Avrupa Demokratik Haklar Konfederasyonu (ADHK), Avrupa Demokratik Kadın Hareketi (ADKH) ve Avrupa Demokratik Gençlik Hareketi (ADGH)’nin Tahir Elçi’nin katledilmesine dair ortak açıklama
(29-11-2015)-‘’Açıklamalarından dolayı bir süredir AKP faşizminin hedefinde olan Amed Baro Başkanı Tahir Elçi dün katledildi.
Tahir Elçi, Amed Surları’nın medeniyetlere tanıklık ettiği ve korunmasının önemli olduğunu, çatışma alanı olarak kullanılmaması gerektiği ve “operasyonlar, buradan uzak olsun” dediği, zulmün, acının ve katliamların durmasına yönelik çağrıda bulunduğu bir basın açıklaması sonrasında Amed Surları önünde TC devletinin kolluk güçleri tarafından katledildi.
Kadim diyarlarda yaşanan zulmün, acının ve katliamların durmasına yönelik gösterilen her çabaya, en küçük demokratik hak arayışına dahi tahammül edemeyen faşizm, dinci gerici AKP ile terör ve katliamlarına her gün yenisini eklemektedir. Dün Hrant Dink’i, hem Ermeni hem de basın emekçisi kimliğiyle muhalif fikirlerinden dolayı sokak ortasında katleden aynı zihniyet; bugün Tahir Elçi’yi hem Kürt hem de hukukçu kimliğiyle devletin zulmüne karşı çıkmasından dolayı katletti. Tekçi devlet anlayışı ile kendini gösteren faşizm, demokrasi için atılan her adımı Suruç’ta Amed’te, Cizre’de, Ankara’da kurşunlarla ve bombalarla katletti.
Ne düşünce özgürlüğünü ne de demokrasi mücadelesini; ne hukuksal mücadeleyi ne de halk tarafından seçilen Kürt Belediye başkanlarını ve milletvekillerini hiçbir şekilde kabullenemeyen faşizm tehditlerle ve katliamlarla kazanımlarımızı yok etmek istemektedir. Yine iki gün önce Gever Halk Meclisi eş başkanı Sibel Çapraz ve iki kişi daha devletin kolluk güçleri tarafından vuruldular ve şu an bu insanlar yaşam mücadelesi veriyorlar.
90’larda kaybedip katlettiği yüzlerce devrimci-demokratı, fail-i meçhul diye açıklayan aynı devlet bugünlerin fail-i meşhuru olduğunu göstermektedir.
Gandhi’nin “Adaletsiz rejimi adaletle yıkınız, alkışlar önüne kansız elle çıkınız.” sözü tarihin sayfalarından kanla beslenen bu rejimin karşısına Elif Çağlı’nın “Ne fark eder? Ya elimde kızıl bir bayrakla karşılayacağım seni, ya da o gün yoldaşlar, kızıl bir karanfil dikecekler başucuma..” sözleriyle her türden zulme, baskıya ve sömürüye karşı inadına özgürlük mücadelesini yükseltmeliyiz.’’
Tanığıyız; Avukatımız Tahir Elçi’nin Katili Devlettir!
Bijî Biratîya Gelan!
Faşizme Karşı Omuz Omuza.!
Avrupa Demokratik Kadın Hareketi Güney bölgesi örgütlülüğü dün Ludwisburg Yüz Çiçek Açsın Kültür Merkezi’nde 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma günü vesilesi ile ” Kadına Yönelik Şiddet ve Heteroseksizm” başlıklı panel düzenledi.
Stuttgart (29/11/2015)Kadına yönelik şiddetin toplumsal koşulları, ikili cinsiyet sisteminin yeniden inşası, kadınlık ve erkeklik rollerinin tekrardan üretilmesi, şiddetle mücadelenin yol ve yöntemlerinin tartışıldığı panele ilgi büyüktü.
Avrupa Demokratik Kadın Hareketi güney bölgesi temsilcisi Filiz Halis’in moderatörlüğünde gerçekleştirilen panel, Trujillo diktatörlüğüne karşı mücadele ederken tecavüze uğrayarak katledilen Mirabel Kardeşler sahsında, dünyanın herhangi bir coğrafyasında, her hangi bir zaman diliminde, umudu kuşanıp, elinde mavzeriyle dövüşürken şehit düsen isimsiz tüm kadınlar şahsında bir dakikalık saygı durusu ile başladı.
İlk sözü alan Halis, 25 Kasım tarihçesinden bahsettikten sonra, kadına yönelik şiddete karşı, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine karşı, ataerkil-toplumsal şiddete, aile içi şiddete, savaşa, ırkçılığa, cinsiyetçiliğe ve kadınları yok sayan sistemlere karşı mücadele gününü her yıl olduğu gibi bu yılda alanlarda, meydanlarda haykırdıklarını belirtti.
LGBTİ’lere yönelen şiddetin, insanlık suçu olarak algılanmadığı sürece çözüm yöntemlerinin bulunamayacağını belirten Halis, “LGBTİ’lere ve kadınlara yönelen şiddeti deşifre etmenin tüm insanlığın sorunu olduğunu vurguladı.
Filiz Halis’in konuşmasının ardından sözü alan Demokratik Kadın Hareketi İstanbul il sözcüsü Kıvılcım Arat ise, toplumsal cinsiyet farkındalığının Avrupa Demokratik Kadın Hareketi içerisinde yaygınlaştırılmasının öneminden bahsederek “ Toplumsal Cinsiyet Eşitliği, bütün toplumların sorunudur. Eşitliği sağlayıp geliştirmeyi sadece “kadınların ve lgbti’lerin sorunu” olarak görmemek gerekir. Bu, elbette kadınların ve lgbti’lerin önünün açılmasını ve özerkliklerinin arttırılmasını içerir ama aynı zamanda ana-babalık rollerinde kalıcı değişimleri, aile kurumunu tekrardan tartışmayı, örgütsel pratiklerin ve alışkanlıkların değişmesinide kapsar. Dolayısıyla, lgbti’leri ve kadınları olduğu kadar erkekleri ve toplumun bütününü ilgilendirir” dedi.
Emek eksenli kadın hareketlerinin Heteroseksizm gibi güçlü bir ideolojiyi tartışmadığını belirten Arat, kadınlık ve erkeklik rollerini her gün yeniden üreten bu ideolojiye karşı mücadelenin lgbt’leri olduğu kadar, kadın ve erkekleri de özgürleşeceğini vurguladı.
Son olarak, Türkiye/Kuzey Kürdistan’da toplumsal cinsiyet eşitliği uçurumunu görmek için; kadın ve lgbti milletvekili sayısı, yerel yönetimlerde kadın ve lgbti istihdamı (kendi belediyelerimiz de dahil olmak üzere) mesleklerde kadın-erkek dağılımı, trans ve na-trans kadınların istihdam edilmesi ve eğitim seviyelerine bakmanın yeterli olacağını belirten Arat, Transgender Europe’nin trans cinayetleri raporunu paylaşarak sunumunu bitirdi.
Etkinlik soru- cevap kısmından sonra sona erdi.
25 Kasım Uluslar arası kadına yönelik şiddet günü dolayısı ile İsviçre’de içinde ADKH’nin de olduğu kadın kurumları tarafından bir yürüyüş gerçekleştirildi
İSVİCRE (28.11.2015)-İsviçre’nin Zürih kantonunda “25 Kasım Uluslararası Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü” vesilesiyle yüzlerce kadının katılımıyla bir yürüyüş gerçekleştirildi. 25 Kasım Çarşamba günü saat 18.00’de, Zürih Limmatplatz’da başlayan Helvetiaplatz’da sonlandırılan yürüyüş programı içinde 8 ayrı noktada durularak 8 ayrı tema işlendi. ADKH, Yeni Kadın, Beritan Kadın Meclisinin yanı sıra İsviçreli kurumlardan da, Aufbau Frauenstruktur, FrauenLesbenKasama, Frauen Lora, Frauen Kafi in der RAF Kochareal ve çeşitli kadın kurumlarının örgütleyicisi olduğu eylemde kadına yönelik her türlü şiddet teşhir edildi.
Limmatplatz’da başlayan yürüyüşte, ilk olarak 25 Kasım’ın içeriği ve önemi üzerinde açıklama yapıldı. Yürüyüşün ikinci durak noktası olarak, Pallasklinik önünde durularak, estetik ameliyatlarla kadın bedeninin güzellik uğruna bozulması ve kozmetik ürünlere harcanan parayla ciddi bir kazanç merkezi haline gelen estetik merkezleri protesto edilerek, yapılan açıklamada güzelleşme idealiyle bozulan, değiştirilen vücutlar bize ait değildir denildi. Daha sonra 3. durak olarak Heinrichstrasse üzerindeki Kilise önünde durularak, bütün dinlerin erkek egemen zihniyete dayalı olduğu, dinin kadın üzerindeki baskısıyla beraber homofobi teması işlenerek, kısa bir açıklama yapıldı.
Kadın Cinayetleri Politiktir.!
25 Kasım yürüyüşünün 4. teması olarak SVA (Sosyal Sigortalar Kurumu) önünde durularak, emekli kasası için ödenen paranın düşürülmesi, kadının ev içinde görünmeyen emeği ve eşit işe eşit ücret başlıklarıyla hazırlanan açıklama okundu. Sloganlar ve alkışlarla devam eden yürüyüşün 5. teması olarak Langstrasse’de durularak, seks işçiliği-seks köleliği, LGBTİ’lerin karşılaştığı sorunlar, öldürülen kadın ve trans bireylerin ölümlerinin politik oluşu vurgulanarak açıklama yapıldı. Daha sonra kısa bir sokak tiyatrosu yapıldı.6. durakta İsviçre’de göçmen kadınların yaşadığı ekonomik sorunlar, cinsel istismar üzerine yapılan açıklamanın ardından, yürüyüşün 7. durağında ise hapishane önünde durularak tüm siyasi kadın tutsaklar için açıklama yapıldı. Yürüyüşün en son durağında ise Kobanê, Rojava da ki kadınların direnişleri yapılan kısa açıklamayla selamlandı.2 saat süren yürüyüşte, kadına yönelik her türlü şiddetin protesto edildiği dövizlerin yanı sıra Ekin Wan, Dilek Doğan ile beraber, Suruç ve Ankara’da yaşamını yitiren kadınların resimleri taşındı. Enternasyonal kadın dayanışması ve mücadelesiyle ilgili atılan sloganların ardından, zılgıtlar ve alkışlarla eylem sonlandırıldı.
Almanya’nın Köln şehrinde de 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü için mitingler düzenlendi
KÖLN (26-11-2015) – 21 Kasım Cumartesi günü Ebertplatz’da Saat 14:00’de Viyan Kadın Meclisi’nin çağrısı ile “25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” vesilesiyle bir miting düzenlendi.
Özgürlük, devrim ve sosyalizm mücadelesinde ölümsüzleşen kadınların şahsında bir dakikalık saygı duruşuyla başlayan mitinge, Vıyan Kadın Meclisi’nin dışında ADKH, Yaşanacak Dünya/Devrimci Proletarya ve SKB de konuşmalarıyla yer aldılar. ADKH‘nin “Yaşamı, Direnişlerle Özgür Kılalım” şiarıyla çıkarmış olduğu bildiri ADKH temsilcisi tarafından okundu.
Mitingde sık sık; “Jin, jîyan, azadî!” “Yaşasın enternasyonal kadın mücadelesi ve dayanışması!” sloganları atıldı.
İkinci eylem 25 Kasım Çarşamba günü Wallrafplatz da Saat 17:30 da ADKH‘nin de bileşeni olduğu Mücadeleci Kadın Birliği (Kämpferisches Frauenbündnis)’nin çağrısı ile bir miting gerçekleştirildi.
Mitingde ADKH, Yeni Kadın, SKB, Yaşanacak Dünya/Devrimci Proletarya, Courage, Rebell ve MLPD‘nin yer alan kurumlar konuşmalar yaptılar. Ayrıca Genç Kadınlar ve Kızların seksizme bakışı; Doğa ve çevrecilik; İşçi sınıfı ve göçmenlik gibi konular işlendi. Miting de 2016’da Nepal’de “Kadınlar zirveleri zaptediyor” şiarıyla gerçekleşecek olan Dünya Kadın Konferansı da selamlandı. Eylem müzikal dinletilerle sona erdi.
Stuttgart- Avrupa Demokratik Kadın Hareketi Stuttgart Bölge örgütlülüğü, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Dayanışma ve Mücadele gününü alanlarda mitingle karşıladılar. Kadına Yönelik şiddeti protesto etmek amacıyla 5 kurum ile birlikte ortak düzenlenen Mitingde, Kadına Yönelik Şiddeti mücadele eden Dominikli 3 kadın, Mirabel kardeşler şahsında ve Ankara’da, Suruç’da, Silvan’da, evinde polis kurşunuyla katledilen, Ekin Van’dan Dilek Doğan’a ve ismini sayamadığımız diğer kadınlarımız adına saygı duruşu yapıldı. Saygı duruşundan sonra ortak bildiri okundu. ADKH kendi bildirisini sokakta dağıttı. Ellerinde dövizlerle ÜMİTSİZ DEĞİLİZ,ÇARESİZ ASLA DEĞİLİZ! FAŞİZME GEÇİT YOK! sloganlarıyla vurgu yaptılar. Alman müzisyenleri tarafından Kobane ezgisiyle verilen dinlenti ile miting halaylarla sona erdi.
Katılan kurumlar; ADKH, MLPD, YENİ KADIN, ADHK, Kurdische Frauenbewegung in Europa .
Aylan’ın fotoğrafını görünce düğünlerini iptal ettiler
Kanadalı bir çift, cansız bedeni sahile vuran üç yaşındaki Suriyeli mülteci Aylan’ın fotoğrafından etkilenerek düğün planlarını iptal etti. Düğün için hazırladıkları parayı Suriyeli mültecilere yardım etmek için kullandılar.
Huffington Post Kanada’nın haberine göre, Toronto kentinde yaşayan Samantha Jackson ve Farzin Yousefian çifti, düğün hazırlıkları yaptıkları sırada DHA muhabiri Nilüfer Demir’in çektiği ve tüm dünyada büyük yankı uyandıran küçük Aylan’ın sahile vuran cansız bedenini görünce sadece sade bir nikah töreni düzenlemeye ve düğün için biriktirdikleri parayı da savaştan kaçan Suriyeli mülteci ailelere bağışlamaya karar verdi.
Göçmenlik ve oturum çalışmaları mezunu ve doktora öğrencisi olan Jackson, bir yardım kampanyası başlatarak mart ayında yapmayı planladıkları düğünleri için ayırdıkları parayı Kanada’ya yerleşen Suriyeli ailelere vermek üzere bağışladılar.
Jackson ve Yousefian çifti ayrıca, arkadaş ve ailelerinin de kendilerine düğün hediyesi vermeleri yerine başlatıkları kampanyaya bağışta bulunmalarını istedi.
Jackson ve Yousefian gerçek bir düğün yerine geçtiğimiz ay Toronto Belediyesi’nde sade bir nikah yemeği verdiler, arkadaşlarının yaptığı çiçek buketlerini kullandılar. Çift, haber sitesine yaptığı açıklamada, nikah törenlerinden sonra aslında ne kadar doğru bir şey yaptıklarını hissetlerini söyleyerek düğünlerinin Suriyeli mültecilere yardım etmek iyi bir fırsat olabileceğini düşündüklerini dile getirdi.
Çift, bugüne kadar 17 bin dolar topladıklarını ve amaçlarının 20 bin dolara ulaşmak olduğunu ekledi.
Yayınlanma Tarihi: 21.11.2015 23:07
DHA
Duisburg-Avrupa Demokratik Kadın Hareketi Duisburg Bölge Örgütlülüğü, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Dayanışma ve Mücadele Günü’nü yürüyüş ve mitingle karşıladı.
25 Kasım Çarşamba günü kadına yönelik şiddeti protesto etmek amacıyla, 6 Kurum ile birlikte ortak olarak düzenlenen yürüyüşe kadınlar, “Kadına uygulanan şiddet kader değil, örgütlenmenin sebebidir” şiarıyla ortak pankart altında, flama, döviz ve sloganlarıyla katıldı. Kadın ve Şiddet konusu çerçevesinde her kurum konuşmalar yaparak, kadına yönelik şiddete dair mücadele vurgusu yaptı.
ADKH yaptığı konuşmasında ise, ” İsyandayız; çünkü bizi yerimizden yurdumuzdan ettiler, deniz yolunda umuda yolculukta boğulduk” vurgusuyla, özellikle son dönemlerde yaşanılan göç sorununa değinip, kadınların yaşadıkları şiddete değindi. Hayata anlam katan tüm kadınları selamlayarak, mücadelede yitirilenler için,faşizme geçit yok sloganıyla, yaşamı direnişlerle özgür kılalım vurgusu yaptı.
ADKH, Courage, MLPD, SOLWODİ, Ver-di Frauen, Solidarität International, Kurdische Frauenbewegung in Europa ve Yeni Kadın’ ın birlikte örgütlediği yürüyüş enternasyonel koro, müzik ve çekilen halaylarla sona erdi.
İnnsbruck– 25 Kasım kadına karşı şiddeti kınama gününe vesile olan Mirabel kızkardeşler Avusturya’nın İnnsbruck şehrinde yapılan etkinliklerle anıldı.
ADKH’nin de içinde yer aldığı bölgede faaliyet gösteren kadın kurumlarından Tirol Demokratik Kadın Platformu ve AEP(Frauen Vernetzungsgruppe ) düzenlediği etkinlikler çerçevesinde 22 Kasım Pazar günü serbest mikrofon programı düzenlendi.Programın ilk bölümünde Mirabel kızkardeşlerin onurlu mücadelesi anlatıldı.Katılımcı kadınlarla şiddetin ne anlama geldiği ve şiddetin boyutları hakkında konuşmalar yapıldı.İkinci bölümde ise “Başka Bir Dünya Mümkün” başlığı altında kadınlar kendi düşüncelerini ifade ettiler.Eğitim ve örgütlenmenin en temel esas olduğu hem fikrine varılan etkinlik geniş bir katılımla gerçekleşti.
24 Kasım da bölge belediye başkan yardımcısının davetiyle kadın kurumlarının bir araya geldiği fotoğraf çekimi yapıldı.
25 Kasım da şehir merkezinde kurulan çadırda bilgilendirme standı kuruldu saat 12:00 den 17:30 a kadar kurumların bildirileri okundu ve ADKH İnnsbruck kadınlarının sunduğu tiyatro gösterisinden sonra yürüyüş gerçekleştirildi.
DERSİM- Dersim’de 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü dolayısıyla bir araya gelen kadın örgütleri üniversitede stant çalışması ile beraber resim sergisi ve basın açıklaması düzenledi.
Dersim Munzur Üniversitesi’nde 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü dolayısıyla Demokratik Kadın Hareketi’nin de olduğu kadın örgütleri üniversitede resim sergisi açtı. Mücadelede özneleşen-önderleşen, erkek egemen sistem tarafından katledilen Arin Mirxan’dan Sibel Bulut’a, Berna Ünsal’dan Barbara’ya birçok kadının fotoğrafının yer aldığı resim sergisi Pazartesi ve Salı günü olmak üzere 2 gün devam ettirildi. Resim sergisi ile beraber açılan stantlarda ise kadın-LGBTİ yayınları öğrencilere ulaştırıldı; kadın mücadelesi, kadın ve şiddet üzerine sohbetler edildi. Ardından bugün saat 12.00’de üniversitede 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü dolayısıyla basın açıklaması gerçekleştirildi.
“Şiddetinizle Savaşıyor Mücadelede Öncüleşiyoruz’’ pankartı ardından toplanmaya başlayan kitle devrim mücadelesinde yitirdiklerimiz anısına bir dakikalık saygı duruşu gerçekleştirdi. Saygı duruşunun ardından yapılan açıklamada “Erkek egemen ideolojinin bize biçtiği tüm rolleri aşarak, bizlere reva görülen tüm alanlardan çıkarak, geleceğimizi egemenlerin elinden alacağız ve kendi geleceğimizi ilmik ilmik öreceğiz! 25 Kasım’da şiddete ve cinsel şiddete başkaldırarak direngenliğimizi kuşanarak; kadının rengini ve bilincini öncüleştireceğiz.” ifadelerine yer verildi.
Yapılan açıklamanın ardından direniş halayları ile kitleselleşen basın açıklaması sloganlar ile sonlandırıldı.
Kaynak: demokratikkadinhareketi.com
Dersim’de Demokratik Kadın Hareketi’nin de örgütleyicisi olduğu Dersim Kadın Platformunun çağrısıyla sanat sokağında “erkek-devlet şiddetine karşı mücadeleyi büyütüyoruz” pankartı arkasında bir araya gelen kadınlar 25 Kasım kadına yönelik şiddete karşı uluslar arası mücadele gününde erkek egemen sisteme karşı alanları doldurdu
DERSİM (25.11.2015)- Dersim Kadın platformu 25 Kasım çalışmaları kapsamında bugün kitlesel bir yürüyüş gerçekleştirerek erkek egemen gerici zihniyete karşı mücadeleyi büyütme çağrısı yaptı. Saat 12.00 ‘de Sanat sokağında Erbaneler eşliğinde başlayan yürüyüş Okullar caddesinden palavra meydanında bulunan insan hakları evrensel bildirgesi anıtı önüne kadar yürüyüş gerçekleştirildi. Yürüyüş boyunca “ erkek vuruyor devlet koruyor”, “ Ekin Wan ölümsüzdür”, “jin jiyan azadi”, “Trans cinayetleri politiktir”sloganları atıldı.
Mirabel Kardeşler sahsında devrim şehitleri için bir dakikalık saygı duruşunun ardından beş dakikalık oturma eylemi yapan kadınlar, oturma eyleminin ardından kadın platformu adına basın açıklaması okundu. Okunan açıklamada; ‘’Bize bu günü miras bırakan Mirabel Kardeşler, 1930’dan 1961’e kadar Dominik Cumhuriyetini Yöneten diktatör Turujillo Yönetimine karşı insan hakları ve demokrasi için mücadelede simgeleşen kadınlardır. Askeri faşist darbe ile başa gelen Turujillo yönetimine karşı mücadele eden Mirabel Kardeşler, Turujillo tarafından terörist ilan edilmiş, ‘ülkenin bütünlüğüne zarar verdikleri’ gibi beyanlarla hedef haline getirilmesinden bir ay geçmeden de, 25 Kasım tarihinde, tecavüze uğrayarak katledilmişlerdir. O günden bu yana kadınlar mücadelelerinin öfkesini her 25 Kasımlarda sokaklara döküyorlar! Cinsiyet eşitsizliğine, ayrımcılığa, ataerkil şiddete, savaşa, ırkçılığa ve milliyetçiliğe karşı kadın dayanışmasını örüyor, seslerini yükseltiyorlar. Ve bugün de Kelebekler bütün Dünya Kadınlarına kanat oluyorlar. Yıllar değişiyor, ancak dünyadaki erkek egemen sistemler varlığını koruduğu için, ülkenin adı değişiyor, araçlar çağa uyarlanıyor ama kadına yönelik şiddet ve sömürü düzeni değişmiyor. Dominik Cumhuriyetinde muhalif sesler faili meçhulle katledilirken, bugün faili meçhullerin yerini faili ortada olan, beslenip büyütülüp mazlum halkların üzerine salınan IŞİD vari terör örgütleri eli ile yapılan katliamlar alıyor. Son örneğini Ankara’da olmak üzere, daha önce Suruç’ta ve Amed’de de yaşadığımız katliamlarda kadınlarımız katledildi! Yetmedi, ülkeyi iktidarları için yangın yerine çevirdiler. “400 vekil alsaydık bütün bunlar yaşanmazdı” sözleri ile iktidarları için büyüttükleri savaşı da ayan beyan ortaya koydular. Ama biz kadınlar ne Barış için katledilenleri unutacağız ne de Barış mücadelemizden vazgeçeceğiz! Biz kazanacağız. Sevgili kadınlar, Varto’da sokağa atılan sadece Ekin Wan’ın çırılçıplak bedeni değildi, Varto’da sokağa atılmak istenen direnen kadının onuru, bedeni ve mücadelesiydi! Ekin Wan bize bir kez daha hatırlattı, savaşın kadın bedeni üzerinden yürütülen kirli yüzünü!”
Munzur su işçileri ve LGBTİ’ ler yalnız değildir!
“Kadının rolünü ‘aile’ içine hapsetmek isteyen iktidar; Çalışma yaşamındaki düzenlemelerle kadın emeğini ikincil, ucuz, güvencesiz ve kayıt dışı kılarak kölelik koşullarında sömürüye itiyor; kadınları iş yerlerinde her türlü ayrımcılığa, baskıya, taciz, tecavüz ve şiddete terk ediyor. Bunun en somut örneğini ise açlık sınırının bile altında olan 950 TL ücrete çalışan Munzur Su’yun kadın işçileri oluşturuyor. Ev içi emeğimizi görmeyen iktidar, evin içinden sokaklara taşan sesimizi ise verdiği geçici işler ile susturmaya, boğmaya çalışıyor. Kadının ve LGBTi bireylerin adına ve sesine tahammülü olmayan iktidar zihniyeti, eşitliğimizden yana olmadığını beyan etmişti zaten! Onların erkek egemen zihniyeti içerisinde bir eşitlik aramıyoruz elbette ki! Ve hatta biliyoruz ki erkek şiddetini doğuran ve besleyen bu sistemin yarattığı devlet şiddetidir. Öyle ki kadınlar üzerindeki bu çift yönlü şiddetini, yarattığı hukuk sistemi ile beslemekte, adeta ayakta tutmaktadır. Figen Yüksekdağ’ın Silvan Halkına desteğe gittiği sırada uğradığı devlet ve akabinde medya şiddeti bunun en somut örneklerindendir” denildi. Etkinlik mücadeleyi daha da büyütme çağrısı ve atılan sloganlarla coşkulu bir şekilde sona erdi.
25 Kasım’ı karşılarken bir kadın daha boğazı kesilerek katledildi. Yeni yasa taleplerimize kulak tıkayan, katilleri ödüllendiren, kısa süreli cezalarla toplum içine geri salan, bakan ve vekillerin nefret söylemleri ile cinayete teşvik eden akp hükümetidir katilimiz. Sarayın savaşına boyun eğmeyeceğiz. Anayasa uzlaşma komisyonunda sorun çıkartan, 10. maddeyi düzenlemeyen, ağır tahrik indirimini kaldırmayan AKP’dir katilimiz. Öldürdüğünüz, katlettiğiniz trans arkadaşlarımızın kanlarında boğulacaksınız.
TRANS CİNAYETLERİ POLİTİKTİR……..
Istanbul LGBTT Dayanışma Derneği
Demokratik Kadın Hareketi Eskişehir Örgütlülüğü, Anadolu Üniversitesi Yunus Emre Kampüsü Yemekhanesi önünde ve Osmangazi Üniversitesi Meşelik Cafede 25 Kasım “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslar arası Mücadele Günü” için stant, ozalit ve çağrı bildirisi çalışması yaparak sınıfsal, ulusal, cinsel sömürüye, tecavüz ve tacize, fuhuş sektörüne karşı 25 Kasım Çarşamba Günü saat 15:30’da Üniversite Caddesi Espark Önünden başlayacak olan sessiz yürüyüşe Demokratik Kadın Hareketi saflarına çağrıda bulundu.
Türkiye’de varlığı kabul ediliyor ama nedense hiç konuşulmuyor. Kızlar kardeşlerini doğuruyor… Doğru okudunuz, aynen öyle! Aslında dünyanın kanayan yarası. Şahit ola ola nasıl susup yutabiliyoruz? Bunu yaşayanlar anlatamıyor. Ve elinden gelenlerin de onlara ses olması gerek. Seslerini duyurmalarına destek vermelerine ve sesleri olmak için mücadeleye girmek gerekiyor. Konuyla ilgili yığınla haber, röportaj ve filmler yapılmış hatta yapılıyor olmasına rağmen nedense bunu hiç yüksek sesle konuşmuyoruz. Satır aralarında kaybolup gidiyor. Neden? Hayal ürünü mü sanıyoruz? Yok canım, deyip geçiyor muyuz yoksa? Artık hayır. Eğitimle ve gelişmişlikle ayrıca dindarlıkla alakalı olmayan bir durumdan bahsediyoruz. Hastalık mı irade sorunu mu tartışılır belki.
Türkiye’de son yıllarda artan kadına şiddet, kadın cinayetleri, çocuğa şiddet, tecavüz ve çocuk gelinler… Yürüyüşler yapıldı yapılıyor, konuşmalar yapılıp konferanslar veriliyor ve önergeler sunuluyor meclise. Artık ses daha gür çıksın diye birbirini hiç görmemiş ama aynı acıda birleşenler sosyal mecradan bir olup tek soluk oluyor sokaklarda. Keşke insan kalmayı becerilebilsek de tüm bunlara gerek kalmasa. Canımızı saklamaktan hayattan zevk almak lüks hale geldi üç günlük dünyada.
Ama şu an bahsettiğimiz şey sadece kadını barındırmıyor. Her yaştan kız ve erkek çocukları barındırıyor, ensest. Anneleri tarafından tacize uğrayan erkek çocuklar da var. Ama yaygın olan babanın ve abinin tacizine tecavüzüne uğrayan kız çocuk vakası.
Türkiye Ensest Atlası’nı çıkaran Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu (TKDF) Başkanı Canan Güllü ile bir araya geldik ve ensest nedir? Neden konuşmuyoruz, utanıyor muyuz, korkuyor muyuz? Ne gibi çözüm önerileri var? Hükümetle ortak çalışmalar yapılacak mı? Hepsini konuştuk ve pek çok vakayla karşılaşmış Uzman Dr. Psikiyatrist Aynil Yenel’in de görüşlerini aldım bu konuda. Bakın neler neler anlattılar…
Öncelikle bilinen ama konuşulmayan ya da sessizce konuşulan ensest nedir?
Canan Güllü: Aile içinde yaşanan taciz tecavüz olaylarının toplu tanımı. Ama biz ensest TKDF olarak tanımlarken babanın kız çocuğuna, annenin erkek çocuğuna yaptığı birinci derecedeki akrabalar üzerinden giden bir tanım olarak görüyoruz. Ancak aile içi dendiği anda kayınbaba dediğimiz dedenin, amcanın, erkek kardeşin abinin, ablanın bir diğer cinse yaptığı aile içinde yaşanan taciz ve tecavüzler olarak da görüyoruz.
Peki, aile içi cinsel istismar dendiğinde ensest algısı oluşmuyor mu?
Kesinlikle oluşmuyor. Hatta basitleştirilmiş haliyle geçiştiriliyor. Ensest tanımı düşünün, babanın kız çocuğuna yaptığı bir eylem ya da çocuklarına yaptığı. Ama anne ve baba tarafından erkek çocuklarına yapılanlar da var.
Neden saklanıyor? Neden konuşulmuyor? Ya da mağdur söylemekten neden korkuyor?
Psikiyatrist Aynil Yenel: Çok rahatsız edici bir konu bir kere. Konuşulduğunda gerçekten de aile yapısına kadar inen ve bütün toplumu, aile yapısını, toplumsal katmanları sorgulamayı gerektiren bir kavram. Bir de her platformda yasaklanmış olduğu için konuşulmayan bir kavram ensest.
“Burası Müslüman ülkedir ensest olmaz”
Ensest sadece Türkiye’nin değil dünyanın da sıkıntısı. Dünyada durum nedir? Ve peki neden yasaklanıyor konuşulması ve çözüm yolları bulunması?
C.G.: Aslına bakarsanız dünya bu konuda kendiyle yüzleşmiş durumda. Bazı ülkelerde ceza anlamında serbestlikler var. Cezalar verilmiyor. Bazı ülkelerde örneğin İngiltere’nin geçmişine baktığınızda Arıkan elde edilmek üzere teşvik edilmiş ensest neredeyse. Ama bizde, yapanların utanmadığı, toplumunsa bunu örtbas ederek yapanlara destek sunduğu bir eylem modelidir. İslam dini içinde ensest mubahtır denen bir cümle yok. Ensestin varlığının devlet tarafından görünür kılınmamasını da garip karşılıyorum. 4 yıldır bu konuyla ilgilenen bir federasyonun başkanlığını yapıyorum, alanda yakaladığım gözlemlediğim vakalar için bakanlıktan destek istemeye gittiğimde bu ülke Müslüman ülkedir, ensest olmaz cevaplarıyla karşılaştım. BM’den kaynak istemeye gittiğimizde sağlık bakanlığı onaylasın diyoruz, sağlık bakanlığı raporlarından çıkarıyor ensesit ile ilgili Türkiye’nin karanlık yüzünü.
Kapatarak bir ayıbı örtemezsiniz
Hangi ülke daha katı bu noktada cezai yaptırım olarak?
Cezai yaptırımı hangisinde daha çok diye bir cevaba giremem ama İngiltere’de bir genişlik var bu konuda. İsveç’te tamamen serbest, Finlandiya’da kurallar var ve biz Finlandiya ile çalışıyoruz. Destek aldık onlardan. Bizi 4 yıl izlediler ve 4. yılımızda da onlarla yol arkadaşlığımız başladı. Umarım biz de bu süreç içinde önümüzdeki günlerde sağlık bakanlığı, aile bakanlığı, milli eğitim, adalet bakanlığı gibi kurumlardan destek alarak toplumun ana arterleri olarak belirlediğimiz aile hekimleri, rehber öğretmenler, adalet bakanlığı çalışanlarıyla beraber bir rehabilitasyondan geçip, bunun bir cezai müeyyidesinin olması gerektiğini ortaya koyacağız.
Toplumla uyum olamamış evlerde ve toplumlarda ensest çok!
Bu bilinç yerleşir de bir gün ensest biter mi?
A.Y.: Bitmez. Toplumun genelini eğittiğinizde, toplumsal düzeni değiştirdiğinizde, aile yapısını daha güçlendirdiğinizde belki bitmez ama eğitimli bir toplumla azalabilir. Tezimi cinsel istismara uğrayan çocuklar üzerinde yapmıştım ve daha çok birbirleriyle ilişkisi olmayan kırsal ortamlarda ve Türkiye’nin göç alan bölgelerinde toplumla entegre olamamış evlerde ensest vakasının çok olduğunu gördük. Önlemlerin başında bu ailelerin eğitim seviyesini sosyokültürel seviyeye çıkarmak vardır.
Dolayısıyla Sağlık Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı ile yapılacak bir çalışma bir ışık yakabilir bu anlamda!
C.G: Kesinlikle. Aslına bakarsanız Türkiye’nin yaşadığı dönem itibariyle yeniden şekillenmesi gereken bir toplum yapısı var. Son 50 yıla baktığımız zaman siyasi yapısı içindeki yozlaşma toplum bilincinin gelişmesi yönünde olmadı. Bu da araştırmayan, okumayan, her şeye inanan ya da erkek tarafından baskılanan bir kadın modeline itişi sağladı bizde.
2014 yılında şiddet 6 gün çalıştı 1 gün izin yaptı
C.G: Burada ensest, bu olgunun en büyük felaketiyle beraber son dönemde aile içi şiddette de yansımalarını gösterdi. Türkiye’de 294 kadın 2014 yılı içinde öldürüldü. Şiddetin 1’er gün tatil yaptığını ortaya koyuyor bu rakam. Yani şiddet 7 günde 6 gün eylemdeydi.
14-15 yaşında kızlar babalarından kardeşlerini doğuruyor
C.G: Devlette sessiz kalarak bu suça ortak oluyor. Kızlar babalarından çocuk doğuruyor ensestte. 14-15 yaşında enseste maruz kalmanın örneğidir bu. Türkiye’de eğer bir kız babasından çocuk doğuruyorsa bu benim için kıyamettir. Önlemini alması gereken bir devlet vardır, önlem almış mıdır, hayır. 16 yaşında kadın olmuş bir çocuğu babasıyla aynı eve koyamadığın için yetiştirme yurduna koyuyorsun. Ama bir tarafta anne olmuş annelik özellikleri gerçekleşen bir vücut, bir tarafta en güvendiğiniz babanız, onun tarafından işgal edilmiş bir beden. Bazı avukatlar kızın yaşını büyüterek davayı ceza almama noktasına getiriyor. İç Anadolu Bölgesi’nde bu çok yoğun bir şekilde yapılıyor.
“Bahçeye ektiğin ağacın ilk meyvesini başkasına verir misiniz?”
C.G: 90’lı yılların başında İstanbul’da bir mahkemeden yaşanan konuşmadır şu; Baba diyor ki: “Hâkim bey, bahçenize diktiğiniz ağacın ilk meyvesini başkasına verir misiniz?” İnanabiliyor musunuz?
Anne oğluna; biraz daha dayan
A.Y: İncelediğim bin dosyada öyle hikâyeler vardı ki. Babanın oğluna cinsel istismar uygularken anne biraz daha dayan ne olacak ki diyordu. Komşuların şahitliğinde verilmiş bir ifadeydi.
C.G: Aynı cümleyi anne kızları için kullanıyordu. Babanın ihtiyacını gider ne olur bak bize zarar verecek. Ya da abindir ne olur evlenene kadar yapmak zorundasın demesi kendinizi insanlıktan çıkmış gibi hissettiriyor.
Bu süreci geri çevirecek eylemler nedir? Neler yapılmalı?
C.G: Bu çocukların ruh sağlığını düzenlemek için psikologlar, çocuk ruh sağlığı uzmanları devreye girecek, bunlar için merkezler açılması gerekecek. Bir sonraki adımlarının da kültür ve sanatla desteklenerek terapilerinin devam etmesi olmalı.
Bananeci mi olmak lazım?
Türkiye’de uzun yıllardır var ensest peki devlet şimdiye kadar neler yaptı?
C.G: Hiçbir şey yapmadığı gibi biz yapanların söylemlerini de kabul etmedi. Mesela ben aile bakanlığıyla görüştüğümde bakanlık bunu kabul etmedi.
Gerekçe olarak ne gösterildi?
C.G: Müslüman ülkede ensest yok, ensesti söylersek toplum bizi öteler siyasi parti olarak dendi. Var olanın üstünü kapatıyorsanız size güvenmem zaten. Biz bunu gazete haberlerinde ve televizyonlarda söyler olduk. Tehdit telefonları aldık. Peki, tehdide pabuç bırakıp kenara mı çekilelim? Bana neci mi olmak lazım?
mezunu örnekler de var.
Neden bunu söylemekten korkuyorlar? Korkutuluyorlar mı?
C.G: Toplum baskısı. Toplum tamamen dışlıyor ensest mağduruysanız. Bu toplum tecavüz ettiği kadınla tecavüz edenin mutluluğunu yaşamış bir toplum. Tecavüz ediliyorsa eden adamla evlensin, dava dosyaları azalsın deniyor.
Kadınlar öğrenilmiş çaresizlik içinde.Göç alan bölgelerde de olduğunu söylediniz artık sosyal bir ortama giriyorlar şehre geldiklerinde. Hala devam mı?
A.Y: Kadınlar göçle gelseler bile topluma girebilecek bir serbesti kazanamıyorlar. Kadınlar evin içindeler topluma bütünleşmiş değiller. Kadınlar öğrenilmiş çaresizlik içinde. Erkekler tarafından korkutulmuşlar, toplum tarafından sildirilmişler. Türkiye’de kaçıngan, bağımlı kişilik özelliklerindeki annelerin çocukları enseste uğruyor.
Erken evliliklerde ensest daha fazla
Ne diye korkutuluyor anneler?
C.G: Annelerin sosyal güvenceleri yok, istihdam alanlarında çalışmıyorlar. Ölümden ziyade ekonomik kazançları üzerinden tehdit ediliyorlar.
Neden?
A.Y.: Baş etme mekanizmaları gelişmemiş. Çoğu ensest uygulayıcısı babalar kendi benliğini bulamamış, uyuşturucu kullanan ve çeşitli suçlarla bazen bir şekilde dışlanmış babalar.
Enseste uğrayanlar sizinle nasıl iletişime geçiyor?
C.G: Önce bir güven mekanizması oluşması lazım. Ne zamanki televizyonda, web sitemizde, gazetelerde görsel olarak görüyorlar o zaman güven mekanizması kuruluyor ve çoğu benimle irtibat kurmaya çalışıyorlar. Güven hattımız var ayrıca (0212) 656-96-96 oraya da ulaşıyorlar.
Ensest, cehaletin, yokluğun, hiçliğin dışavurumudur ve kimse keyfinden enseste maruz kalmıyor.
Son dönemin moda deyimi “rızası dâhilinde”
C.G: Ensest yaşayanın bilerek yaptığı son dönemde moda bir deyim var rızası dâhilinde bir olay diye. Hiçbir kız, kız çocuğu ya da kadın rızası dâhilinde enseste maruz kalmaz. Ensest cehaletin, yokluğun, hiçliğin bana göre dışa vurumudur toplumda. Bunu yok etmekte toplumun özellikle boyun borcudur. Sivil toplum olarak biz bu işe başladığımızdan beri birçok kez eleştiri ve tehditlere maruz kaldık ama hiçbir şeyde bizi bu yolumuzdan ayırmadı.
Neye dayanarak Doğu ve Güneydoğuda çok olduğunu söylüyorlar anlamıyorum
Türkiye Ensest Atlası’nı çıkardınız uzun süren çalışmalarınız sonucu. Türkiye’de algı doğuda ve güneydoğuda daha fazla enseste rastlandığı, yaşandığı yönünde. Ne dersiniz?
C.G: Yanlış. Yola çıkarken Türkiye Ensest Atlası diye bir çalışma başlattık. Türkiye’deki ensesti hep Güneydoğu ya da Doğuda hatta bir il ismi bile telaffuz ediyorlar. Neye dayanarak? Mesela İstanbul için 16 milyon diyoruz nüfusa. 16 milyonda olan vaka sayısını biliyor muyuz hayır. Gaziantep şehrini ele alalım nüfusu 4 milyon diyelim. Bu kadar nüfuslu bir yerle İstanbul gibi bir nüfusu karşılaştırmalı bir analizimiz var mı? Yok. Ensestin rakamını tespit etmekle elimize geçecek hiçbir şey yok.
Zaten sonucu da maalesef sürekli değişecek bir rapor-atlas olacak bu…
C.G: Önemli olan Türkiye genelinde en asgariye indirmek, toplum bilincini geliştirmek, ensesti engelleyebilecek konuma geldiğimiz gün kadına karşı şiddet engellenmiş olacak. Artık bir web sitemiz var
Peki, Türkiye ensest atlasını görmeye hazır mı sizce?
C.G: Aslında hazır ve kendiyle yüzleşmeye doğru gidiyor. 4 yıl önce bunu konuşamıyordum. Bence çok büyük adımlar attık Türkiye’de. Bundan sonra da atılacaktır. Artık web sitemiz varwww.aileicicinselsiddet.com oradan derdini anlatabilecek, çözüm önerileri sunabilecekler. Aile içi şiddet hattında, hukukçularla beraber dava sürecini takip edebilecek birçok hukukçuyla işbirliğimiz var. (Türkiye Ensest Atlası’na bu internet sitesinden ulaşabilirsiniz)
Çoğu çaresizlik ve tükenmişlik duygusu içinde
Enseste uğramış kişinin ruh halinden biraz bahseder misiniz?
A.Y: Çoğunda depresyon, tükenmişlik ve çaresizlik duygusu hâkim.
Pedofil mi bu kişiler acaba?
C.G: Farklı şeyler. O daha çok küçük yaştaki çocuklara dışarıdan bütün herkese açık olan bir eylem. Hastalıktır ve tedavisi farklıdır. Pedofili için de şu an yasa gereği kastrasyon sistemiyle ilgili bir çalışma var gerekirse yapılabileceğiyle ilgili.
Bakkal amca bile çocuğun yanağından makas alıyor
Peki, babanın kızına, abinin kardeşine ya da annenin oğluna yaptığı ensestin sonrasındaki adımda kim var? Hangi akraba öne çıkıyor?
C.G: Özellikle dedeler. Bazen taciz boyutunda kalıyor. Kimilerinde de tecavüz boyutuna gidiyor. Gece dedenin koynuna vermek çok önemlidir. Burada bakkal amca da çocuğun yanağından makas alır, poposuna vurur. Özellikle çoklu yaşam koşullarında iki hanede gelişen cinsellik dürtüleri, anne baba cinselliği bu konuda çocukları kardeşlerine, kız kardeşlerine itebiliyor ya da dayıların, amcaların, babaların koynuna verdiğiniz çocukların hayatlarını karartıyorsunuz. Ağızları kapatılıyor, neye uğradıklarını da bilmiyorlar.
kızın acı sonu
“Kayınpederin elinden geçmeyen kadın var mıdır?’ dedi biri”
C.G: “Kayınpederin elinden geçmeyen kadın var mıdır?” dedi biri. Bu çok enteresan. Erken evlilikte koca askere gider evde kalır gelin 15 yaşında gelin, bir şey söylerse iftira atmış olur kayınpedere. Hatta sadece kayınpeder değil kayınlarda girer bu işin içine. Geçen yıl Van bölgesinde bir intihar olayı olmuştu, intihar dediler ama oysa ki bir hamilelik söz konusuydu. Kızın kocası askerdeydi hamilelik nereden gelmişti ve olayın ortaya çıkmaması için kızcağız bir şekilde zorunlu olarak intihara sürüklenmişti. Bunların üstünü kapatmamak lazım.
Savcılara, kaymakamlara çok iş düşüyor, erken evlilikler önlensin
Savcılara, kaymakamlara çok iş düşüyor olayları araştırmak için. Yaşların büyütülmesinin haricinde erken evliliğin önlenmesi gerek. 14-15 yaşında evli, hastanelere gidenlere bakıyorsunuz doğum yapıyorlar, bunların bildirilmesi lazım ama tehdit ediliyorlar doktorlar. Şiddet seslerine tepkisiz kalan komşular müzik seslerine tepki koydular çok gürültü var diye. Öyle bir duyarsızlığın olduğu toplumda da her türlü olayın gerçekleşebileceğini düşünüyoruz. Enseste göz yumanlar birer katildir.
Ensest vakası: Babanın üç kızı var. Büyük kızına tecavüz ediyor. Kız travma içinde ve ilk bulduğu adama da kaçıyor. Bir süre sonra ikinci kardeşi de tecavüze uğruyor ama biri diğerinden habersiz. Kız bir gün çaresiz kalıyor ve ablasına gidiyor. Abla çok kötüyüm diyor sana anlatmam lazım. Sen de mi diyor ablası ve anlaştıkları tek kelime bu. Üçüncü kardeş akıllarına geliyor hemen ona gidiyorlar ama ne yazık ki iş işten geçmiş ve en küçük kardeş de tecavüze uğramıştır. Bunun üzerine büyük kız babayı bir yere çağırıyor sana bir şey vermem gerek diyerek. Ve babası geldiğinde orada öldürüyor. Şu an bu dava devam ediyor kız hapiste.
Toplumsal cinsiyet eşitliğinde sınıfta kalmış bir toplumuz, hikayemiz bu ve Türkiye’nin iyi bir terapiye ihtiyacı var.
Kaynak:www.cnn.com
25 Kasım çalışmaları kapsamında Gemlik kadın Platformu tarafından bir panel gerçekleştirildi
BURSA (23.11.2015)- 25 Kasım uluslar arası kadına yönelik şiddete karşı mücadele kapsamında kadın kurumlarının çalışmaları çeşitli etkinliklerle devam ediyor. Bu kapsamda Bursa’nın Gemlik ilçesinde de de bir panel gerçekleştirildi.
Gemlik kadın Platformu’nun düzenlediği panele konuşmacı olarak Demokratik kadın hareketi temsilcisi Dilşat Canbaz, Yeni Demokratik Kadın aktivisti Av. Aylin Kırıkçu ve Gemlik kadın platformu dönem sözcüsü Sabriye Ergelen katıldı.
Dersimliler derneğinde gerçekleşen panelde Açılış konuşmasını yapan Gemlik kadın platformu üyesi Duygu Uçak “25 Kasım Dominik Cumhuriyetinde trujillo diktatörlüğüne karşı mücadele eden mirabel kardeşlerinin sistem tarafından katledildiği tarihtir. Mirabel kardeşler diktatörlüğün askerleri tarafından tecavüz edildikten sonra vahşice katledildikleri utanç gününün ve insanlık ayıbının yıl dönümdür.’’ Vurgusunda bulundu.
YDK aktivisti Av: Aylin Kırıkcu ise yaptığı konuşmada ‘’ psikolojik şiddet, cinsel şiddet, fiziksel şiddet vb. şiddet türlerinden ve maruz kalındığında koruma, önleme şiddet uygulayan erkek asker polis her kim olursa olsun silahının elinden alınabilmesi boşanma ve sağlık güvencesi gibi hukuksal konular hakkında bilgeler aktardı.
DKH temsilcisi Dilşat Canbaz ise yaptığı konuşmada ‘’ kadının günlük yaşamında iş yerlerinde, hapishanelerde maruz kaldığı taciz, şiddet türlerinden bahsetti. Kadının erkek egemen sistem tarafından katledilmesine “iyi hal indirimi” vererek devletin uyguladığı politikalar ile kadının katledilmesi meşru bir hal aldığını vurguladı. Ortadoğu da IŞİD gibi kapitalist ülkelerin desteklediği terör örgütlerinin kadınların yaşları kaç olursa olsun bir meta gibi satıldığı, kadın köle pazarları kurduğunu, ülkemizde ki iktidar ise bu çeteleri destekleyerek kadına bakış açısını ortaya koymuştur. Kadınlar toplumun her kesiminde özgür-örgütlü mücadelelerini yükseltmesi gerektiğini, kadın hareketlerinin içinde daha çok yer alarak büyütülmesinin öneminden bahsederek konuşmasını sonlandırdı.
Gemlik kadın Platformu dönem sözcüsü Sabriye Ergelen ise ‘’ Gemlikte kurulan kadın Platformu’nun Özge can Aslanın katledilmesinden sonra kadın hareketi temsilcileri ile bir araya gelmesiyle oluştu. 25 Kasım, 8 Mart gibi takvimsel eylemsellikler dışında kadının taciz, tecavüz ve şiddete maruz kaldığı her alanda mücadele etmek amacıyla kurulduğunu belirtti. Panel soru-cevap kısmından sonra sona erdi.
Dersim Kadın Platformu 25 Kasım programı kapsamında çalışmalarına devam ediyor. 25 Kasım’da yapılacak olan yürüyüşe çağrı amacı ile Sihenk’te erbanelerle bildiri dağıtımı yapıldı
DERSİM (23.11.2015)- 25 Kasım programı kapsamında dersim kadın platformu çalışmalarına devam ediyor. Demokratik Kadın Hareketi’nin de bileşeni olduğu dersim kadın platformu merkez ve Ovacık’ta çalışmalarını sürdürdü.
Kadın platformu Ovacık’ta 27 gündür grevde olan Munzur işçilerini ziyaret ederek dayanışmayı büyütme çağrısı yaptılar.
Aynı gün dersim merkezde Sihenk mahallesinde çalışmalara devam eden kadın platformu 25 Kasım günü ise özgürlük meydanında kitlesel bir yürüyüş gerçekleştirecek. Yürüyüşe kitlesel katılımı sağlamak için Sihenk’te Pazar esnafı ve Parklarda erbanelerle 25 Kasım’a çağrı bildirileri dağıtıldı. Kadınlar ‘’ Jin Jiyan azadi, erkek vuruyor devlet koruyor ve kadına yönelik şiddete hayır ‘’ sloganları ile çalışmaları sonlandırırdı.
Kaynak :halkingunlugu.net
Avrupa Demokratik Kadın Hareketi 25 Kasım Eylemlilikleri
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete karşı eylemlilikler haftasında yapılacak etkinliklerimiz Avrupanın çeşitli ülkelerinde panel, sokak etkinliği, yürüyüş, film gösterimi şeklinde olacaktır.
BRİTANYA:
—21 Kasım Cumartesi—
Film Gösterimi (İçimdeki Yangın)
Saat: 13.00
Yer: Yüz Çiçek Açsın Kültür Merkezi
—28 Kasım Cumartesi—
25 Kasım Gece Yürüyüşü
Toplanma Yeri: Great College Street SW1P London
Saat: 18:30
AVUSTURYA:
—22 Kasım Pazar—
Açık Kürsü ( Daha iyi bir dünya nasıl mümkün?)
—25 Kasım Çarşamba—
Stant ve Yürüyüş
Tirol Demokratik Kadın Platformu
ALMANYA: STUTTGART
—25 Kasım Çarşamba—
Gösteri (Şiddetiniz İsyanımızdır)
Adres: Mahnmal-Altes Schloss Stuttgart
Saat: 17:30- 19.00
—29 Kasım Pazar—
Panel (Kadına Yönelik Şiddet ve Heteroseksizm)
Panelist: KIVILCIM ARAT (Şstanbul LGBTİ Derneği Faaliyetçisi ve DKH Aktivisti
Yer: Ludwigsburg YÇKM. Wilhelmstrabe 45, 71638 Ludwıgsburg
Saat: 13:00
DUİSBURG:
—25 Kasım Çarşamba—
YÜRÜYÜŞ
Yer: Johannismarkt-Duisburg-Marxloh
Saat: 17:00
KÖLN:
—25 Kasım Çarşamba—
MİTİNG
Yer: Wallrafplatz
Saat: 17:30
Mücadeleci Kadınlar Birliği Köln
25 Kasım uluslararası kadına yönelik şiddete karşı mücadele günü dolayısı ile Dersim Kadın Platformu bir forum gerçekleştirdi
DERSİM (22.11.2015) Dersim Kadın Platformu 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete karşı Mücadele Günü’nü şiarı ile Seyit Rıza Meydanı’nda forum etkinliği gerçekleştirdi.
Demokratik Kadın Hareketi’nin de içerisinde bulunduğu Dersim Kadın Platformu 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete karşı Mücadele Günü dolayısıyla Dersim Seyit Rıza Meydanı’nda forum gerçekleştirdi. Kadına yönelik şiddet, şiddet biçimleri, kadının özgürlük mücadelesindeki yeri üzerine konuşmalar yapıldı. Demokratik Kadın Hareketi de bu vesileyle kadına yönelik şiddetin kadın bedeni üzerindeki her türlü tahakkümü kendisine hak olarak gören erkek egemen sistemin sistematik bir eylem olduğunu; fiziksel, cinsel, psikolojik boyutları ile yaşamda kadınların karşısında belirdiğine değinerek kadınlara 25 Kasım’da alanlara çıkma; mücadelede özneleşme, örgütlenme çağrısında bulundu.
Avrupa Demokratik Kadın Hareketi Britanya 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddet haftası kapsamında film gösterimi yaptı.
21 Kasım Cumartesi günü 25 Kasım vesilesiyle kadının dünya üzerinde yaşadığı şiddetin kapsamı ve ortak noktada yaşanan şiddetin özününün anlatıldığı açılış konuşmasında, şiddetin kadının yaşamak zorunda olduğu bir durum deği,l bizzat sistemin genel anlayışı olduğu ve devlet eliyle desteklenerek kadının yaşamı üzerinde büyük bir tehdit haline geldiği anlatıldı. Konuşmanın ardından ADKH’nın 25 Kasım bildirisi okunarak film gösterimine geçildi. İzlenen filmin sonra filme dair kısa bir sohbet yapıldı. Etkinlik 28 Kasım Cumartesi akşamı gerçekleştirilecek 25 Kasım yürüyüşüne katılım çağrısı yapılarak sonlandırıldı.
ADKH yine aynı günün akşamı Londra’dan yayın yapan Umut radyoda 25 Kasım Kadına yönelik şiddete karşı mücadele günü dolayısıyla Mirabel kardeşlerden günümüze kadının yaşadığı şiddet ve sebepleri tarihsel gelişimi ve mücadeleye dair bir program gerçekleştirildi.
Avrupa Demokratik Kadın Hareketi 25 Kasım Eylemlilikleri
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete karşı eylemlilikler haftasında yapılacak etkinliklerimiz Avrupanın çeşitli ülkelerinde panel, sokak etkinliği, yürüyüş, film gösterimi şeklinde olacaktır.
BRİTANYA:
—21 Kasım Cumartesi—
Film Gösterimi (İçimdeki Yangın)
Saat: 13.00
Yer: Yüz Çiçek Açsın Kültür Merkezi
—28 Kasım Cumartesi—
25 Kasım Gece Yürüyüşü
Toplanma Yeri: Great College Street SW1P London
Saat: 18:30
AVUSTURYA:
—22 Kasım Pazar—
Açık Kürsü ( Daha iyi bir dünya nasıl mümkün?)
—25 Kasım Çarşamba—
Stant ve Yürüyüş
Tirol Demokratik Kadın Platformu
ALMANYA: STUTTGART
—25 Kasım Çarşamba—
Gösteri (Şiddetiniz İsyanımızdır)
Adres: Mahnmal-Altes Schloss Stuttgart
Saat: 17:30- 19.00
—29 Kasım Pazar—
Panel (Kadına Yönelik Şiddet ve Heteroseksizm)
Panelist: KIVILCIM ARAT (Şstanbul LGBTİ Derneği Faaliyetçisi ve DKH Aktivisti
Yer: Ludwigsburg YÇKM. Wilhelmstrabe 45, 71638 Ludwıgsburg
Saat: 13:00
DUİSBURG:
—25 Kasım Çarşamba—
YÜRÜYÜŞ
Yer: Johannismarkt-Duisburg-Marxloh
Saat: 17:00
KÖLN:
—25 Kasım Çarşamba—
MİTİNG
Yer: Wallrafplatz
Saat: 17:30
Mücadeleci Kadınlar Birliği Köln
2015 25 Kasım’ını şiddetin gün gün daha pervasızlaştığı ve normalleştiği koşullarda karşılamaya hazırlanıyoruz. Şiddeti, ezilenleri baskı altına almak için bir kural haline getirmiş olan gerici devlet, halkları, dört başlı bir cellât gibi ülkenin her yerinde boyunduruğu altına alarak daha fazla sindirmeyi amaçlamaktadır. Çok uzağa gitmeye gerek yok örgütlenmiş şiddeti bir tarihçe olarak dizmemiz için. Toplumun bütün kesimleri olarak her gün katliamlara, kana, saldırılara, ölümlere uyandığımız bir süreci yaşıyoruz. Suruç’ta, Amed’de, Ankara’da, Farqîn’de, Nusaybin’de, Cizîr’de devlet yeni dönem politikalarının tahsisi için kanlı saldırılarla halklara zulüm uygulamaktadır. Her şey daha fazla para için… Her şey daha fazla sömürü için… İnsanlar yaşamaya çalışırken, evlerinin önünde, savundukları yaşam alanlarında, kendi yönetimlerini istedikleri her yerde katlediliyorlar. Şunu iyice bilince çıkarmalıyız ki, gerici sistem kendisine, yaşamına, halkına, doğasına sahip çıkan her şeyi öldürmeyi bir hak olarak görüyor. Tüm bu şiddet sarmalının içinde kadınlar olarak 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü’nün arifesinde bu saldırganlık deryasını, mahalle mahalle, sokak sokak, ev ev teşhir ederek örgütleme çözümüyle karşılamaya hazırlanıyoruz. Demokratik Kadın Hareketi olarak; örgütlü bulunduğumuz, sesimizi ulaştırmaya çalıştığımız her alanda bu kirli politikalar karşısında kendi irademize sahip çıkmanın verdiği görev ile hareket etmekteyiz. Kadın katliamlarının yasalarla güvence altına alındığı bugün, katliamların, kadın katilleri, eril devlet, eril medya, eril yargı ve onun kolluk kuvvetleri tarafından bir hak olarak tanınmasına karşı çıkarak, kadınların ve LGBTİ’lerin yaşam haklarını savunmayı bu dönem en önemli görevlerimiz arasında görmekteyiz. Çünkü bugün, kadınlar katledilirken, kadın katilleri devlet tarafından korunmaya devam ediliyor. Çünkü kadınlar katledilirken katliam gerekçeleri erkeklik hakkı olarak meşrulaştırılmaya çalışılıyor. Çünkü kadınlar katledilirken katiller “Haksız Tahrik”, “Saygın Tutum”, “İyi Hal” indirimi alarak erkek egemen sistemin yücelttiği erkeklik rolü üzerinden ödüllendiriliyor. Çünkü kadınlar “Erkekliğime hakaret etti” denilerek katlediliyor. Çünkü kadınlar “Masaya yoğurt koymadığı için” katlediliyor. Çünkü kadınlar “Kadınlık görevini yerine getirmediği için” katlediliyor. Sevildiği ama sevmediği için, boşanmak istediği için, düş kurmak istediği için her gün kadınlar katlediliyor. Kısacası devlet kadınlara “Fıtratınızda ölüm var” diyor. Bizler de diyoruz ki, sizin fıtratınızda; kan, zulüm, zorbalık, insansızlık ve yenilgiler var. Bizlerin mayasında ise yüzyıllardır direnen kadınların şafağı ve mirası var. Bizler dün Cizîr’de beyaz bayraklarıyla zulmün üstüne yürüyen Kürt kadınlarıyız. Ellerinde ufacık taşlarla karanlığın sessizliğini parçalayan Barış Anneleriyiz. Onlarca rengi gökkuşağı altında kuşanan ve yeryüzüne indiren LGBTİ’leriz. Çırılçıplak yürüttüğümüz mücadele ile Ekin Wan’ız, Dilek Doğan’ız. Yaşamaya bırakılmayan Değer, Hacire, Elif, Cemile olup bizi hapsetmeye çalıştığınız tüm mutfaklardan, yatak odalarından, zindanlardan, dört duvarlardan çıkıp alanlarda buluşuyoruz. Çünkü biliyoruz ki kimliğimiz, bedenimiz, biz sahip çıktıkça özgürleşecek ve gerici düzeninizi sarsacak. Devletin tüm kurumlarının kadın ve LGBTİ düşmanı cinsiyetçi politikaları ile yaşamlarımızın her günü direniş oluyor, her günü Şengal’de, Rojava’da cephe cephe IŞİD barbarlığına karşı direnen kadınlarla buluşuyor ve çoğalıyor. Töre diye, kadın diye, namus diye, ahlak diye, mal diye bir insanın dünyasını kendi kuyularının ağzı kadar bilenlere buradan diyoruz ki, kadınlar, LGBTİ’ler tüm gerici, kirli politikalarınızı halklara anlatmaktan bir an dahi vazgeçmeyeceklerdir. Bilmeliler ki onların irin dolu çukurlarını kapatana kadar mücadelemiz devam edecek. Kadınlar özgürleşene, toplum özgürleşene kadar…
Bizler Demokratik Kadın Hareketi olarak yaşamın her alanında emeği ve mücadeleyi ilmek ilmek örmek için kadınları, LGBTİ’leri, emekçileri alanlara, sokaklara mücadeleyi yükseltmeye, özgürleşmeye ve örgütlenmeye çağırıyoruz.
Cinsel, ulusal, sınıfsal sömürüye son!
Jin, jiyan, azadi!
Ne vicdan ne yasa, çözüm zoru zorla yıkmakta!
Bedenimiz, emeğimiz, kimliğimiz bizimdir!
DEMOKRATİK KADIN HAREKETİ
Kasım 2015
Bu işkenceler ne yeni ne de son olacak. Nasıl ki erkek egemen sistem kadının yaşam hakkını yok sayıyor, kadın katillerinin her sözünü indirim gerekçesi olarak meşrulaştırıyorsa, savaşan bir kadının varlığı da onlar için bir tehdit. Bu yüzden saldırıyorlar, bu yüzden işkenceye sarılıyorlar. Çünkü aciz, çünkü korkaklar. Çünkü yüreği bir vatan olan kadınlarımızın soluğu altında şaşkınlar. Çünkü kendileri bir damla ışığın girmeye utandığı kör karanlıklarda zehirlice yaşıyorlar
HABER MERKEZİ (18.11.2015)- 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü’nün ön günlerinde kadınlar alanlara çıkmaya, devlet, polis, medya şiddetine karşı direnişlerini haykırmaya hazırlanırken ülkenin her yerinden her gün şiddet ve katliam haberleri gelmeye devam ediyor.Daha önce Hacı Birlik ve Ekin Wan’ın cenazelerine yapılan işkence görüntüleri belleğimize kazınmışken, bu kez ne zaman ve nerede çekildiği bilinmeyen HPG’li bir kadın gerillanın cenazesine yapılan işkenceyi gösteren fotoğraf ortaya çıktı. Kimseler “Bu kadar da olmaz” demesin! Bu işkenceler ne yeni ne de son olacak. Nasıl ki erkek egemen sistem kadının yaşam hakkını yok sayıyor, kadın katillerinin her sözünü indirim gerekçesi olarak meşrulaştırıyorsa, savaşan bir kadının varlığı da onlar için bir tehdit. Bu yüzden saldırıyorlar, bu yüzden işkenceye sarılıyorlar. Çünkü aciz, çünkü korkaklar. Çünkü yüreği bir vatan olan kadınlarımızın soluğu altında şaşkınlar. Çünkü kendileri bir damla ışığın girmeye utandığı kör karanlıklarda böyle zehirlice yaşıyorlar.
Kadının edilgenleştirilmesini ve gerici değer yargıları üzerinden toplumun bütünün kadın katili olmasını amaçlayan devlet, polis, medya, asker; bu görüntülerle aciz “erkekliklerini” yücelttiklerini düşünedursunlar, kadınlar, her anlarını bir direniş alanına çevirmeye devam ediyorlar.
Kaynak: halkingunlugu.net
DERSİM (18.11.2015) Demokratik Kadın Hareketi olarak arasında yer aldığımız Dersim Kadın Platformu bugün basın açıklaması gerçekleştirerek 25 Kasım’a dair oluşturulan programı deklare etti. İlk olarak program dahilinde devrimci, yurtsever kadın tutsaklara kart yollayan Dersim Kadın Platformu daha sonrasında ‘’Erkek ve Devlet Şiddetine Karşı Mücadeleyi Büyütelim’’ şiarı ile çalışmalara başladığını duyurdu ve tüm kadınlara 25 Kasım’da alanlarda olma çağrısı yaptı. Deklare edilen program ise şöyle;
18 Kasım Çarşamba;
-Devrimci kadın tutsaklara kart gönderme etkinliği
21 Kasım Cumartesi;
-Saat 12.00’da Seyit Rıza Meydanı’nda kadın forumu
22 Kasım Pazar;
-Dersim Kadın Platformu adına grevde olan Munzur Su işçileri ile dayanışma ziyareti
25 Kasım Çarşamba;
-Saat 12.00’da Uluslararası Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü yürüyüşü ve ardından saat 14.00’da eşi tarafından katledilen Meral Timtik’in davasına katılım
Kaynak: www.demokratikkadinhareketi.com
Kan ve gözyaşı üzerine kurulan devletler, güzelliğe ve insanlığa dair ne varsa kırımdan geçirmeye devam ediyor. Egemenler iktidarlarını sonsuz kılmak ve servetlerini arttırmak için emekçileri katlediyor. Bu yüzden; Kürt ulusu başta olmak üzere devrimci-demokrat ve sosyalistlerin Rojava’nın inşasına katılma projesi Suruç’ta katliama dönüştü.Amed meydanından yükselen zılgıtla, Cizre’den yükselen ağıt, ‘bu meydan kanlı meydan’ marşına karışıyor Ankara garında. Ölülerini buzdolabında saklamak zorunda kalan Kürtler..
Emperyalizm, Ortadoğu coğrafyasını din, mezhep ve kimlik üzerinden paramparça etme uğruna kanlı planlarını hayata geçirirken; dünya yerinden yurdundan sürülmüş, can kaygısı ile yollara düşmüş insanlığın çığlığını ölü balıklar gibi karaya vuran bebekleri görünce duydu(!)
Ortadoğuda yeraltı zenginliklerinin paylaşımı üzerinden süren savaş ve emperyalist işgalden kaçan halk sınırları canları pahasna aşarak göç yoluna dizildi. Özgürlüğün bedelini hayatlarıyla ödediler, ödüyorlar. Göçmenlik her ülkede ‘ötekidir’. Medeniyetler(!) ülkesinden biri olan Fransa’da Calaıs kampında dramaya dönen göçmen sorunu hızla tüm Avrupa’ya yayılıyor. Kapitalizmin özgürlüğü dahi metaya çevirdiği bu sistemde kadın bedeni de göçmen kamplarında çoktan pazara sunuldu.
Tüm savaşlarda, işgallerde tecavüze uğrayan, direnişin kırılması için bedenine özel işkence uygulanan, anneliği fabrikaya göre ayarlanan, fabrikada en ucuz iş gücü olan ve yine fabrikadan ilk çıkarılan..Gündelik hayatın her alanında emeği olan ama görülmeyen, toplumsal yaşama en son dahil edilen kadın..
Bir yılı daha geride bırakacağımız şu aylarda, hafızamızda devlet şiddetinin yarattığı tablo var. İktidarını, ırkçılık, bölünmez bütünlük ve tek din islam propagandasıyla güvenceye almaya çalışırken; sınırın ötesinde besledikleri selefçilere karşı Rojavalı kadınların kadın devrimi perspektifi toplumsal ahlak anlayışının yıkılması için verilen güçlü mücadelelerden biridir. Bu mücadeleyi geniş kadın kitlesine yayarak, kadının toplumsal değişimlere, sosyal ve politik devrimlere farklılığını katması için özerk kadın hareketlerini örgütlemeliyiz.
Devlet ve tüm erk baskılarına rağmen kadının mücadelesini güçlendirmek için, ezberletilmiş eğitime, siyasete, öğretilmiş kültüre karşı inisiyatifli, kadının doğrudan katılımıyla, kendi dilini, rengini, kültürünü güce dönüştürmenin tam da zamanı.Hücrelerimize kadar bedenlerimizi paramparça da etseler yaratılan korkuya, moralsizliğe karşı tıpkı İspanya iç savaşında işgale karşı mücadele eden kadın direnişçi Dolores Ibárruri’nin söylediği gibi „NO PASARÁN“ demenin tam da vakti. Devlet saldırısının sınırsız şiddetini yaşıyoruz, saldırının nedenini anlatmak için yaratıcılığımızı kullanarak iş yerinde, okulda, sokakta hayatın olduğu her yerde kapitalist sistemi ve faşizmi teşhir edelim.Yaratılan ümitsizliğe karşı ümit, örgütlü gücümüzdür.Ümitsiz değiliz, çaresiz asla değiliz..
Kapitalizm emeğimizi sömürerek ayakta duruyor. Bunun için; İsyandayız! İsyandayız; çünkü bizi bombaladılar.
İsyandayız; çünkü bizi yerimizden yurdumuzdan ettiler, deniz yolunda umuda yolculukta boğulduk.
İsyandayız; çünkü pazarlandık, fabrika yollarında katledildik, göçük altında kaldık.
İsyandayız; çünkü işlenen kadın ve trans cinayetlerinin sayısını anımsayamıyoruz.
İsyandayız; çünkü tecavüz erkeğin ‘hakkı’ kadının ‘rızası’ olarak yasalarla meşrulaştırılıyor. Bu yüzden; Özgecan Aslan gibi onlarca ismini bilmediğimiz kadın vahşice katledildi, katlediliyor.
Öldürüyor kapitalizm ezilenleri, halkları kimlikleri, dilleri, renkleri ve farklılıkları. Çünkü bunların toplamı ve örgütlü gücü egemenlerin iktidarlarının tehtidi anlamına geliyor.
Kadına yönelik şiddeti protesto etmekle beraber kadın dayanışması vesilesiyle bu günü mücadeleleriyle anlamlı kılan Mirabal kardeşleri; kadın devrimi perspektifiyle yeni bir deneyimi bize kazandıran Rojava’lı kadınlar şahsında Arîn Mirkan’ı, Ekin Wan’ı, barış ve özgürlük için Ankara’da katledilenleri, ev baskınında polis kurşunuyla katledilen gencecik yürekli kadın Dilek Doğan’ı isyanımızı örgütleyerek selamlıyoruz.. Selamlıyoruz, hayata anlam katan tüm kadınları..
Faşizme Geçit Yok!
Yaşasın Enternasyonal Kadın Mücadelesi ve Dayanışması!
AVRUPA DEMOKRATİK KADIN HAREKETİ
Kasım 2015
Ekim ayında çeşitli kentlerde 25 kadın katledildi.
AKP hükümetinin erkek egemenliğini besleyen politikaları, kadın cinayetlerini artırıyor.
Basın kuruluşlarından derlenen haberler ve ulaşılan veriler, sadece Ekim ayında 25 kadının katledildiğini işaret ediyor.
Bianet’in derlediği bilgilere göre; 3 kadın cinayetinin faili bulunamazken, 2 kadının ise intihar ettiği öne sürüldü. Kadınların yüzde 22’si boşanmak-ayrılmak istediği, barışmayı ya da birliktelik teklifini kabul etmediği için öldürüldü. Erkekler, aynı ay içinde 15 kadın ve kız çocuğuna tecavüz etti, 5 kadın ve kız çocuğuna zorla fuhuş yaptırdı, 29 kadını yaraladı, 6 kadın ve kız çocuğuna cinsel tacizde bulundu.
KABUL EDİLMEYEN ERKEK ÖLDÜRDÜ
Kadınların yüzde 22’si boşanmak-ayrılmak istediği erkeğin barışma teklifini ya da yine karşısındaki erkeğin birliktelik teklifini kabul etmediği için öldürüldü.
KORUMA KARARLARINA RAĞMEN ÖLDÜRÜLDÜLER
Bir erkek ise taciz ettiği gelini olaya tepki gösterince hem eşini hem gelinini hem de 3 yaşındaki torununu öldürdü. Öldürülen kadınlardan biri katili hakkında daha önce 3 kez koruma kararı çıkarttı.
Kadınların yüzde 59’unu eşleri veya sevgilileri, yüzde 11’ini birliktelik teklifini reddettikleri erkekler öldürdü. 13 kadını eşleri, üçünü sevgilileri, üçünü birliktelik teklifini reddettikleri erkekler, birini arkadaşının sevgilisi, birini babası, birini damadı, birini eski eşi, birini kardeşi, birini kayınpederi öldürdü.
Cinayetlerin yüzde 55,5’inde ateşli silahlar kullanıldı. 12 kadın silahla, üçü tüfekle, yedisi bıçakla, biri boğazı kesilerek, biri boğularak, biri darp edilerek öldürüldü. Cinayetlerin ardından katillerin üçü intihar etti, biri intihara teşebbüs etti, üçü ise kolluk kuvvetlerine teslim oldu.
TÜM BÖLGELERDE YAŞANDI
Cinayetlerin yaşandığı iller ise şöyle: “Afyon, Ankara (2), Antalya, Antep (4), Ardahan (2), Artvin, Aydın, Bolu, Edirne, Eskişehir, Giresun, İstanbul (3), İzmir, Kırıkkale, Kocaeli (2), Mersin ve Zonguldak.”
Elazığ Kadın Kapalı Hapishanesi’nde askerler ve gardiyanlar MKP ve Halk Cephesi tutsaklarına çıplak aramayı kabul etmedikleri gerekçesiyle saldırdı
ELAZIĞ (11.11.2015) – Elazığ E Tipi Hapishanesi’nde tutsak bulunan Maoist Komünist Partisi (MKP) ve Halk Cephesi tutsaklarına gardiyanlar ve askerler saldırdı.
MKP kadın tutsakları ve Halk Cephesi üyesi kadın tutsaklar mahkemeye gitmek üzere hücrelerinden çıkardıkları sırada, çıplak arama dayatmasını kabul etmedikleri için gardiyanların ve askerlerin saldırısına maruz kaldılar. Asker ve gardiyanların saldırı sırasında ağır hakaretler ederek cinsel saldırıda da bulundukları öğrenildi.
Saldırının ardından tutsaklar revire götürülmeyerek rapor almaları da engellendi. Tutsaklara saldırının ardından tecrit uygulandı.
Kaynak:halkingunlugu.net
7 Haziran öncesi iktidarı kaybetme korkusuyla saldırılarını başlatan AKP; fiili darbeyle, sokağa çıkma yasaklarıyla, basına sansürüyle, yargısız infazlarıyla, namluların gölgesinde demokrasi sosuyla harmanladığı faşizmi daha ayyuka çıkardı.
1 Kasım’da yenilenen seçimde yine “zor”u kullanarak tek başına iktidar olan faşist AKP, 7 Haziran’daki sönmeyen öfkesini 1 Kasım’dan sonra sandıktan tabuta saldırılarıyla dindirmeye çalışıyor.Topyekün savaş konseptiyle başta Kürt ulusu olmak üzere, devrimci-demokrat tüm ilerici kesimi hedef alan faşist TC devleti ve onunla daha da simgeleşen Erdoğan/AKP temsiliyeti, bu seçimlerin daha da anti-demokratik bir havada geçeceğini aşikar etmişti.
Cizre’de 9 günlük sokağa çıkma yasağında, buzdolabına saklanmak zorunda kalınan ölü bedenlerden, sadece evlerin duvarlarındaki mermi izlerinden bile, faşizmin ne kadar pervasızca saldırdığını, devletin yedisinden yetmişine ne kadar kan kusturduğunu hepimiz gördük, tanık olduk. Miting alanlarında oluk oluk kan akıtacağız tehdidiyle Ankara garı kana bulandı. Davutoğlu Van’daki mitingte ‘AKP’ye oy çıkmazsa buralarda beyaz toroslar dolaşacak’ diye seçim çalışmalarını ölüm tehditleriyle yürütürken, HDP bir kişinin bile hayatı daha değerli diyerek seçim mitinglerini iptal etti. Katledilen gerilla Ekin Wan’ın çırılçıplak kanlar içindeki fotoğraflarından tutalım da, Hacı Lokman Birlik’in panzerlerle sürüklenen cansız bedenine, “galoş giyin” dediği için Küçük Armutlu’daki evinde yargısız infazla katledilen Dilek Doğan’a varana kadar, tablo aynıydı. Başucumuzda kirli asker ve polis postalları..
7 Haziran’dan sonra 400 milletvekili alamama hırsıyla, Türkiye-Kuzey Kürdistan’ı kan ve gözyaşına boğan Erdoğan/AKP iktidarı, Cizre’deki sokağa çıkma yasağında uyguladığı terörü, 1 Kasım zaferiyle bugün 8.gününe giren OHAL somutuyla Silvan’da katliamlarla devam ettirmektedir. Gazi mahallesi katliamındaki gibi, polislerin kahvehane taradığı Silvan’da sokağa çıkma yasağının bir haftalık bilançosu; 6 sivil katledildi. Silvan’da halk en temel ihtiyaçlarını bile karşılayamazken, içişleri bakanlığınca yapılan açıklamada tank ve top atışlarının gölgesindeki Silvan’ın üç mahallesini haritadan silme tehdidiyle halka gözdağı verilmeye çalışılıyor. Silvan’a destek için Cizre’de, Van’da yürüyen halka ateş açılıyor.
Bizler bugün sizin 13 yıllık iktidarınızda övünç kaynağı yaptığınız demokrasi soslu (s)açılımlarınızı, Kürt sorununa demokratik çözümünüzü, sıkılan mermiden, sokağa çıkamayan mazlum Kürt ulusuna yönelik saldırılarınızdan “barışa” ne kadar hevesli olduğunuzu daha net görüyoruz.
Özellikle seçimlerle birlikte yakalanan devrimci, demokrat, ulusal hareketin güçlü birlikteliğinin daha fazla öznesi olmayı, unutulmaya yüz tutmuş Gezi’den Lice’ye sloganı özgülünde Kürdistan’a direniş köprüsünü kurmanın harcını daha fazla eşelemeliyiz.
Bizler, Avrupa Demokratik Kadın Hareketi olarak; sizin zulmünüz arttıkça bizim özgürlüğümüz yarından daha yakın olacaktır diyoruz. Bulunduğumuz her alanda devletin faşist yüzünü daha fazla teşhir etmeye, Türkiye-Kuzey-Kürdistan’daki ambargo ve sokağa çıkma yasaklarına karşı herkesi alanlara çıkmaya, Silvan’ı sahiplenmeye çağırıyoruz.!
Kahrolsun Faşizm.!
Silvan Halkı Yalnız Değildir.!
Gelê Farqînê Ne Bêxwedî Ye.!
Avrupa Demokratik Kadın Hareketi
Kasım 2015
45 Avrupa ülkesinden 400’den fazla sivil toplum örgütünden oluşan ILGA Avrupa (Uluslararası Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Trans ve İnterseks Derneği – Avrupa Bölgesi), bu seneki yıllık toplantısını 28-31 Ekim tarihleri arasında Atina’da gerçekleştirdi.
Yıllık Konferans’a Avrupa Konseyi üyesi ülkelerin yanı sıra Kazakistan, Tacikistan, Kırgızistan ve Özbekistan’dan 500’den fazla cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği eşitliği çalışan örgütten temsilci katıldı. Bazı etkinliklerde Yunanistan Adalet Bakanı Nikos Paraskevopoulos ve Avrupa Parlamentosu Başkan Yardımcısı Ulrike Lunacek gibi üst düzey yetkililer de yer aldı.
“Hep Beraber Adil Bir Toplum”
Açılışını Atina Belediye Başkanı Yiorgos Kaminis’in yaptığı ILGA Avrupa Yıllık Konferansı’nın bu seneki teması “Çok sesli, Tek Hareket: Hep Beraber Adil Bir Toplum İçin” oldu. Etkinlik 2 panele ve 40’tan fazla çalıştaya ev sahipliği yaptı.
Türkiye’den ILGA Avrupa üyesi; Pembe Hayat, LISTAG, SPoD, Lambdaistanbul, Kırmızı Şemsiye ve Kaos GL Derneklerinden temsilcilerde de konferansın katılımcıları arasında yerlerini aldı.
Kaos GL’den Murat Köylü konuşmacı olarak katıldı
Kaos GL’den Murat Köylü, Konferans’ın yıllık temasıyla aynı adı taşıyan panele konuşmacı olarak katıldı. ILGA Dünya Eş Genel Sekreteri Helen Kennedy’nin moderasyonu üstlendiği panelde Köylü’ye konuşmacı olarak CREA’dan Geeta Misra (Hindistan), OutRight Action’dan Jessica Stern (ABD), LGSM’den Mike Jackson (Birleşik Krallık) eşlik etti. Köylü, konuşmasında Türkiye’deki demokrasi ve insan hakları krizinden, bunun baş sorumlusu olarak gördükleri Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP Hükümetinin izlediği saldırgan kimlik siyasetinden ve bunun LGBTİ’ler dâhil pek çok toplumsal kesime olumsuz etkilerinden bahsetti. Kaos GL temsilcisi, baskı altındaki ve demokrasiden yana kesimler arasındaki ittifakların ve sivil toplum örgütlerinin AKP tabanı dâhil topluma konuşmasının öneminin altını çizdi. Köylü ayrıca parlamenter sistemdeki tıkanıklığın yasama ve merkez yönetim üzerindeki olumsuz etkilerini hafifletmek üzere üzerinde çalıştıkları sosyal içerme politika çerçevesinden ve bunun içinde yerel yönetimlerin, özel sektörün ve aile dahil sosyal yapıların stratejik konumundan söz etti. Köylü ayrıca, Avrupa Birliğinin ve güçlü üye ülkelerin gösterdiği liderlik ve vizyon eksikliğinin aday ülke Türkiye’de olduğu kadar bazı üye ülkelerde de görülen demokratik gerilemelerde payı olduğunu düşündüklerini belirtti.
Konferans’ta Lambdaistanbul’dan Turgay Bayındır ile Kırmızı Şemsiye’den Kemal Ördek de çalıştaylar kapsamında birer sunum yaptılar. Bayındır “LGBTİ Örgütleri için Yerel ve Bölgesel Yetkililerle İlişkilenmede İyi Örnekler Çalıştayı”nda, Ördek ise “LGBTİ Seks İşçilerinin Haklarını Savunmak”ta konuşmacı olarak yer aldı; Ördek ayrıca “Trans Topluluğuna Yönelik Şiddet Deneyimleri” çalıştayında bir sunum yaptı.
Yunanistan’da siyasi reform sözü
Konferans’ın bir oturumunda bir araya gelen Syriza, PASOK, Yeni Demokrasi, DIMAR, Nehir ve Enosi Kentroon partilerinden yetkililer Yunanistan’da çok yakında gündeme gelecek yasal reformlara dair ortaklık sözü verdi. Panelde, Yunanistan Adalet Bakanı Paraskevopoulos AİHM’in İtalya kararının ardından çok yakında Yunanistan’da medeni birliktelik yasasını çıkartacaklarını kamuoyuna duyurdu. Bakan yasal reformlar arasında ayrıca cinsiyet geçiş düzenlemesine, aile hukukuna ve ayrımcılıkla mücadele mevzuatının güçlendirilmesine dair değişikler üzerinde çalıştıklarını ve önümüzdeki hafta yukarıda sayılan partilerin de desteği ile bunlara dair görüş alma ve parlamento çalışmalarının başlayacağını Yunanistan kamuoyuna duyurdu.
Diğer çalıştay konuları arasında şunlar göze çarptı:
– Medyada homofobik ve transfobik söylemlerle mücadele
– LGBTİ Eşitliği için ittifaklar: İnanç temelli, feminist ve ırkçılık karşıtı gruplarla ortaklaşma deneyimelri
– İnterseks kişilerin hakları için Avrupa’da savunuculuğu yükseltmek
– Orta Asya’da LGBTİ hakları mücadelesi ve Avrupa
– Aktivistlerin esenliği
– LGBTİ Sığınmacılar ve mültecilerle çalışma
– Avrupa’da Müslüman LGBTİ Hareketi
– Avrupa’da aşırı sağa karşı birlikte mücadele
Genel Kurulda boşalan Yönetim Kurulu üyeliklerine iki seneliğine Darienne Flemington, Dragana Todorovic, Micah Grzywnowicz, Vladimir Simonko, Yuri Guaiana seçildi. Konferansta ayrıca geçtiğimiz haftalarda kurulan ve Yönetim Kurulu’nda Kaos GL’den Ezgi Koçak’ın olduğu Batı Balkanlar ve Türkiye’de Eşit Haklar Derneği tanıtıldı.
Kaynak:kaosgl.org