğin istismarının her şekliyle önlenmesi için yasama dair gerekli bütün önlemleri alacaklardır.” (Kadınlara Karşı Hertürlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi, Madde 6)
“Taraf Devletler, her ne nedenle ve hangi biçimde olursa olsun, çocukların kaçırılmaları, satılmaları veya fuhuşa konu olmalarını önlemek için ulusal düzeyde ve ikili ve çok yanlı ilişkilerde gereken her türlü önlemleri alır.” ( Çocuk Haklarına Dair Sözleşme, Madde 35)
Yukarıda geçen tüm bu maddeler kağıt üzerinde bugün de geçerliliğini koruyor, ancak gerçek yaşamda “Taraf Devletler” 3. büyük sektör olan Fuhuş sektörünün gelişiminin önünde durmak için bu yasaların hiçbirini uygulamıyor ve dünya üzerinde insan ticareti yaygın bir şekilde yapılmaya devam ediyor.
Tüm bu yasa ve sözleşmelerin gerçek yaşamda uygulanması için gerekli sosyal, ekonomik tüm alt yapının oluşturulmasını talep ediyor ve insan haklarını çiğneyen insan ticaretinin her türlüsünün takipçisi olacağımızı söylüyoruz.
Toplanan bu imzalar tarafımızca Birleşmiş Milletler’e verilecektir.
Bu linkden sizde imza kampanyamıza destek verebilirsiniz.
http://imza.la/cinsel-somuruye-sessiz-kalma-diren-mucadele-et
Avrupa Demokratik Kadın Hareketi (ADKH) www.adkh.org
Democratic Women’s Movement in Europe
İNNSBRUCK (26.11.2013)- Tirol Demokratik Kadın Platformu 22 Kasım cuma aksamı Innsbruck Üniversitesi’nde, Kadına Yönelik Her Türden Şiddete Son Sempozyumu düzenledi. Yeni kadın temsilcisi “Ev içi görünmez emeği görünür kıl”, ADKH temsilcisi “Fuhuşa ve çocuk pornosunu durdur, bedenimiz bizimdir” konu başlıklarında sunumlar yaptı. İstanbul LGBT Derneği Temsilcisi Kıvılcım Arat da ötekileştirilen LGBT’lerin genel sorunlarına değindi. Sempozyumun sonunda dinleyicilerden gelen sorular yanıtlanırken, yeni düşünceler de dile getirildi.
Fuhuşa karşı mücadele yöntemleri tartışıldı
Sesiyle sanatçı Ajda Varli de sempozyuma destek verdi. Fuhuşa karşı alternatifler ve Seks köleliği-İşçiliği kavramları üzerinde sıklıkla sorular yöneltilirken, ortak yapılan bu eylemin devamının getirilmesinin önemine dikkat çekildi.
Toplantıyı ortaklaştıran kurumların isimleri şöyle: Avrupa Demokratik Kadın Hareketi, Yeni Kadın, LIlith Innsbruck, Dersim eyaleti Doğa ve Kültür Derneği, Sosyalist Innsbrucklu Öğrenciler Derneği.
25 Kasım Pazartesi günü ise gerçekleştirilen sokak etkinliğinde 11-17.30 arası İnfostand 17.30’dan itibaren ise yürüyüş gerçekleştirildi. Bütün gün süren bu etkinlikte ise Avusturyalı gençlerin yoğun katılımı dikkat çekti.
Tirol Demokratik Kadın Platformu 22 Kasım cuma aksamı Innsbruck Üniversitesi’nde, Kadına Yönelik Her
Duisburg (26.11.2013) ADKH(Avrupa Demokratik Kadın Hareketi), Kürt Kadın Hareketi, SOLWODi, Yeni Kadın, MLPD, Courage, TKSE, IGM,Ver-di kurumlarının ortak organize ettiği 25 kasıma yönelik “kadına yönelik şiddete hayır” mitingi saat 17.00 de Duisburg merkezinde gerçekleştirildi.
çılış konuşması ve söylenen marşla başlanan mitinge, katılımcı tüm kurumların konuşmalarıyla devam edildi. Konuşmalarda; cinselliğin metalaştırılması, savaşlarda kadının durumu, insan ticareti, kadınlara yönelik işyerlerinde mobbing uygulamaları ve Suriye-Rojava’daki kadınların durumu ön plana çıktı.Yapılan tüm konuşmalarda kadın mücadelesinin ortaklaşması vurguları yapılarak,kadın dayanışmasının ön plana çıkması çağrıları yapıldı. Erkek egemen anlayışın her alanda kırılması ve emperyalist-kapitalist sistemin yarattığı şiddete karşı, kadının sözleyeceği sözün daha yüksek çıkması gerektiği belirtildi.
ADKH; kurduğu standla katıldığı mitingde, yürütmüş olduğu “Cinsel Sömürüye Sessiz Kalma, Diren Mücadele Et! “ kampanyasının broşürlerini ve 25 Kasım’a dair çıkardığı bildirilerin dağıtımını yaptı.
Miting; coşkulu sloganlarla ve kısa bir yürüyüşle sona erdi.
HABER MERKEZİ (26.11.2013)- 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Dayanışma ve Mücadele Günü nedeniyle dün akşam Galatasaray Lisesi önünde bir araya gelen 25 Kasım Kadın Platformu üyesi yüzlerce kadın, erkeklerin ve devletin kadınlara uyguladığı şiddeti protesto eden bir eylem gerçekleştirdi.
Polis kurduğu barikatla yürüyüşü engelledi
Galatasaray Lisesi önünde Türkçe ve Kürtçe “Erkek Devlet Şiddetine Karşı İsyandayız” yazılı pankartı açan kadınlar yürümek isterken, polis TOMA’larla barikat kurarak yürüyüşü engelledi. “Bu daha başlangıç mücadeleye devam” , “Her yer Taksim her yer direniş” , “Polis defol, bu sokaklar bizim” sloganlarıyla polisi protesto eden kadınlar, polis barikatı önünde eylem yaptı.
Alkışlar, sloganlar ve zılgıtlarla bir süre daha bekleyişini sürdüren Platform adına Kürtçe ve Türkçe olarak hazırlanan basın açıklamasının okunmasına geçildi. Açıklamada devletin ve erkeklerin kadınlara yönelik şiddetine dair örnekler verilerek, AKP ve Başbakan Erdoğan’ın kadın düşmanı politikaları ve açıklamalarına dikkat çekildi. Basın açıklaması şu ifadelerle devam etti: “AKP’nin evli-evli olmayan, çocuklu-çocuksuz, başı açık-kapalı, meşru-gayri meşru gibi ikiliklerle kadınlar arasında kurmaya çalıştığı hiyerarşiye karşıyız. Emeğimizin ucuzlaştırılmasına, yoksulluğumuzun artırılmasına, daha da güvencesiz, erkeklere daha bağımlı hale getirilmemize karşı çıkıyoruz.”
‘Yaşamımıza yönelik saldırılara karşın mücadelemiz sürecek’
Kadınların yaşamına yönelik saldırılara karşın mücadelenin sürdürüleceği belirtilen basın açıklamasında, son olarak şu ifadeler yer aldı: “Tacizci, tecavüzcü, kadın katili erkekleri ve onları koruyan erkek devleti her fırsatta teşhir edeceğiz. Bedenimizin, kimliğimizin, inancımızın, anadilimizin, cinsel yönelimimizin, emeğimizin, hayatımızın, haklarımızın, gasp edilmesine ve biz kadınların daha da ezilmesine yol açan cinsiyetçiliğe karşı mücadelemize devam edeceğiz.” Coşkulu geçen eylem Galatasaray Lisesi önünde çekilen halaylarla sona erdi.
Yapılan eylem sırasında “Yaşasın kadın dayanışması” , “Cinsiyetçi medya istemiyoruz”, “Öldüren sevgi istemiyoruz” , “Kadın cinayetleri politiktir” , “Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz” , “Jin jiyan azadi” , “Kadınlar artık susmayacaklar” , “Bir kere gittik Gezi’ye dönmeyeceğiz evimize” sloganları atıldı.
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Dayanışma ve Mücadele Günü’nde kadınlar sokaklara
Zürich (26.11.2013) İsviçre Demokratik Kadın Hareketi ve Yeni Kadın’in örgütleyicisi oldugu, 25 Kasım “Kadına Yönelik Şiddet” günü ile ilgili, aynı gün Isviçre’nin Zürich Kantonu’nda, Paradeplatz’da saat 18:00’de yogun bildiri dağıtımı yapılarak, kısa bir açıklama okundu. Her iki kurum “25 Kasım Kadına Yönelik Şiddet” günüyle ilgili kendi açıklamasından belli kesitler okudu.
Açıklamanın ardından ayrıca, Avrupa Demokratik Kadın Hareketi’nin, geçtigimiz Eylül ayında “Cinsel Sömürüye Sessiz Kalma, Diren, Mücadele Et” şiarıyla başlattığı kampanyasıyla ve Yeni Kadın’in da “Ev İçi Emegi ve Esnek Çalışma Sistemi” şiarıyla başlattığı kampanyasıyla ilgili de bildiri dağıtımı da yapıldı.
İsviçreli kadın örgütleri de destek verdigi açıklamaya, “Keine Frau ist Illegal” (Hiçbir Kadın Illegal Degildir) pankartı açtı.
Frankfurt (26.11.2013) ADKH; Cinsel Sömürüye karşı Diren Mücadele Et! Sloganıyla başlatmış olduğu kampanyanın bir parçası ve aynı zamanda kadına yönelik şiddete karşı mücadele ve uluslar arası dayanışma günü vesilesiyle Almanya Frankfurt kentinde ilk panelini düzenledi.
Panele LGBTT İstanbul Temsilcisi Cirüsk (Kıvılcım) Arat, Almanya’da Sosyal Pedagog Seyhan Taşdemiroğlu ve ADKH Temsilcisi katıldı.
Fuhuş sektörüne bakış açısı, Fuhuş, seks işçiliği ve köleliği , ataerkillik kavramları, aile ve ahlak tanımları, LGBTT’lere bakış açısı ve yaşadıkları sorunlar, göç ve fuhuş konuları ele alındı.
Her Türlü Şiddetiniz ile Barışmayacağız
Avrupa Demokratik Kadın Hareketi temsilcisi, kadın mücadelesi için neden böyle bir kampanyaya ihtiyaç duyduklarını amaç ve hedeflerini anlatan sunumundan sonra kutsal fahişelikten bugüne uzanan tarih, toplumsal bakış açısı ve bugün dünyanın üçüncü kar sektörü haline gelen insan (beden) ticaretine karşı mücadele yöntemlerini aktardı. ‘’ Bu kampanya ile amacımız gözler önünde olan ama görülmeyen boyutu göstermek istedik. Fuhuşu gönüllü yada zorla yapan kadını ötekileştirmeden çözümü veya ortadan kaldırılması noktasında ne kadar aciliyet taşıdığını birlikte tartışalım istedik. Cinsel Sömürüye Sessiz Kalma Diren Mücadele Et şiarıyla kampanyamızı başlattık. Ve cinsel sömürünün bir kısmı olan, bedenlerin metalaştırıldığı fuhuşu ön plana çıkardık. Ama vurgulanması gerekir ki, cinsel sömürü sadece fuhuş alanında değildir. Kadın bedeninin medyada sunuluş biçimi, pornografik içerikli reklam panolarında obje olarak kullanılması ve bunu normal olarak gösterilmesi de cinsel sömürüdür’’ vurgusunda bulundu.
Patronsuz Pezevenksiz Bir Dünya İstiyoruz!
LGBTT temsilcisi Cirüsk (Kıvılcım) Arat ; bu sorunları konuşurken ataerki ve patriarkal tartışılmadın geçilemeyeceğini vurguladı. Ancak günün özgünlüğünden dolayı esas sunumunu genel anlamda translara uygulanan şiddet, devlet şiddeti ve LGBTT’lilerin yaşadığı sorunlar, maruz kaldıkları saldırı ve cinayetlerin sistem ve hukuku aracılığıyla nasıl cezasız bırakıldığını vurguladı.
Cirsük (Kıvılcım) Arat daha sonra şöyle devam etti ‘’ toplumsal yaşamın tüm kapılarının kapandığı bir alanda geriye tek bir seçenek kalıyor (biz bunun başına zorunlu kelimesini koyuyoruz) oda zorunlu seks işçiliği. Peki bu toplumsal yaşamın tüm kapılarını kapatanlar kimler; genel ahlakın iki yüzlü bekçileri yani erkekler, erk sistemidir.. Şimdi artık şiddete karşı ses çıkarırken bir kez daha düşünmek gerektiğine inanıyorum. Zulmün, katliamın ve acının hayatın birer parçası olduğu bir coğrafyada özgürlük, adalet, hak temelli arayışların toplumun tüm kesimleri için olmalıdır. Çünkü bir kesime uygulanan şiddet dönüp dolaşıp toplumun tüm kesimlerini vurur. O şiddet dönüp dolaşıp kadınları, LGBTT bireyleri, Kürde, Alevi’ye, devrimciye, Romen’e, Çerkez’e, Laz’a ulaşıyor. Ve bir bakıyorsunuz ki yaşadığımız coğrafyanın her yeri şiddetle iç içe. Patronsuz ve pezevenksiz bir dünya istiyoruz, yani sınıfsız bir dünya istiyoruz.Yaşamak istiyorsak örgütleneceğiz.’’
Kapitalizmi ayakta tutan militarizmdir
Seyhan Taşdemiroglu: ‘’Irkçılık Şovenizm ve militarizm kapitalizmi ayakta tutuyor. Bir kadının toplumda tek başına yaşama ve ayakta durma özgürlüğü vardır. Kadına günümüzde değersiz damgasını kapitalist olan egemen ataerkil sistem tarafından vuruluyor. Erkek egemen toplumun temel noktalarından bir tanesi kapitalizm ve onu ayakta tutan sistemlerden biride militarizmdir. Bunun 4. sütun noktası ise kadın sömürüsüdür. Bu durumda kapitalizm, ırkçılık ve sekssizim ortaya çıkıyor. Bu üç nokta koloniyel kapitalist anlayışın ırkçı şovenist düşüncenin sonucudur. ‘’ şeklinde ifade etti.
Panel soru ve fikirlerin beyan edildiği ve farklı tüm fikirlerin özgürce ifade edildiği tartışma süreciyle sonuçlandırıldı.
İstanbul Kadın Dayanışması’nın çağrısıyla, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü “Kadın Düşmanlığına, Şiddete, AKP’ye Meydan Okuyoruz” pankartıyla Kadıköy Altıyol’da toplanan kadınlar Beşiktaş İskelesi’ne yürüdü
HABER MERKEZİ (24.11.2013)- İstanbul Kadın Dayanışması’nın çağrısıyla “Kadın Düşmanlığına, Şiddete, AKP’ye Meydan Okuyoruz” pankartıyla Kadıköy Altıyol’da toplanan kadınlar 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü vesilesiyle kadın cinayetlerine dur diyerek Beşiktaş İskelesi’ne yürüdü.
Yürüyüş sırasında kadınlar “Bu daha başlangıç mücadeleye devam”, “5 çocuk değil iş istiyoruz” , “Kadın düşmanı AKP istifa” sloganlarını attı.
Katliamların hesabını soracağız
İskelede İstanbul Kadın Dayanışması tarafından yapılan açıklamada, Rojava’da çetelerin Kürt kadınlarına yönelik katliam ve tecavüzlerine dikkat çekilerek şu ifadeler kullanıldı:”Bizler, kadın katliamlarının hesabını soracağız, hukuksuz yargılama süreçlerinizin takipçisi olacağız, bizleri eve hapseden erkek egemenliğine mahkûm eden yasalarınıza itaat etmeyeceğiz, bizden gasp etmeye çalıştığınız hayatlarımızın ve haklarımızın sonuna kadar peşinde olacağız. Bu topraklarda yaşayan kadınlar olarak eşitlik ve özgürlük mücadelemizi sürdüreceğiz. En korktuğunuz yerde, sokaklardan meydan okuyoruz, sokakları terk etmeyeceğiz. Buradan Başbakan’a sesleniyoruz: Bedenimizden, emeğimizden, hayatımızdan, kılık kıyafetimizden, kızlı erkekli oturmamızdan sana ne.”
Ortak Kadın Platformunun düzenlediği gösteride kadınlar bir kere daha şiddetinizle barışmayacağız diyerek sokakları doldurdular.
ADKH (20.11.2013) Geçmişten günümüze binlerce yıldan beri güçlü olabilmek ve hükmetmek için gerek bireylerin, gerekse de toplumsal sistemlerin başvurdukları zor araçlarından biri de şiddet olmuştur.
Bu zor aracı, ezen ve ezilen ilişkisinin olduğu toplumsal sistemlerde her türlü siyasi ekonomik, örgütsel ve askeri gücü elinde bulunduran sınıflar tarafından, kendi çıkarlarına uygun şekilde bilinçli ve sistemli olarak kullanılmaktadır. Bu şiddetin bir yüzünü doğaya karşı tahribat oluştururken diğer yüzünü ise kitlelere karşı uygulanan ekonomik, fiziksel, cinsel, psikolojik baskı oluşturuyor. Şiddet bir siyaset haline getirilerek özellikle kadın üzerinden toplumsal (sosyal) cinsiyet rolleri ile dizayn ediliyor.
Egemenler varlıklarını devam ettirmek ve halklara uyguladıkları şiddeti meşrulaştırmak için kendi ideoloji ve anlayışı çerçevesinde tüm kurumlarıyla hayatın olduğu her yerde şiddeti kitlelere kanıksatmış ve bu sayede devlet ve şiddet olgusunu manipüle ederek görünmez kılmıştır. Şiddet olgusunun en alt çemberinde bulunan kadınlar ve çocuklar ataerkilliğin en mağdur bireyleri olarak karşımıza çıkıyorlar. Kadınlar sosyal cinsiyet rolleri sonucu toplumda değişikliğe neden olacak kararlar verme yetkisi olmayandır. Çocuk doğurmama hakkı olamaz ve dolayısıyla kürtaj bütün ülkelerde din olgusu üzerinden tartıştırılarak ‘günah’ görülür. Bu ‘günah’ devletlerin genç nüfus isteyip istememelerine göre rol oynarken kadını zorla kısırlaştırma ‘günah’ görülmez. Kadına ve erkeğe doğuştan verilen ve yaşamları boyunca hep karışılaşacakları bu sosyal roller iki taraf açısından şiddeti benimsemeye götürür.
Türkiye gibi erkek egemen sistemin (patriarkal) ağır yaşandığı bir ülkede, sosyal cinsiyet eşitsizliği ve bunun ağır sonucu olan kadına yönelik şiddet iktidar tarafından değişik başlıklar altında topluma kabul ettirilmeye çalışılıyor. Kadının kaç çocuk doğuracağı, ailenin kutsallığı, evlilik dışı çocukları ötekileştirmesi, ‘flört fahişeliktir’ açıklamaları ile dünden bugüne taşınan bu politika ‘kızlı erkekli’ evlere baskın yaparak toplum ahlakına ayar verme siyaseti bize göre bugüne kadar kazanılan tüm hakların yeniden tartışmaya açması anlamını taşır.
Yine kadına yönelik cinsiyetçi şiddet ‘’demokrasi ve insan haklarının beşiği’’olarak gösterilen Avrupa’dada küçümsenmeyecek bir seviyededir.Abartısız Avrupa’nın her ülkesinde gündelik olarak kadınların karşılaştığı cinsiyetçi şiddetin tecavüz, cinsel taciz, işyerinde, eğitim kurumlarında ve başka yerlerde sarkıntılık ve cinsel zorlama dâhil toplum içinde meydana gelen fiziksel, cinsel ve psikolojik şiddet, kadınların alınıp satılması ve fahişeliğe zorlanması gibi biçimleriyle sıklıkla karşılaşılmaktadır.Bu cinsiyetçi siddetin özelikle kadının cinsel meta olarak kulanılması ve bu yönlü oluşturulan çetelerin kadını zorla seks kölesi haline getirilmesine Avrupa devletleri önemli oranda göz yumakta,bu şebekeleri el altında teşfik etmektedir.
Şiddetin başka bir biçimi olan ve erkeğe ayrıcalık tanıyan militer siyaset, kadının savaştaki erkeği ‘vatan, savaş ve kahramanlık’ üzerinden desteklemesi yine kadına biçilen rollerden biridir. Emperyalist savaşların parçası olan fuhuş Tunus’tan Suriye’ye ‘’ cinsel cihat’’ adı altında kadın bedeninin yeni pazarı olarak basına yansıdı. Üçüncü büyük kar sektörü diye geçen ve dört kıtada kapitalizme hizmet eden bu pazar, kadını ve erkeği özgür bireyler olmaktan çıkarıp satın alınan ve sahip olan ‘modern’ çağın modern köleleri haline getiriyor. Kadına yönelik cinsel şiddet, kadın bedeninin metaya dönüştürülmesi başlı başına bir şiddet olgusuyken aynı zamanda bu sektörde çalışan bireylerin fiziksel ve psikolojik şiddete maruz kalmaları buz dağının sadece görünen yüzüdür.
Kızlı erkekli ‘bu daha başlangıç mücadeleye devam’ şiarıyla eşitsizliğe karşı Gezi parkında siyasetin dilini ataerkillikten çıkarıp kendi siyaset dilini, kültürünü ve tarzını yansıtan kadınlardan Rojava’da alt kimlikle ötekileştirilen, yok sayılan bir ulusun kadınları ayaklandı özgürlükleri için. Uzun bir sessizlikten gelen kadın mücadele tarihi ile bir köprü kurdu. Kollontay’dan, Kurupskaya’ya, Olga’dan Roza’ya kadına yönelik şiddete karşı mücadele ve uluslar arası dayanışma günü olan bugüne adını veren Mirabel kardeşlerin ‘’(…) haklı olan her şey için savaşmaya devam edeceğiz’’ sözleri bizleri yüreklendirmeli.
Kadına Yönelik Şiddete Karşı Örgütlü Mücadeleyi Yükseltelim!
Gelecek Ellerimizdedir; Elini Ver Sesini Kat Geleceğe Yürüyelim!
AVRUPA DEMOKRATİK KADIN HAREKETİ
Kasım 2013
’’Haklı Olan Her Şey İçin Savaşmaya Devam Edeceğiz’’
Avrupa Demokratik Kadın Hareketi (ADKH)’nin “Cinsel sömürüye sessiz kalma, diren, mücadele et” şiarıyla fuhuşa karşı örgütlediği kampanyanın tanıtım faaliyetleri, İsviçre’de Radyo Lora’nın programına katılım gösterilerek devam ettirildi.
İSVİÇRE (16.11.2013)- Avrupa Demokratik Kadın Hareketi(ADKH)’nin, “Cinsel sömürüye sessiz kalma, diren, mücadele et” şiarıyla fuhuşa karşı örgütlediği kampanyanın tanıtım ve faaliyetleri İsviçre’de de devam ediyor.
sviçre Demokratik Kadın Hareketi, İsviçre’de yerel yayın yapan Radyo Lora’nın 30. Yıl dönümü kutlamaları çerçevesinde kampanyasını canlı yayına katılarak tanıttı. 14 Kasım Perşembe günü saat 20.00’de başlayan program bir saat sürdü. Program boyunca, ADKH temsilcileri, ADKH’nın amaçlarını, neden bu kampanyayı örgütlemeye ihtiyaç duyduklarını, kampanya bağlamında hedeflerini ve ne yapmak istediklerini açıkladı.
Programda kampanyanın hedefleri dile getirildi
Radyo Lora’daki söyleşide ADKH, kampanyaya dair şu bilgileri verdi:
“Kampanyamız babında, cinsel sömürü üzerinden fuhuşu gündem almamızı, ahlaki olarak değerlendirenler de ve bu kaygılarla mı çalışmayı ele aldığımızı soranlarda mevcut. Biz aksini düşünüyoruz. Fuhuşa zaten ahlaki değerler ve yasalarla meşruluk kazandırılmış. Bizlerin tepkisi kesinlikle fuhuş içinde yer alarak bedeni ve ruhu sömürülenlere değil, aksine toplumun ilk gördüğü onlar, biz onları ötekileştiren bu sorunun kaynağı olarak gören ikiyüzlü, ahlaki anlayışa karşı toplum ve devletlerin bundaki rolünü ortaya çıkarma amacındayız. Ve bu yüzden yeni kavramlara ihtiyacımız olduğunu düşünüyoruz. Mesela; fahişe, seks işçisi, seks kölesi üzerine tartışılması gerekiyor, çünkü hepsi bir anlayışı ele alıyor. Fahişe; kadını ötekileştiren, seks işçisi ise bunu meşrulaştıran, normalleştiren bir kavram olarak karşımıza çıkıyor. Seks kölesi ise, kendi bedeninin tasarruf hakkının başkasına sunulması ve bu durumun sorunlu olduğu yaklaşımını veriyor. Bu yüzden kavramları da tartışıyor, tartıştırıyoruz.”
30.Yıl dönümünü kutlayan Radyo Lora’nın, ADKH ile söyleşisine program akışı içinde İsviçre Demokratik Haklar Federasyonu ( İDHF) adına da telefonla bağlanılarak kampanyayla ilgili değerlendirmeler yapıldı.
3F; Futbol, Festival ve Fuhuş!
ADKH adına programa katılan, İsviçre DKH temsilcileri şunları söyledi: “Kapitalist ülkeler sırtını dayadığı 3F, yani Futbol-Festival-Fuhuş sektöründe kadınları pazara savurabilecekleri tüm alanları kullanmaktadır. Fuhuş, geçmişin tapınaklarından günümüzün genelevlerine sınırlı kalmamıştır. Gün geçtikçe hızla büyüyen, hayatımızın her alanında karşımıza çıkan cinsel sömürünün ön adımları olan, şiddeti, tacizi, tecavüzü ve her türden baskılanmayı reddetmek, bunlara karşı ortak tavrı geliştirmek adına, bu çürüyen ve kendisiyle beraber tüm insanlığı çürüten sistemi teşhir etmekle sınırlı kalmıyoruz. Topluma sıradan, olağanmış gibi kanıksatılan alışılagelmiş zihniyeti mahkum etmek ve insanlarda- toplumlarda oluşturulacak duyarlılaştırma kampanyaları ve yasal düzenlemeler üzerinden bunların takipçisi olmayı önemsiyoruz. Kurumlar arası ilişkileri geliştirip eylem birliktelikleriyle sesimizi, perspektifimizi var etmek önümüzde önemli bir görev olarak duruyor. Kadın, erkek, LGBT bireyler, herkesi duyarlı olmaya ve kampanyamızı sahiplenmeye çağırıyoruz.”
Dersim Demokratik Kadın Hareketi (DKH) yaklaşan 25 Kasım Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Günü sebebiyle Dersimli kadınlarla biraraya geldi
DERSİM (09.11.2013)- DKH ‘nin çağrısıyla bugün 25 KasımKadına Karşı Şiddetle Mücadele Günü sebebiyle Dersimli kadınlarla bir toplantı yapıldı. Saat 12.00 ‘de bir araya gelen kadınlar önce kısa bir film gösteriminin ardından yaklaşan 25 Kasım ile ilgili fikir alışverişinde bulundu.
21. Yüzyıl ‘da kadın hala sömürülüyor
Ülkemizde kadının durumuna değinilen toplantıda günümüz koşullarında kadının hala şiddet görmesinden kaynaklı 25 Kasım’ın kadınlar için ayrı bir anlam ifade ettiği dile getirildi. Kimisi kocasından, kimisi babasından, kimisi erkek kardeşlerinden şiddet gören kadınların tacize, tecavüze maruz kaldıkları ve ne yazık ki bunun çoğu kesimlerce ‘normal’ ve ‘alışılmış’ bir şekilde deklare edildiği vurgulandı.
“Savaşan kadın özgürleşen kadındır”
“Kadınlar sadece 25 Kasım, 8 Mart gibi günlerde yan yana gelip birliği sağlayıp diğer günlerimizde alışıla gelmiş kadını ötekileştiren ikinci planda tutan zihniyete karşı mücadele etmediğimiz sürece biz mücadelemizde başarılı olamayız. Her gün 8 Mart, her gün 25 Kasım düşüncesi ile ve ‘’savaşan kadın özgürleşen kadındır’’şiarıyla kadını ötekileştiren, kadını ikinci plana atan her türlü zihniyete karşı savaşmalı ve kendi emeğinin bilincinde olmalıyız” diyen DKH 25 Kasım’da kadınları kadına karşı şiddetle mücadele etmeye çağırdı.