HALKIN GÜNLÜĞÜ HABER MERKEZİ (16.06.2014)- İzmir’de Lezbiyen, Gay, Biseksüel, Transeksüel, İnterseks (LGBTİ) bireyler, Onur Haftası kapsamında yürüyüş düzenledi.
Bu yıl ikincisi düzenlenen “Onur Yürüyüşü” için Alsancak Garı önünde bir araya gelen LGBTİ bireyler, gökkuşağı flamalarıyla Alsancak İskelesi’ne yürüdü.
Homofobik katliamlara da dikkat çekilen yürüyüşte, “Velev ki ibneyiz” , “Susma haykır eşcinseller vardır” , “Faşizme karşı bacak omuza” , “Sevişe sevişe kazanacağız” sloganlarını attı.
‘Biz o gün kimseden öç almayacağız’
Yürüyüşün ardından LGBTİ adına yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Eminim bir gün bu devletin başına LGBTİ bir birey gelecek. Biz o gün kimseden öç almayacağız. Erk devleti kendinden farklı gördüğü bizleri yok sayıp parçalamaya çalışıyor. Yine bu çarkın dişlerini kıracak olan bizim direnme gayretimiz ve inancımız olacak.”
Basın açıklamasının ardından Ruşen Alkar ile Kırmızı adlı grup ezgilerini paylaştı.
* Bu haber Halkın Günlüğü sitesinden alınmıştır.
İzmir’de Lezbiyen, Gay, Biseksüel, Transeksüel, İnterseks (LGBTİ) bireyler Onur Haftası kapsamında,
12 Haziran-13 Temmuz tarihleri arasında Dünya futbol şampiyonluğuna ev sahipliği yapan Brezilya “ön hazırlıklarını” sürdürüyor. Öncelikle şu soruları sormak gerekir. Böylesi uluslararası oyunlar ve onlara ev sahipliği yapmak hangi önemi taşımakta ve bu kamuoyu açısından nerde durmaktadır? Tarihi çok eski olan olimpiyatlar ve turnuvalar devletlerin uluslararası arenada tanınmaları, imajları ve geliştirilecek ilişkiler açısından tarihte hep önemli yerde durmuştur ve halen bu konumunu sürdürmektedir. Ekonomik alanda ülke ekonomisinde sermayenin yatırım yaptığı hatta kara paranın aklandığı pazarlar anlamını taşımaktadır, aynı zamanda güvenlik sorunu olmayan ülkeler statüsünü de taşıyor. Yani sadece spor olarak görünen ancak ekonomik politik bir içerik taşıyor dünya futbol turnuvaları. Öte yandan kamuoyu bu oyunlar sayesinde ulusalcı yaklaşımlarla kendi ülkesinin fanatiği olması ve milli duyguların örgütlenmesi sağlanır.
Kamuoyunu esas ilgilendiren gelişmeler medyanın da tek kilit konusu maç olmasıyla karanlıkta bırakılır ve kitlelerin direk bir şekilde bilinçsizleştirilmesi esasta uyuşturulması sağlanır. 3 F kuralı diye bilinen; futbol, fuhuş ve faşizm bugün canlı bir şekilde varlığını Brezilya da tekrar kanıtladı. Futbol turnuvalarında insan ticareti böylesi dönemlerde had safhaya ulaşmaktadır. Yoksul ülkelerden insan tacirlerinin kadın ve çocukları kaçırıp pazarladıkları özellikle geri bıraktırılmış ülkelerde emperyalizmin yoksullaştırdığı insanlara iş alanı olarak açılan beden ticaretinin patlama gösterdiği görülmektedir.
Faşizm ise kendisini, onun sembolik demokratik partementer rejiminin yol açtığı rahatsızlığa yönelik yapılan eylemlerde ki devlet şiddeti olarak karşımıza çıkıyor. Bugün Brezilya`da kapitalizmin yarattığı yıkımdan kaynaklı yoksul, evsiz onlarca insan ve sokak çocuklarının kentin imajını bozduğu gerekçeleriyle kapalı alanlarda tutulmakta ve çocuklara ateş edilip, katledildiğine dair haberler yapılmaktadır.(Mikkel Keldorf- Dünya Kupasının Bedeli) Dünya futbol şampiyonluğuna ev sahipliği yapan Brezilya, kendi sisteminin sonucu olan sokak çocuklarına ev sahipliği yapmıyor. Kapitalizmin sonuçları olan azınlığın zenginliği ve çoğunluğun yoksulluğu, evsizlik, işsizlik kabul edilemez. Kapitalizm kendi yarattığı ayıbı insanları katlederek saklayamaz. Duvarlar örerek görünmez kılamaz, çünkü milyonlarız ve her geçen gün bizi uyutmaya çalıştıkları araçları daha da teşhir oluyor. Çocuklarla barışık olmayan bu kapitalist toplumsal sistem alaşağı edilmelidir. Yaratılan yoksulluğun bedelini toplumun yoksullarına ödettirilemez. Samba eşliğinde halkın yoksulluğu, isyanı örtbas edilemez. İzlenen oyunların arka perdesinde çocukların kanları dökülmekte ve bir katliam gizlenmektedir.
Brezilya’da ezilen halkın yanındayız ve insanın insanca yaşamasını sağlamak ve hiç değilse en azından izleyerek, susarak ortak olmamak için haykırıyoruz Çocuklarla barışık olmayan bu kapitalist toplumsal sistem alaşağı edilmelidir. Brezilya’da geçen Haziran ayında futbolla değil halka ödenek ayrılması için başlayan protestolar ve yine bir haftadır futbol turnuvalarının yapıldığı Sao Paulo kentinde metro işçilerinin bir haftalık grevi futbolun sesinde boğulurken bugün yoksulluğun arka yüzü olan sokak çocuklarının katliama uğrandığı basına yansıyor. İki gündür süren yoğun protesto eylemleri devam etmekte. Kölelerin Afrika’dan getirdiği Samba dansı yine kapitalizme köle olmak istemeyenlerle özgürleşecektir. Bu yıl FIFA ve Kapitalist devlet şiddetine karşı özgürlük için isyan dansını edelim.
Avrupa Demokratik Kadın Hareketi
Avrupa Demokratik Kadın Hareketi’nin “Egemenlerin Tabularına, Ötekileştirmelerine ve Baskılarına Karşı, “Bu Daha Başlangıç Mücadeleye Devam” şiarıyla Almanya’nın Köln kentinde gerçekleşen 7. Kurultayı başarıyla sonuçlandırıldı.
Avrupa’dan gelen delegelerin katılımıyla tüm devrim ve sosyalizm mücadelesinde yitirilenler için saygı duruşuyla başlayan kurultay 2 gün devam etti.
Kurultayın ilk gününde Feminizm, Kadının Kendi Cinsine Yabancılaşması ve Kadınların Özgün Örgütlenmesi konularının yer aldığı üç ayrı workshop (Oda çalışması) gerçekleştirildi. Feminizm konulu workshopda katılımcılar ilk anda feminizm algısını şöyle tanımladılar; Feminizm, erkekler tarafından baskı altına alınan kadının öfkesi, ben kadınım demenin teorik ve pratik ilk ‘ izm’i, kadına özgürlük, kadın teorisi, ataerkiliği hedef alan, anaerkilliği getirmeyi amaçlayan burjuva akım,kadının isyanı, kadının dünyayı yönetmesi gibi görüşlerin yanısıra,Türkiye’de sosyalistlerin araştırmadan düşman ilan ettiği izm, kadının toplumun her alanında ikinci konumuna karşı ekonomik, kamusal, kültürel, toplumsal bakımdan talepleri olan ve bugün mücadele yürüten akım, kadın haklarını savunan dönemine göre devrimci demokratik niteliği ile kendisini açığa çıkaran ideoloji, kadının kendi ayakları üzerinde kadınca durabilmesi görüşleride öne çıkan noktalardı. Workshop sırasında ayrıca çeşitli sorularla kadınların feminizme dair görüşleri tartışıldı. Burjuva demokratik devrimler döneminde kadının mücadelesine rağmen kadınların yaşadıkları yenilgiler. Sınıf mücadelesinde önce kadın mücadelesi ve sonrası süreçin kısa tarihi, feminist hareketlerin ortaya çıkışı ve feminist akımlar tartışıldı. Kadının feminizme ihtiyacı var mıdır? Sosyalist devrimler sırasında mücadele eden kadınlar aynı zamanda kadın mücadelesi veriyorlardı bunlar feminist miydi? Sosyalizmde feminizm gerekli midir? Gibi sorular cevapları ile birlikte tartışıldı.
Yapılan tartışmalarda Feminizmin kadının örgütlü mücadele tarihi olduğu ve dolayısıyla bizimde tarihimizdir ve bu anlamıyla kadın hareketi bir cins hareketidir ve feministir denildi.Tartışmalar da kimi delegeler kadın hareketinin feminist olduğunun belirtilmesi gerektiğini söyleyerek tüzük maddesinde daha açık ifade edilmelidir önerisinde bulundular. Feminizm konulu workshoptan çıkan sonuç kısaca Avrupa Demokratik Kadın Hareketi aynı zamanda bir feminist harekettir ve Feminizmin tarihide bizim tarihimizdir denildi. Kadın mücadelesi toplumsal mücadelenin bir parçasıdır dolayısıyla sınıf mücadelesinin içerisindedir aynı zamanda. Sadece cinsel haksızlıklara yönelik refleksler gösteren bir hareket değil, toplumun tüm dinamiklerinde, tüm gelişmelerinde rol oynaması gereken politikalar üretmesi ve özne olması gereken bir noktadadır denildi.
Kadının Özgün Örgütlenmesi ile ilgili farklı fikirlerin yansıtıldığı workshop çalışmasında ise; bağımsız kadın örgütlenmesi savunusu, kadının cins mücadelesini toplumsal mücadele ile birleştirmesi ve toplumsal mücadelede özne haline gelme düşüncesi,bireyden topluma örgütlenme şeklinin olması gerektiği, özgün kadın örgütlenmelerinin gerekliliğinin kanıtlandığı, bundan sonrasında “gerekli mi, değil mi” tartışmasının değil,özgün örgütlülüklerinin daha iyi nasıl ele alınması gerektiği, tüm kadın örgütlerinin gurupsal kaygıları bırakarak platform veya tek çatı altında birleşmeleri, kadının erkek egemen anlayışına karşı “ev”inden başlayarak mücadele etmesi görüşleri ön plandaydı. Mücadele çelişkilerin bir ürünüyse, bu mücadelede kadın ve erkek arasında bir hegemonya yaratan bir toplumsal sisteme karşı bir açıdan homojen olmak zorunda. Yani bu mücadelede ezilen ve ezen yan yana olamaz. Birey olarak bizlerden bağımsız kadını ve erkeği farklı konumlandıran bir sistem mevcut. Mücadelemiz bu yüzden ataerkilliğe ve bunu yaratan toplumsal sisteme karşıdır denildi.
Kadının Kendi Cinsine Yabancılaşması konulu workshop çalışmasında bir araya gelen delegeler; sistemin kadına biçtiği roller ve bu rollerle farkında olmadan sistemin devamcısı olduğumuz, kadının kendisini ikinci cins göreme algısı, toplumun dayatmalarına karşı kadının kadını sahiplenmemesi, ezberletilen bir tarihi yaşaması ve pasifize olması, gündelik yaşamdaki tercihler, tarz ve zihniyetler, çocukların yetiştirilme biçimleri, “örnek kadın” olma algısıyla kadının kendisine yabancılaşması gibi noktaların öne çıktığı tartışmada kadınlar artık bu algıları değiştirmeleri gerektiği, özgür kadın, beyni özgür kadınlar olunması gerektiği, toplumun geleneksel değer yargılarından arınarak, erkeğin üzerinden tanımlanmadan insan olarak toplumda söz sahibi olma mücadelesine girmesi gerektiği ve bu nedenlede kendi savaşının savaşçısı olmalıdır denildi. Kapitalist sistemin toplumu katogrize ettiği, insanlar arasındaki ilişkiyi bölüp parçalayarak işçiyi emeğine yabıncılaştırması ile kadını cinsine yabancılaştırması, insanı insanlığına yabanclaştırmasına karşı mücadele etmek gerektiği vurgulandı.
Yapılan kültürel etkinlikle sona eren birinci günden ardından ikinci gün ise faaliyet raporunun okunup tartışılması ve yönetim organlarının seçimi ile kurultay coşku ile sonuçlandırıldı. ADKH kurultayına Yeni Kadın bir mesaj yollayarak başarılar diledi.