Solingen Türk Halk Derneğinde ADKH tarafından geçtiğimiz pazar günü (14 Aralık) gerçekleştirilen panelde Dünya, Türkiye ve Almanya da “Kadına yönelik şiddetin farklı biçimleri” konusu ele alındı.
50%’si nin erkek katılılımı olan panele, panel öncesi ADKH temsilcisine “şimdi bizi (erkekleri) düşman ilan edeceksiniz değil mi?“ sorusuna yanıt panel arasında verildi.
ADKH erkek egemen zihniyete, sistem tarafından yaratılmış olan kadın ve erkek rollerine, din, töre ve geleneksel anlayışlara karşı mücadele verilmesi gerektiğinin vurgusunu yaptı.
Kapitalist sistemin Kadını (insanı) sömürüp bir meta olarak kâr hırsı yüzünden kullandığı bu sistemin kadına yönelik şiddet biçimleri power point üzerinden gösterilerek açığa çıkarıldı/ teşhir edildi.
Şiddetin sadece dayak atmak olmadığı fiziksel şiddetin yanı sıra, psikolojik, ekonomik, cinsel şiddet biçimleride ayrıntılarıyla anlatıldı.
Stalking, Mobbing, Namus/Töre cinyatlerine ve seks köleliğine ayrıca yer verildi. Türkiye de son 7 yıl da 1400% kadına yönelik şiddetin artmış olması ise katılımcıları bir hayli şaşırtı.
Töre cinayetleri ise sadece doğu da değil Avrupa’ nın bir çok ülkelerinde olduğu gibi Almanya’da da gerçekleştiği resmi rakamlarla açıklandı.
Temsilcimizin karşısında Anne ve Babaların oturması başka önemli bir konuya değinmesine yol açtı. Tüm uygulanan şiddetin aynı ağır ve acımasız boyutları Türkiye gibi ülkelerde LGBTI bireylerine de uygulandığı, onların cinsel yönelimleri nedeniyle, istediklerini sevmeği seçtikleri sebebiyle katledildiklerinin vurgusunu yaparken, “çocuklarınız eş cinsel ise onlar gayet normal, sağlıklı ve bir o kadar değerlidirler. Küçük çocukların sünnet edilmiş fotolarına demin bakamayıp, bugün bu sunumda dile getirilen şiddet biçimlerini lanetlerken, bir insanın da kim olmak istediği, kimi seveceği özgürlüğünü de tanıması gereken yine sizler olmalısınız”! diye velilere seslendi.
Kısa bir moladan sonra katılımcılar ile forum şeklinde tartışıldı, sorular yanıtlandı. Bu verimli tartışmalar içinde göze çarpan ise, kadının kadına olan şiddeti oldu. Nedenleri yine sistemin teşhiri ile açıklanabilindi.
Panelin ve sonra ki forum tartışmasının ardından tüm katılımcılarında yer aldığı workshop ile devam edildi. İkiye ayrılan grup (kadın-erkek) tiyatral yöntemlerden pandomim ve heykel ile şiddeti anlatan gösterilerini birbirilerine sergileyerek “Kadına yönelik şiddetin farklı biçimleri anlatılarak panel sonlandırıldı.
MLKP savaşçısı Eylem Deniz kod isimli Sibel Bulut 12 Aralık’ta Kobanê’nin Güney cephesinde şehit düştü
HABER MERKEZİ (14.12.2014)- Marksist Leninist Komünist Parti (MLKP) Sarya Özgür/Eylem Deniz kod isimli savaşçısı Sibel Bulut’un IŞİD’e karşı verilen Kobanê savunmasında12 Aralık’ta Güney cephesinde şehit düştüğünü açıkladı.
MLKP konuyla ilgili yaptığı açıklamada 16 Ekim 2014’ten beri Kobanê cephesinde bulunan Bulut’un bir eylem sırasında ölümsüzleştiğini belirterek “Sarya yoldaşa ve tüm şehitlerimize layık olarak, devrim yangınını bölgemizin ve dünyanın dört bir yanına taşımak onur görevimiz ve sözümüzdür. Ne pahasına olursa olsun bu sözü tutacağız. Başta komünist kadınlar olmak üzere, özgürlükten ve onurdan yana olan tüm kadınları Sarya yoldaşın çağrısına yanıt vererek, Kobanênin zafer yürüyüşüne katılmaya çağırıyoruz.Halklarımızın ve ailesinin başı sağ olsun…Kobanê direnişinin zaferi ve Rojava devrimi için direnenlere selam olsun. Paramaz Kızılbaşlara, Arin Mirxanlara, Sarya Özgürlere şan olsun!” ifadelerine yer verdi.
“Rojava’dayız gitmiyoruz. Sonuna kadar mücadele edeceğiz. Gerekirse şehit de düşeriz”
1986 Dersim doğumlu olduğu belirtilen Bulut geçtiğimiz aylarda ETHA’ya verdiği röportajda “Rojava’dayız gitmiyoruz. Sonuna kadar mücadele edeceğiz. Gerekirse şehit de düşeriz” demişti. Bulut aynı zamanda Kobanê’nin düşmesini bekleyen Erdoğan’ın “Kobane ha düştü ha düşecek” sözlerine karşı “Kobane düştü diyenlerin hayalleri suya düştü burada. Bunu beklemesinler. Onların emperyalist politikaları bizim irademize çarpmış durumda ve ilerleyemiyorlar. Bunu istedikleri kadar kabul etmesinler, IŞİD çetesini istedikleri kadar desteklesinler ama geçiş yok. Buna izin vermeyeceğiz. Bu konuda kararlıyız.” İfadelerini kullanmıştı.
Öte yandan Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Bulut için İstanbul’da Kadıköy Halitağa Caddesi üzerinde bulunan HDP binası önünde, Ankara’daysa Yüksel Caddesi’nde taziye çadırı açacağını duyurarak tüm duyarlı kamuoyunu taziye çadırlarına destek olmaya çağırdı.
Kaynak: Halkın Günlüğü
İngiltere’nin South Yorkshire bölgesinde 41 yaşındaki bir adam 13 yaşındaki öz kızı ile 6 ay boyunca düzenli olarak cinsel ilişkiye girdiği gerekçesi ile 6 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Kimliği basına açıklanmayan kızın biyolojik babasının kimliğini Facebook sayesinde 13 yaşındayken öğrendiği ve adamla iletişime geçip sık sık görüşmeye başladığı belirtildi.
Kız çocuğunun bir süre sonra annesinin de izni ile adamın evine taşındığı ve onunla birlikte yaşamaya başladığı açıklandı.
Sheffield Kraliyet Mahkemesi’nde konuyla iglili görülen davada adamın kız arkadaşından ayrıldıktan sonra geceleri kızının yatağına gitmeye başladığı ve çocuğun “Babasına karşı koymak istemediği için adamın cinsel tacizlerine boyun eğdiği” belirtildi.
Altı ay boyunca iki günde bir babasıyla cinsel ilişkiye girdikten sonra evi terk edecek gücü kendisinde bulunan kız çocuğunun yaşadıklarını bir sosyal yardım görevlisine anlattığı ve adamın bu sayede tutuklandığı belirtildi.
Kızının kimliğinin korunması amacıyla ismi basına açıklanmayan baba mahkemede taciz ve tecavüz suçlamalarını kabul etti.
Kaynak: Birce BORA / LONDRA
13 Aralık 2014
Mısır Çarşısı’nda yaşanan patlamaya ilişkin davada savcı, Pınar Selek hakkında yeniden ağırlaştırılmış müebbet hapis ‘cezası’ istedi
HABER MERKEZİ (05.12.2014)- Mısır Çarşısı’nda 7 kişinin hayatını kaybettiği ve 127 kişinin yaralandığı patlamaya ilişkin dava, daha önce 3 kez bozulmasına karşın yeniden görüldü.
İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki dava öncesinde Hâlâ Tanığız Platformu üyeleri sosyolog Pınar Selek’e destek vermek için Çağlayan Adliyesi önünde basın açıklaması gerçekleştirdi.
Savcı Pınar Selek’in ‘cezalandırılmasını’ talep etti
Duruşmada mütalaasını sunan savcılık Selek’in ‘cezalandırılması’ talebinde ısrar etti. Savcı daha önce üç kez beraat eden Selek’in “terör örgütü üyesi olarak, üyesi olduğu örgütlerin amaç ve faaliyetleri doğrultusunda Mısır Çarşısı’na bomba yerleştirmek ve bu bombaya patlatmak suretiyle 7 kişinin ölümüne 127 kişinin yaralanmasına sebebiyet vermekten, devletin ve ülke bütünlüğünü bozmaya yönelik eylemde bulunmak suçundan cezalandırılmasını” istedi.
Mahkeme Selek hakkında vekillerine esas hakkında savunma ve beyanlarını yapması için süre verilmesine karar vererek duruşmayı 19 Aralık 2014 tarihine erteledi.
Mısır Çarşısı davasında daha önce 3 kez beraat eden sosyolog Pınar Selek’in son duruşmasında İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi, Yargıtay’ın bozma kararına uyarak Selek hakkındaki yakalama kararını kaldırmıştı.
Kaynak: Halkın Günlüğü
Kasım ayında erkekler 18 kadın veya kız çocuğunu öldürdü, 10 kadına tecavüz etti, 24 kadını ve kız çocuğuna şiddet uyguladı, yaraladı, dokuzuna cinsel tacizde bulundu.
2014’ün ilk on ayında erkekler 253 kadın öldürdü; 98 kadın ve kız çocuğuna tecavüz etti; 523 kadına şiddet uyguladı; 104 kadın ve kız çocuğuna cinsel tacizde bulundu.
18 KADIN KATLEDİLDİ
Erkekler, Kasım ayında 18 kadın ve iki erkeği öldürdü. Kadınların yüzde 28’i eşlerinden/sevgililerinden ayrılmak istedikleri için öldürülürken, boşanma davası açan bir kadın, eşi hakkındaki uzaklaştırma kararına rağmen öldürüldü. Bir erkek kız kardeşini dövme yaptırdığı için öldürdü.
Bir erkek çamaşırlarını ütülemediği için ayrı yaşayan eşini merdivenden aşağı iterek öldürdü. Bir erkek hem resmi nikahlı hem imam nikahlı eşlerini öldürdü.
Boşanma davası açan eşini, uzaklaştırma kararına rağmen evine giderek öldüren başka bir erkek ise cinayetin ardından “Öldürme hakkımı kullandım. Böyle bir hakkım olduğunu yeni öğrendim” dedi.
Kadınların yüzde 61’ini eşleri ve sevgilileri, yüzde 16’sını ise eski eş ve eski sevgilileri öldürdü. Yedi kadın eşi, biri imam nikahlı eşi, üçü sevgilisi, ikisi eski sevgilisi, biri eski eşi, biri babası, biri ağabeyi, biri erkek bir akrabası, biri de komşusu tarafından katledildi.
Cinayetlerin yüzde 61’inde ateşli silahlar kullanıldı: Kadınların altısı tabancayla, altısı bıçakla, beşi tüfekle, biri merdivenden aşağı atılarak öldürüldü.
Cinayetlerin ardından üç erkek intihar etti, üçü intihara teşebbüs etti, ikisi kolluk kuvvetlerine teslim oldu.
Kasım’da öldüren erkeklerin yaşları 15 ile 60, katledilen kadınların yaşları 15 ile 57 arasında değişti.
Kadın katliamı Ağrı, Antalya, Bolu, Bursa, Çorum, Edirne, Hatay, İzmir, İzmit (2), Karaman, Kastamonu, Kayseri (2), Konya, Mersin, Trabzon ve Uşak’ta yaşandı.
Ayrıca Ankara’da üniversite öğrencisi bir kadın bir otel odasında ölü bulundu. Antep’te ise Suriyeli bir mülteci kadın ile sevgilisinin işkence edildikten sonra tabancayla öldürüldüğü belirlendi. Olayla ilgili kadının kocası aranıyor.
TECAVÜZ VE ŞİDDET VAKASI
Kasım’da 10 kadın ve kız çocuğuna yönelik tecavüz ve cinsel şiddet vakası medyaya yansıdı. En çok tecavüz Antalya ve Aydın’da yaşandı.
Tecavüz mağduru kadınların yüzde 30’u T.C. vatandaşı değildi.
Kadınların yarısı tanıdıkları, yarısı tanımadıkları erkeklerce tecavüze uğradı: İki kadın arkadaşları, biri sevgilisi, biri eski sevgilisi, biri babası, beşi tanımadıkları erkeklerce tecavüze uğradı.
Kadınların beşi alıkonuldukları mekanda, dördü kendi evlerinde, biri sokakta tecavüze uğradı.
Yaşanan tecavüz olaylarının yüzde 30’unda kadınlar fuhuş yapmaya zorlandı.
Kasım’da tecavüzcü erkeklerin yaşları 19 ila 54, tecavüze uğrayan kadın ve kız çocuklarının yaşları 15 ila 32 arasında değişti.
Tecavüzlerin gerçekleştiği iller Aksaray, Antalya, (3), Aydın (2), İstanbul, Sakarya, Uşak ve Zonguldak.
KASIM’DA 24 KADINA ŞİDDET UYGULANDI
Kadınların yüzde 12,5’i boşanmak istediği ya da ayrıldığı sevgilisiyle barışmayı reddettiği için şiddet gördü. Bir kadın uzaklaştırma kararına rağmen evinde darp edildi.
Karısına işkence yapan bir erkek cezaevinden kaçmıştı; karısını “Beni görmüyorsan dünyayı da görmene gerek yok” diyerek gözünden bıçaklayan erkek, daha önce de cezaevinden kaçıp kadını bıçaklamıştı.
18 yaşında bir erkek, arkadaşlarının yardımıyla sevgilisi ve ablasına darp ve hakaret ettikleri görüntüleri sosyal medyada yayınladı.
Bar çıkışı bir kadın arkadaşını darp eden bir erkeğin sanatçı annesi, gazetecilere “Oğlum delikanlı! Sinirlenmiş olabilir. Hem genç bir kızın gece kulüplerinde ne işi var” dedi.
Kadınların yüzde 33’ü eşleri ve sevgilileri, yüzde 16,5’i eski eş ve eski sevgililerinden şiddet gördü: Altı kadını kocaları, üçünü eski kocaları, üçünü oğulları, ikisini sevgilileri, birini eski sevgilisi, birini annesinin sevgilisi, birini kardeşinin sevgilisi, birini kayınpederi, birini kuzeni, birini polisler, birini birliktelik teklifini reddettiği erkek, birini otobüs şoförü, birini arkadaşı, birini tanımadığı bir erkek yaraladı.
Erkek şiddeti vakalarının yüzde 62,5’i darp şeklinde gerçekleşti. 15 kadın darp edildi, üçü tabanca, üçü bıçakla yaralandı. İki kadın eski kocalarından işkence gördü. Bir erkek eski karısını kaçırdı ve polis takibine yakalanınca kadını hareket halindeki araçtan aşağı attı.
Kasım’da şiddet uygulayan erkeklerin yaşları 16 ila 66, şiddete maruz kalan kadınların yaşları 17 ila 57 arasında değişti.
Erkek şiddetinin yaşandığı iller Adana (3), Aksaray, Ankara (3), Aydın, Çorum (2), Erzincan, İstanbul, Kayseri (2), Kocaeli, Kütahya, Manisa, Muğla, Samsın (3) ve Trabzon (3).
Kasım’da medyaya dokuz taciz vakası yansıdı.
Taciz olaylarının yüzde 77’si sokakta yaşandı: Bir kız çocuğu okulda, bir kız çocuğu toplu ulaşım araçlarında, yedi kadın sokakta tacize uğradı.
Tacizcilerin yüzde 77’si kadınların tanımadığı erkeklerdi: Bir kadını eski eşi, bir kız çocuğu öğretmeni, yedi kadın ve kız çocuğu tanımadığı erkekler taciz etti.
Bir erkek, evleneceği gün otobüs durağında tanımadığı bir kadını taciz ettikten sonra savcı tarafından düğün günü olduğu gerekçesiyle serbest bırakıldı.
Bir erkek ise tanımadığı bir kadının istemediği halde fotoğraflarını çekerken, kendisine engel olmaya çalışan kişiyi bıçakladı.
Bir erkek ise trafikte kadın bir sürücüyü taciz etti.
Kasım’da tacizcilerin yaşları 18 ila 39, taciz edilen kadın ve kız çocuklarının yaşları 10 ila 33 arasında değişti.
Taciz olaylarının yaşandığı iller Adana (3), Antalya, Eskişehir, Kocaeli, Manisa, Muğla ve Osmaniye.
Şiddetin doğurduğu şiddet
Samsun’da bir kadın, sistematik şiddet gördüğü kocasını bıçakladı. Hastaneye kaldırılan erkek, bir gün sonra hayatını kaybetti.
Kasım’da 30 ilde 61 erkek şiddeti, cinayet, cinayete teşebbüs, taciz, cinsel şiddet, tecavüz ve yaralama vakası basına yansıdı.
61 vakadan 14’ü Akdeniz, 13’ü Karadeniz, 12’si İç Anadolu, 11’i Ege, dokuzu Marmara, ikisi Doğu Anadolu’da yaşandı. Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yaşanan erkek şiddeti vakaları Kasım ayında medyada yer almadı.
Kaynak: Firatnews
HAKKÂRİ (DİHA) – Hakkari’de hayvanlarını otlattığı ormanlık alanda darp edilerek tecavüze maruz kalan 15 yaşındaki S.K. ölümle tehdit edildiği olayı kimseye anlatmazken, tedavi için kaldırıldığı hastanede hamile olduğu ortaya çıktı. Tecavüzcü Hazım İncin, gözaltına alınarak tutuklanırken, S.K. ailesine olayın üzeri kapatılması için tecavüzcüsü ile evlendirilmesi teklif edildi. S.K.’ye herhangi bir psikolojik destek verilmezken, aile ise tecavüzcünün serbest bırakılması endişesi yaşıyor.
Kadına yönelik taciz, tecavüz, şiddet ve katliamlar ülkenin her kesiminde kırsal bölgeden metropolle kadar dur durak bilmeden devam ederken, her gün yaşananlarda farklı bir boyut ortaya çıkıyor. Hakkari’nin bir köyünde ikamet eden 15 yaşındaki S.K. isimli genç kadının evli Hazım İncin tarafından tecavüze maruz kaldığı aylar sonra ortaya çıktı. S.K., Ramazan ayından bir hafta önce hayvanlarını otlatmak için gittiği köy ormanlığında İncin tarafından darp edilerek tecavüze maruz kaldı. Evli ve çocuk sahibi olan İncin’in tecavüzüne maruz kalan S.K. yaşadıklarını toplumun ön yargıları ve aile korkusu nedeniyle aylarca kimseye anlatamadı.
Tecavüze maruz kaldığı hastanede ortaya çıktı
Tecavüzüne maruz kaldığı İncin tarafından “Olayı birini anlatırsan hepinizi öldürürüm” şeklinde tehdit edilen S.K.’nin maruz kaldıkları kaldırıldığı hastanede ortaya çıktı. Rahatsızlanan S.K. tedavi için kaldırıldığı hastanede hamile olduğu ortaya çıktı. Bunun üzerine polisin S.K.’nin ifadesini alması üzerine yaşadığı vahşette ortaya çıktı.
Psikolojik destek verilmedi
Olayın ortaya çıkmasının ardından gözaltına alınan İncin, 15 gün önce tutuklanarak Hakkâri Cezaevi’ne gönderildi. Hamile olduğu öğrenilen S.K. ise kürtaj olma kararı alırken, Adli Tıp Kurumu tarafından yapılan DNA testi ile tecavüz olayı bir kez daha doğrulandı. Yaşadıklarından dolayı psikolojik sorunlar yaşamaya başlayan S.K. için ise şu ana kadar herhangi bir psikolojik bir destek verilmezken, S.K. aynı köyde yaşamaya devam ediyor.
Tecavüzcüsü ile evlendirilerek olayın üzeri kapatılmak istenildi.
Yaşanan tecavüz olayının duyulmaması için İncin ailesinin, S.K.’nin ailesine tecavüzcüsü ile evlenmesi ya da para karşılığı susmalarınnı teklif ettiği iddia edildi. Şu an Hakkari Cezaevi’nde tutulan İncin’in kısa bir süre sonra yargılaması beklenirken, S.K.’nin ailesi de İncin’in bırakılacağı endişesi yaşıyor.
‘Beni ölümle tehdit etti’
Yaşadığı dehşet anları ajansımız DİHA’ya anlatan S.K., İncin’in kendisini darp ederek zorla tecavüz ettiğini belirterek, tecavüz esnasında köylülerin duyması için bağırdığını ancak kimsenin sesini duymadığını kaydetti. S.K., “Tecavüzden sonra İncin, kimseye bir şey söylememem için beni ve ailemi ile öldürmekle tehdit etti” dedi.
Diyarbakır 05.12.2014) İŞİD’in Şengal ve Kobane’ye yönelik saldırılarından kaçarak Kuzey Kürdistan’a geçen halkların kamplardaki durumlarını ve ihtiyaçlarını yerinde gözlemlemek ve yürütmüş olduğu maddi kampanyanın sonuçlarını ulaştırmak üzere bölgeye giden ADHK-ADKH-ADGH-DHF temsilcileri ve Ovacık ve Mazgirt belediyesinden oluşan heyet Elazığ’da bir araya gelerek Amed’e hareket etti. İlk olarak Eğitim-Sen Diyarbakır Şubesine kısa bir ziyaret gerçekleştiren heyet burada şube yönetim kuruluyla genel gelişmelere dair bir görüşme yaptı. Şube binasında bulunan İMC televizyonuyla röportaj gerçekleştirerek, burada bulunuş amaçları ve planlamalar konsunda bilgilendirmelerde bulunuldu. Heyet sonrasında Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Gülten Kışanak ile görüstü.
Buradaki görüşmede, ADHK ve DHF temsilcileri ve Ovacık belediye Başkanı Fatih Maçoğlu, Emperyalistlerin özellikle Ortadoğu üzerindeki paylaşım planlamaları doğrultusunda yürüttükleri sürecin andaki bir sonucu olarak, özelde Kürt halkına ve onların Rojava’da ki kazanımlarına karşı ortaya sürülen İŞİD gerçekliğinin ve Kürt halkının Kobane’deki muazzam direnişinin kendileri açısından anlamına vurgu yaptılar. Tarafını ezilenlerden yana koyan bütün dinamiklerin olması gerektiği gibi kendilerini de bu sürecin dışında ya da destekçisi pozisyonunda değil, bilfiil parçası olarak gördüklerini ifade ederek, bir süredir bunu yapabildikleri ölçüde çeşitli anlamda yerine getirmeye cabaladıklarını, bundan sonraki süreçte de yereldeki örgütsel güçleriyle birlikte uzun vadeli öznesi olarak bunun devamını sağlamaya calışacaklarını belirttiler. Kobane ve Şengal konusu üzerine Avrupada ADHK, ADKH, ADGH, ADEF ve Türkiye’deki kurumlarla ortak yürütülen bu kampanyanın sadece mütevazi bir maddi destek çerçevesinde ele alınmadığını, bu ziyaretle birlikte esas olarak yapılmak istenenin kendi görev ve sorumlulukları bağlamında hukuksal, sosyal, politik vb. anlamda yapılan planlamanın diğer kurumlarla ortaklaştırılmasının ayrıntılarına dair fikir alışverişinde bulunuldu.
İŞİD’in halklara uyguladığı vahşetle somutlanan gelişmelere genel olarak bakıldığında, bu durumun gerisindeki planlamaların başından beri görünür olduğunu ifade eden Gülten Kışanak, bu savaş saldırılarının sadece Kürt halkına yönelik olarak görülmesinin eksik olduğunu belirtti. Rojava’da ortaya konan iradenin sonrasında oluşturulan halklar cephesinin bundan sonraki süreçte yaratacakları gücün sistem temsilcilerinin Ortadoğu planları açısından muhtemel tehlikeleri dolayısıyla bu kadar saldırganlaşıldığının görülmesinin önemli olduğunu söyledi. Mazlumların yan yana durmadıkça kazanamayacaklarını söyleyen Kışanak, “Kobane ve Şengal bu yan yana duramayışının da bir sonucudur.” dedi. Ancak devrimci hareketin bu süreçte gösterdikleri dayanışma reflekslerinin Kürt halkı ve kendileri açısından olumlu olduğunu ifade ederek, DHF ve ADHK’nın bu süreçteki anlayış ve konumlanışlarının anlamlı olduğuna ve bundan sonraki süreçte gösterecekleri pratiklerin önemine değindi.
Görüşme sonrasında, daha önce yerel örgütlenmeler üzerinden yapılan çalışmalarla geliştirilen ilişkiler ve belirlenen ihtiyaçlar dogrultusunda, Diyarbakır Büyükşehir belediyesinin de desteğiyle Amed’de geniş bir alana kurulan 3.800 kişinin kaldığı Ezidi kampını ziyaret eden heyet, Ezidilerin barınma, gıda, sağlık, psikolojik, güvenlik, eğitim gibi konularda ihtiyaç ve sorunlarına dair gözlemlerde bulundu. Kamp komitesiyle çeşitli görüşmeler gerçekleştiren heyet, ziyaret sonrası gözlem ve planlamalarına dair ayrıntıları, yapacağı çalışmalar kapsamında kamuoyuna sunarak kampanya çalışmasını sürdürecek ve Amed’de bulunan Ezidi kampı ve Silvan’daki evlere yerleştirilen Şengal ve Kobane’lilerin ziyaretlerine devam ederek akşam saatlerinde Suruç’a geçecektir.
Kendisinden 37 yaş büyük eşinin baltalı saldırısına uğrayan ve 7 aydır yaşam mücadelesi veren Ayşe Hakan hayatını kaybetti
HABER MERKEZİ (02.12.2014)- Eşinin baltalı saldırısına uğrayan Ayşe Hakan, 7 aydır verdiği hayatta kalma mücadelesini kaybetti. Ayşe Hakan, kendisinden 37 yaş büyük biriyle ailesinin baskısı sonucu para karşılığı çocuk yaşta evlendirmişti. Ayşe Hakan’ın cenazesi, Van Karşıyaka Mezarlığı’nda toprağa verildi.
11 Temmuz günü 64 yaşındaki eşi Abdulhadi Hakan’ın saldırısına uğrayan Ayşe Hakan, ilk olarak Kocaeli Devlet Hastanesi’ne kaldırılmış, ardından Van’a götürülerek çeşitli hastanelerde yoğun bakımda tutulmuştu. 3 hafta önce Van Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi Yoğun Bakım Ünitesi’nde tedavi altına alınan Ayşe Hakan, sabah saatlerinde solunum yetmezliği nedeniyle hayatını kaybetti.
Daha önce 4 evlilik yapan ve ilk eşini de öldüren 64 yaşındaki Abdulhadi Hakan halen yakalanmadı.
Kaynak:halkingunlugu.org
İZMİR (01.12.2014)- 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Dayanışma ve Mücadele Günü kapsamında dün saat 14.00’de İzmir Demokratik Haklar Ve Kültür Derneği’nde panel düzenledi. 25 Kasım kapsamında devam eden çalışmaların bir parçası olarak düzenlenen panel DKH’nin hazırladığı sinevizyon gösterimi ile başladı. Açış konuşması DKH’nin hazırladığı bir metin okunarak yapıldı.
Panelde ilk olarak ‘Tarihsel Kesitte Kadın Hareketi’ başlıklı sunum yapıldı. Yapılan sunumda doğanın ve diyalektiğin temel yasasının çelişki olduğu ve doğada olduğu gibi insan türünün iki cinsi arasında da binlerce yıldır devam eden bir çelişkinin bulunduğu belirtilerek bu çelişkinin de kadın-erkek çelişkisi olduğu ifade edildi. Tarihsel süreç içerisinde bu çelişkinin farklı nitelik ve biçimler alsa da insanı ezen ve ezilen cinsler olarak ikiye böldüğü; bu bölünmüşlüğün toplumun tüm birimlerine sirayet ettiği, ezilen cinsin kadın olması nedeniyle kadın sorunu olarak ortaya çıktığı; bu bağlamda kadın-erkek çelişkisinin ortadan kalkmasının sosyalist mülkiyet sistemi dahil tüm sistemlerin ortadan kalkmasıyla, sınıfsız bir toplumla ve ancak sınıfsız toplumda insanlar arasındaki her türlü yabancılaşmanın kırıldığı özgür ilişkilerin mümkün olacağı ve bunun gerçeğe dönüşmesinin de sınırsız kültür devrimleri sürecini ifade ettiği vurgulandı.
Kadına yönelik şiddette karşı mücadele etmeye devam
Kadına Yönelik Şiddet konusunun işlendiği ikinci başlıkta ilk olarak şiddet kavramının tanımı yapıldı. Şiddetin psikolojik, sosyo-kültürel ve ekonomik boyutlarıyla korkutmak ve sindirmek için kullanılan davranış olduğu ifade edildi. Egemenlik ilişkilerinin hüküm sürdüğü her yerde şiddetin var olduğu, erkek egemen anlayışın hakim olduğu bütün sistemlerde de şiddetin sürekli hale getirilip kadınları belli kimliklere hapsettiği belirtildi. Kadına şiddetin tüm dünyada ve sistemlerde farklı şekillerde olsa da özünde aynı olduğu ifade edilerek şunlar belirtildi: “bizimki gibi ülkelerde kadına yönelik şiddet, geleneksel ön yargılarla, ayrımcı politikalarla ve yasalar aracılığıyla meşrulaştırılıyor. Şiddetle yaşamaya alıştırılan biz kadınlar farkına varmadan şiddetin bir parçası oluveriyoruz. ‘Gelişmemiş ülkelerde’ durum son derece vahimken ‘gelişmiş ülkelerde’ de kadına yönelik şiddet hala engellenmiş değil. Gelişmiş ülkelerde kadın erkek eşitsizliği daha gizli yürütülüyor. Araştırmalar sonucunda da istatistikler kapitalizmin ikiyüzlülüğünü ortaya koyuyor. İster özel alanda ister kamusal alanda olsun fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomik şiddet, bizleri bulunduğumuz her ortamda tehdit ediyor.”
Şiddete karşı tek vücut olmanın yarattığı bilinçle yürümeye devam
Neo-liberal politikalar gereği sosyal hayattan elini eteğini çeken devletin kalıcı çözümler bulamayacağını, aksine devletin yaptığı düzenlemelerin kadınların daha fazla ses çıkarmaması, bastırılması için yapıldığı vurgulanan sunumda çözümün, Mirabel Kardeşler’in açtığı yolda mücadele ederek olacağı ifade edilerek şöyle denildi: “ bugünden hedeflenmesi gereken yaşamlarımızı şiddetle esir almaya çalışanlara karşı köklü bir mücadele yürütmektir. Bugünden atılması gereken adımları devrimden sonraya taşımak kendi sorunlarımıza yabancılaştığımız anlamına gelecektir. 25 Kasım 1960’da Trujillo diktatörlüğüne karşı mücadele yürüten ve bu uğurda canlarından olan Mirabel Kardeşlerin bıraktığı yolda şiddete karşı tek vücut olmanın yarattığı bilinçle yürümeye devam edeceğiz.”
Feminizm sarmalında kadın mücadelesi
Feminizm Sarmalında Kadın Mücadelesi başlığıyla yapılan sunumda Fransız Devrimi döneminde tarih sahnesine çıkan ve iki yüz yılı aşkın süredir etkili bir akım olan feminizmin tarihsel gelişimi ve mücadelesi aktarıldı. 20. Yüz yılın ikinci yarısında feminizmin daha da güçlendiği ve bu akımın ortaya çıkmasından beri tartışılan temel konunun kadın-erkek eşitsizliği olduğu, bu eşitsizliğin nasıl giderilebileceği sorunu üzerinde durulduğu ifade edilerek; kadınların sosyal, siyasal ve hukuki bakımdan niçin eşit olmayan konuma geldikleri üzerinde durulmadan feminizm akımının anlaşılmasının mümkün olamayacağı ve bu nedenle kadın sorununun ilk önce tarihsel bir perspektiften ele alınıp incelenmesi gerektiği vurgusu yapıldı.
Dinleyicilerin soru ve görüşleriyle verimli tartışmalar yaşanarak devam eden panel, örgütlenme ve mücadele çağrısıyla sona erdi.
Kaynak: halkingunlugu.org
DKH İzmir Örgütlülüğü 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslar arası Dayanışma ve Mücadele Günü