ADKH İsviçre’nin Zürih kantonunda ‘’eksik manşetler’’ konulu stant çalışması gerçekleştirdi
HABER MERKEZİ (28.08.2015)-İsviçre’nin Zürih kantonunda 27.08.2015 Perşembe günü Avrupa Demokratik Kadın Hareketi’nin örgütlemiş olduğu “Eksik Manşetler” konulu stant çalışması gerçekleştirildi.
Zürich Stauffacher’da saat 16:00’da başlayan stant çalışması saat 20:00’a kadar sürdü. Türkiye-Kuzey Kürdistan’da yaşanan son gelişmelerin kısa bilgi tarzında yazıldığı bildirilerde, gerek medya kuruluşlarının yanlı ve gerçekleri çarpıtan açıklamaları gerekse de uluslararası alanda kamuoyunun yeterli düzeyde olmayışı vurgulandı. ATİK’e bağlı Yeni Kadın’ın da destek verdiği, ADKH’nin “Eksik Manşetler” konusuyla başlattığı çalışmada, herkesin Türkiye-Kuzey Kürdistan’daki güncel gelişmelerde söyleyecek, ekleyecek sözlerini yazarak eksik bırakılan manşetleri tamamlaması ve tüm bu yazıların enternasyonal organizasyonlara, basın kuruluşlarına bir dosya olarak sunulması hedefleniyor.
İnsanlar sistem tarafından kayıtsız ve apolitik şekillendiriliyor.!
ADKH standını ziyaret edenler içerisinde İsviçreli biri, İsviçre’de yaşam standartlarının daha yüksek olması, ‘direkt demokrasi” ile büyük bir manipülasyon gerçekleştirildiğini vurguladı. Bu yüzden toplumsal sorunların görünmez kılındığı, insanların dünyanın farklı yerlerinde gelişen durumlara kayıtsız ve apolitik şekillendirildiğini dile getirdi. Suriyeli bir genç, Qamışlo’da ailesinin yaşadığını ve onlar için endişeli olduğunu paylaştı. Erdoğan’ın iktidar hırsının, faşizmi daha da tırmandırıldığı, tarihsel olarak Kürdistan’ın dört parçasının Avrupalı devletlerin de dahil olarak paylaştırıldığı ve bu yüzden bunun enternasyonal bir sorun olduğu yazılanlar ve dile getirilenler arasında en çok üzerinde durulan başlıklar olarak öne çıktı. Erdoğan’a atfen, ezilen halkları daha fazla baskı altına alarak barışın gerçekleşemeyeceği, özelde Türkiye’de yaşayan Kürtlerin genelde de bütün etnisitelerin kendi haklarına sahip olmasının önemi yazılan yazılar arasında geçti. Kiminin duygusal reflekslerle kendini ifade ettiği, kiminin de kaderci yaklaşımla Allah’tan medet umduğu yazılar da cümlelere dökülenler arasındaydı. ADKH’nin Zürih’de start verdiği çalışması, farklı yerlerde sokak eylemleri ve stant çalışmalarıyla devam edecek.
İsviçre Zürih’te “Eksik Manşetler” stant çalışmasına çağrı.!
Avrupa Demokratik Kadın Hareketi olarak, İsviçre Zürich’te 27.08.2015 Perşembe günü saat 16:00-20:00 arasında Zürich Stauffacher’da stant çalışmamız olacaktır.Stant çalışması “Fehlende Schlagzeilen” yani “Eksik Manşetler” olarak gerçekleştirilecektir.
Türkiye-Kuzey Kürdistan’da yaşanan gelişmelere dikkat çekmek amacıyla bu çalışma sonucunda medya ve uluslararası organizasyonlara bir dosya ileteceğiz.
Hepimizin söyleyeceği bir sözü, ekleyeceği bir manşeti vardır.Tüm herkesi hiçbir şekilde basına yansımayan manşetleri yazmaya, bu çalışmamızla kamuoyu yaratmaya davet ediyoruz.!
Dersim’de, Muş’un Varto ilçesinde işkence edilerek katledilen ve cenazesi çırılçıplak halde teşhir edilen YJA-STAR gerillası Ekin Wan için bir basın açıklaması düzenlendi
DERSİM (18.08.2015) – Bugün Dersim’de Muş’un Varto ilçesinde işkence edilerek katledilmesinin ardından cenazesi çırılçıplak halde teşhir edilen Ekin Wan adına basın açıklaması gerçekleştirildi.
Saat 12.15’de Sanat Sokağı’nda toplanan kitleye Demokratik Kadın Hareketi’nin yanı sıra birçok kadın örgütü, Dersim Milletvekilleri ve Belediye Başkanları, İstanbul DHF-HDP Milletvekili Erdal Ataş da destek verdi. Alkışlar, sloganlar ile başlayan basın açıklamasında, ‘’Kadın üzerindeki tüm tahakkümleri şiddetle kınıyor ve teşhir ediyoruz. Kadın mücadele ettikçe özgürleşecek, özgürleştikçe güzelleşecektir. Ekin Wan bunun en iyi örneğidir. Senin mücadelen bizim mücadelemizdir. Bu mücadele bayrağını kadınlar yerde bırakmayacaktır.’’ İfadelerine yer verildi.
Basın açıklamasında ‘’ Ekin Wan Yoldaş Ölümsüzdür’’, ‘’Jin Jiyan Azadi’’ sloganları atıldı. Yapılan açıklamaların ardından kitle zılgıtlar, sloganlar ile dağıldı.
ADKH: Çıplak ve Özgür Olan Bizler, Teşhir Olan Sizlersiniz.!
Zulmün ve vahşetin ilk adresi yine kadın!
En çok kadın bedenine saldırırlar!
Kadın olmak onların yanında, onların o eril, aciz, barbar zihniyetinde bedenimizle ‘ezik, eksik’ olmaktır.Kendi çıkarlarını koruyan yasalarında; kadın bedeni mahremdir, ayıptır, günahtır, utançtır çünkü sadece ‘sahibine’ helaldir.Kimdir kadın hakkında hüküm veren, kadın kimliği ve bedeni üzerinde söz sahibi olan? Kadının bedeni hakkındaki söz hükmü devlete değil, dinin arkasına sığınan gerici anlayışa değil, bizzat kadının kendisine aittir.”Kadın da olsa, çocuk da olsa gereken yapılsın” emrini verenler, öldürmekle kalmayıp ölü bedene işkence yapanlar, çırılçıplak soyup başında fotoğraf çektirenler, kendi onursuzluklarını, kendi faşist duruşunu teşhir etmişlerdir.Çünkü kadınlar onlar için namusu bacaklarının arasında gizli, iştahlarını kabartan ve örtünmek zorunda olan et parçalarıdır, kadın da değil, insan da değildir.Ve bu faşist, erkek egemen zihniyet kadını yok etmek istediğinde önce kadının bedenine yönelir.Bundandır kadın savaşlarda tecavüze uğrar, köle olup pazarlarda satılır, bundandır kadın işkence tezgahında, zindanlarda sürekli cinsel şiddet görür, bedeni üzerinden teslim alınmaya çalışılır, bundandır kadının cansız bedenine işkence yapılır, çırılçıplak sokak ortasına atılır.Onlar barbarlıktan, vahşetten, ahlaksızlıktan utanmazlar, kadınların kendi bedeninden utanmasını beklerler.Onlar isyan eden, bilinçlenip örgütlenen kadının gücünden korkarlar.Korkuları o kadar büyüktür ki, öldürmeyi reva görür, ölü bedenlerden övünürler.
Ülkemizde özellikle son süreçte Kürt illerinde AKP faşizmi ve saraydaki sultanın emriyle 90’lı yıllardaki OHAL’i aratmayan, köy boşaltma ve yakmalarıyla, gözaltında, kırsalda yapılan akıl almaz işkenceleriyle yeniden aktif faaliyete geçen kontra, kadına yine aynı iğrenç zihniyetle saldırdı.Muş’un Varto ilçesinde, HPG gerillaları ve özel tim arasında çıkan çatışmada Ekin Wan kod isimli Kevser Eltürk öldürüldü.Cansız bedenine işkence yapılan kadın gerilla çırılçıplak soyularak sokak ortasına atıldı.Beynini, inancını, direncini, savaşçılığını teslim alamadıkları insanın, sırf kadın olduğu için cansız bedenini çırılçıplak sergilemeleri aciz ve korkak olduklarının ispatıdır.Biz, Avrupa Demokratik Kadın Hareketi olarak diyoruz ki; bedenimizle utanmıyoruz, bedenimizin esirleri değiliz, ezik ve aciz de değiliz, özgürlük mücadelemiz onurumuzdur.Kevser Eltürk onurumuzdur, asıl onursuz olanlar katletmekle sınırlı kalmayıp onun cansız bedenine işkence yaparak, ikinci kez öldürenlerdir.Bilincimizle varız, yüreğimizle karşınızdayız. Bizler çıplak ve özgürleriz, çırılçıplak, cansız bedenlerde, işkence izlerinde teşhir olan sizlersiniz.!
Kevser Eltürk (Ekin Wan) Onurumuzdur.!
Yaşasın Direnen, Savaşan, Başeğmeyen Özgür Kadın, Kahrolsun Faşizm.!
Yaşasın Enternasyonal Kadın Mücadelemiz.!
Avrupa Demokratik Kadın Hareketi
Ağustos 2015
SUSMAYACAĞİZ! HELEDE KADIN OLARAK ASLA SUYMAYACAĞIZ!!!
Utanmadan “sus, helede bir kadın olarak sus” cahilliğini kim gösterir. 21.yüzyılda bir parlamentoda bu sözlerin söylenmesi tabi ki inanılacak gibi değildir. İnsan duyduğunda şöyle kalın ve uzunundan şaşkınlıkla yadırgamanın karışımı bir ses tonuyla OHA … demeden kendini alamıyor. Zaman ilerledikçe toplumlar, ilişkiler, düşünceler, edebiyat, sanat, kültür ve teknolojide dâhil her şey ilerler. Bunlarla birlikte ilerlemeyi başaramayan-lar ne yazık ki gerici-ler olarak, hayatın ve insanlığın önündeki engeller olarak dururlar. Gericileri 21. Yüzyılda nasıl tespit ederiz. Çok basit,
Din, yani inançlar arasında eşitlik yok deniyorsa,
Dil,tüm diller ait oldukları toplumların, tarihi, kültürü ve ilişkilerini ifade ederler ve her toplumun kendi anadili vardır denmiyor ve bir dil dışında diğer dillerde eğitim yasaklanıyorsa,Irk, insanlığın en eski farklılığı ve aynı zamanda en köklü doğal özelliği olarak görülmüyorsa,
Milliyet, ben de Kürd’üm, Laz’ım, Ermeni’yim, Çerkez’im vb. diyenin nüfus kağıdına neyse onu yazmıyorsa, kendi milliyetini başkalarına zorla kabul ettirmek için tankı topu ne varsa kullanmaktan çekinmiyorsa,
Cins, eğitimden mesleğe, ekonomiden siyasete, giyimden seyahate, spordan dansa, müzikten sinemaya kadar hayatın her alanında erkeğe tanınan özgürlükler kadın için suç oluyorsa,
Doğa, ne olursa olsun her koşulda insanın ve tüm canlıların hayatını başta ormanları yakarak, toprağı suyu ve havayı zehirleyerek yok ediliyorsa,
Demokrasi, seçimde tek başına iktidar olamadığında önce sınırda besleyerek bölgedeki Kürt ve Ezidi’leri katledip sonrada Suruç’ taki katliamı aydınlatmak yerine Paramiliter çetelere Hadep Milletvekillerini -siz niye ölmüyorsunuz-diye hedef gösteriyorsa, vb. sıralayabiliriz. Kısacası demokrasi, 400 milletvekili sayısıyla ifade edilen ve buna ulaşılamadığında diktatörlükle kendini dayatıyorsa, cinnet geçiren bir RTE- Cumhurbaşkanı ve AKP gibi bir parti ile Kadınlara karşı suçların “Pazarlık”, “arabuluculuk/uzlaştırma”, “erteleme”, “paraya çevirme”, “ön ödeme” ile suç olmaktan çıkarılması için yasa değişikliği hazırlanıyorsa,
Ve tüm bunların hepsi hükümet ve devlet adına yapılıyorsa orada Bülent Arınç gibi sabıkalı demokrasi ve kadın düşmanlarının ortaya çıkması engellenemez. Engelleme bir yana, hangi yüzyılda ve coğrafyada olursa olsun bunlar hortum gibi her şeye zarar verirler. Bunlar değişir mi? Bu olasılığın olma ihtimali var mı diye tarihe baktığımızda kesinlikle değişim söz konusu değil. Aksine toplumların canına tak ettiğinde değişecek ne devlet kalır ortada ne RTE nede AKP’si. Tarihte nice krallar gericiler ve diktatörler değişmediler ama devrildiler. Bu süreçte biz kadınlara iki seçenek bırakmaktalar.
YA susa susa köleleşeceğiz
Ya da devire devire Özgürleşeceğiz.
Biji azadi bimre koleti
10 Ağustos 2015
Sıla Doğru
Suruç katliamında yitirdiğimiz 32 SGDF’li yoldaşımızın acısı henüz tazeyken dün sabah saatlerinde binlerce polisle yüzlerce eve gerçekleştirilen baskında, devrimci bir kadın, Günay Özarslan katledildi.Halk Cephesi üyesi Günay Özarslan Bağcılardaki evine yapılan baskında infaz edildi ve vücudundan 15 mermi çekirdeği çıkarıldı.Tabi ki senaryo dünden hazır, kalın puntolarla burjuva basına düşen ve altı çizilen “çıkan çatışmada etkisiz hale getirildi” sözleri infazın üstünü örtmekten başka bir şey değildir.Devlet, emir verdiği katil polisler eliyle gerçekleştirdiği infaza, çatışma süsü vererek, devrimcileri hedef almaya devam etmekle, yeni katliamların yolunu açmaktadır.Ama bizler, tüm ezilen halklarımız şu gerçeği çok iyi bilmekteyiz; Günay Özarslan’ın katili, bu katliamlara imza atan, ölüm emrini veren, sonra sükunetle yerinde duran faşist TC devletidir.!
Cudi’nin, Lice’nin, Hozat’ın ormanlarını-dağlarını bombalarla yakan, yürüdüğümüz sokakları dahi kana bulayan faşist devletin parlamentodaki temsilcisi AKP, erken seçim tartışmalarını öne sürerek yarattığı bu kan denizindeki krizden nemalanmak istiyor.Ülke kaosun eşiğinde diyerek savaş çığırtkanlığına aymazca devam eden devlet, yarattığı bu krizlerden büyük medetler umuyor.Suudi kralı için ülke genelinde resmi yas ilan edenler, 32 kardelen için yasa gerek duymadıklarını belirtiyor.Her güne yas mı ilan edelim diyen faşist düzeninize cevabımızdır, yaşadığımız her alanda katliamlarla doldurduğunuz her günümüz sizin eserinizdir. Kobanê’nin yeniden inşaası için çocuklara oyuncak götürenlerin başına bombalar yağdıran, ama IŞİD’e tırlarla silah, mühimmat taşıyan, sonsuz, sınırsız destek sunan ve bu kan emicilere “terörist” demeye bile dili varmayan bir devlet gerçekliğiyle karşı karşıyayız.Sokağa çıktığımız her anı burjuva basınının kalemşorları ve sözcüleriyle beraber “terörize” eden egemen faşist devlet, mazlum rolleri ve timsah gözyaşlarıyla asıl terörün devlet terörü olduğunu gizleyemez.!
Asıl “terörist” Cudi’de, Lice’de, Hozat’ta ormanları yakıp, doğayı, hayvanı alevler içinde bırakanlardır. Asıl “terörist” Suruç katliamında 32 kardeleni solduran, onları yarının güneşli günlerinden mahrum edenlerdir. Asıl terörist Amara Kültür Merkezi’nin bahçesindeki SGDF’li yoldaşlarımızın açıklamasına bombalı saldırıyı gerçekleştireni katliamdan 20 gün önce serbest bırakanlardır. Asıl terörist kirli postallarıyla evlerimize girip gecemizi ve gündüzümü zifiri karaya boğanlar, Günay Özarslan’ı katledenlerdir. Asıl terörist IŞİD’i besleyen ve onu kendine paravan olarak kullanan, aymazca televizyonlara çıkıp göstermelik “Kınıyoruz” mesajları veren düzenin kokuşmuş, egemen tekçi faşist partileridir.
Bizler Avrupa Demokratik Kadın Hareketi olarak, devletin katliamcı ve faşist yüzünü teşhir etmekten asla geri durmayacağız, özgürleşmek için daha fazla örgütlenmeye ve mücadele etmeye devam edeceğiz.
Özelde kadınlara genelde tüm devrimci demokrat kurum üye ve taraftarlarına çağrımızdır, yapılacak olan tüm eylemlere ve etkinliklere aktif ve daha kitlesel katılarak, ortak mücadeleyi ve devrimci dayanışmayı büyütelim.’’
Günay Özarslan Ölümsüzdür.!
Yaşasın Enternasyonal Kadın Dayanışması.!
AVRUPA DEMOKRATİK KADIN HAREKETİ (ADKH)