ADKH, İsviçre Zürich Kantonu’nda Winterthur 11 Ocak’ta Alevi Derneği’nde tarihinde “Savaş ve Kadın” konulu söyleşi gerçekleştirdi
ZÜRİH(16.01.2015)- Söyleşinin ilk bölümünde ADKH’nin amaçları, çalışmalarının tanıtımı yapıldı. ADKH adına yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Kadının toplumsal sistem içerisinde her alanda ikinci cins konumuna karşı mücadele yürütür, kadın kapitalizme ve emperyalizme karşı çıkar.” ADKH’nin dönemsel olarak ele aldığı şiddet ve cinsel sömürüye karşı kampanyaların dile getirildiği söyleşide, ADKH’nin hazırlamış olduğu “Emperyalist Savaşlar ve Kadın” konulu sine vizyon gösterimi yapıldı. ADKH bu çalışmayı, Kobanê’de direnen kadınlar, Ocak ayı içerisinde katledilen Lenin, Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht, 19 Ocak’ta katledilen Hrant Dink, Paris’te katledilen üç Kürt kadın devrimci Sakine Cansız, Fidan Doğan, Leyla Şaylemez şahsında dünyayı güzelleştirmek uğruna yaşamlarını yitirenlere atfettiğini vurguladı.
Ardından savaşların güncel olarak yaşamın bir gerçekliği olduğu, savaşların kaynağı, emperyalistlerin Ortadoğu’daki emellerinin yanı sıra Suriye-Irak savaşında IŞİD’in esir aldığı Ezidî kadınlara ve IŞİD karanlığına karşı mücadeleyi büyüten YPJ’li kadınlara değinildi.
Söyleşide IŞİD karanlığının kadını cinsel meta olarak görmesi, Ezidî kadınları esir olarak pazarlamasına dikkat çekildi. En ilkelinden en modern zamanlara kadar tüm savaşların ortak özelliğinin kadınların topraklar gibi ganimet olarak görülmesi dile getirilerek savaşların hem sınıfsal hem de ataerkil yönüne değinildi. Kadına yönelik cinsel şiddet IŞİD’in kaçırdığı kadınlara dair çıkardığı “kullanma kılavuzu(!)” maddeleriyle tartışıldı. Söyleşide, “Kadının kendisine biçilen rolü, onu meta olarak gören anlayışa karşı verdiği en güzel yanıt Kobanê’de, Rojava’da mücadelenin öncüsü olmasıdır” denildi.
Savaşsız bir dünya mümkün mü?
ADKH’nin gerçekleştirdiği söyleşide katılımcılara “Savaşsız bir dünya mümkün mü, hangi toplumsal sistemde ve bunun gerçekleştirmenin araçları nelerdir?” soruları yöneltilerek tartışmalar yürütüldü. Söyleşi bölümünde heyet olarak Kobanê sınırına giden, ADHK temsilcisi, Suruç’taki gözlemlerini aktardı.Telefon bağlantısı üzerinden Kobanê’de cephe savaşında hayatını kaybeden kadın gerillanın kardeşi görüşlerini dile getirdi. Kız kardeşinin sadece kendi yaşamı ya da o bölge için değil evrensel olarak kadına yönelik tüm bu geri anlayışlara karşı çıkmak için Kobanê direnişine katıldığını, cephede yaralandığını ve yine yoldaşlarını kurtarmak için çatışmaya devam edip ölümsüzleştiğini anlattı.
Söyleşinin sonuç bölümünde ise savaşsız dünyanın mücadelesini yürütmenin yanı sıra, bu anlamda savaş ve barış kavramlarını ne kadar iç içe olduğuna dikkat çekildi. “Kobanê güncel olarak bunun somut örneğidir. Kadın ise o bölgede, onu biçimlendirmeye çalışan toplumsal rolleri alaşağı etmiştir. ADKH olarak bu mücadeleyi destekliyor ve sahipleniyoruz” denilerek söyleşi sonlandırıldı.
Eğitim-Sen Merkezi Kadın Sekreterliği, Türkiye’nin eğitimde Dünya Cinsiyet Eşitsizliği sıralamasında bu yıl 5 sıra daha gerilediğini açıkladı. Kız çocuklarının okuma oranının eğitim kademesi yükseldikçe düştüğüne dikkat çeken Eğitim-Sen Merkezi Kadın Sekreterliği, “Siyasi iktidarın erkek egemen bakış açısı sonucunda eril ve saldırgan bir ortam yaratılmaktadır” değerlendirmesi yaptı.
ANKARA- Eğitim Sen Merkezi Kadın Sekreterliği, 2014 yılına ait ‘Eğitimde Cinsiyetçilik Raporu’nu yayımladı. Rapordaa, eğitimdeki cinsiyet ayrımcılığının artışına dikkat çekti.
Hükümetlerin verdiği verilere göre hazırlanan Dünya Cinsiyet Eşitsizliği raporunda geçen yıl 120. sırada bulunan Türkiye, 5 sıra gerileyerek 125. sıraya yerleştiğini açıklayan Eğitim-Sen, 2014 yılında karma eğitim tartışmalarının temel gündem haline geldiğini belirtti. 19. Eğitim Şurası’nda gündeme getirilen karma eğitime son verilmesi önerilerinin Eğitim-Sen ve demokrat öğrenci velilerinin tepkileri sonucunda engellendiği hatırlatılan raporda, “Kadınların ekonomik, politik, sosyal ve toplumsal olarak ikincil konumlarının eğitim alanında da perçinlenmesi ve ‘kız okulları’ ve ‘erkek okulları’ söylemi daha fazla cinsiyetçilik, taciz ve şiddete neden olacaktır. Türkiye’deki cinsiyet eşitsizliği AKP Hükümetinin sürdürücüsü olduğu erkek egemen politikaların nedeni ve sonucudur” değerlendirmesi yapıldı.
Kız çocuklarının erkeklere oranla daha az okula gittiği vurgusunun dikkat çektiği raporta, eğitim kademesi yükseldikçe bu oran daha fazla artıyor. Kız çocuklarının %93’ü, erkek çocukların ise %95’i ilkokula giderken, erkeklerin üniversiteye gitme oranları kadınlarınkine göre %11 daha fazla. İnternet kullananların sadece %35’i kadınlardan oluşuyor.
Cinsiyet eşitsizliğinin artış gösterdiği bir başka faktör, bölgeler arasında görülüyor. Raporda, kız çocuklarının en az okullaştığı, devamsızlık ve okul terklerinin en fazla olduğu bölgelerin aynı zamanda ekonomik olarak en alt seviyede bulunan yerler olduğu belirtiliyor. Raporda ayrıca, bu bölgelerde Kürt nüfusu yoğun olarak ikamet etmekte; anadilinde eğitim alınamaması kız çocuklarının okulla bağının daha hızlı çözülmesine neden olduğu ifadelerine yer verildi.
Okullarda yaşanan erkek egemen şiddet taciz ve tecavüz sarmalında kadınları boğduğu, buna rağmen kadın öğrencilerin suçlu gösterildiği belirtilen raporda, LGBTİ öğrencilerin ise görmezden gelinmeye davam ettiği ifade edildi.
Eğitim Sen Merkezi Kadın Sekreterliği, raporun sonuç bölümünde ise şu değerlendirmeyi yaptı.
“Siyasi iktidarın erkek egemen bakış açısı sonucunda eril ve saldırgan bir ortam yaratılmaktadır. Bu süreçte sendikamıza büyük görevler düştüğünün farkındayız. Sendikamız öğretmenlerin sadece ekonomik, sosyal, politik ve kültürel haklarını savunmamakta; aynı zamanda demokratik, bilimsel, anadilinde, cinsiyet eşitlikçi eğitim sisteminin mücadelesini vermektedir. Üzerimize düşen sorumluluğun bilinciyle 2014 yılında cinsiyetçiliğe karşı sürdürdüğümüz kavga 2015 yılında büyüyerek devam edecektir.”
Dersim’de Sakine Cansız’ın mezarı başına gidilerek, Paris’te katledilen 3 yurtsever kadın için anma yapıldı
DERSİM (09.09.2014)- Dersim Demokratik Özgür Kadın Hareketi’nin çağrısıyla Seyit Rıza Meydanı’nda Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez şahsında mezarı başında anıldı.
Saat 12.00’de Seyit Rıza Meydanı’nda bir araya gelen kitle, 12.30’de Belediye Asrı Mezarlığı’nda bulunan Sakine Cansız’ın mezarınını bulunduğu yere yürüdü. Yapılan anmada Sakine Cansız şahsında Paris Katliamı’nda şehit düşenler anısını saygı duruşu yapıldı.
‘Katliamlarla bir halkın özgürlük sevdasını yok edemezsiniz’
Ardından yapılan konuşmalarda şu ifadelere yer verildi:“Bilindiği gibi bu komplonun katilleri belli olmasına karşın, iki yıldır henüz açığa çıkarılmamıştır. Bizler katillerin kimler olduğunu biliyoruz ve buradan Dersim’den sesleniyoruz, siz Sakine’yi, Fidanı ve Leyla’yı katlederek, ne bir kadının özgürlük sevdasını yok edebilirsiniz ne de bir halkın özgürlük sevdasını yok edebilirsiniz ne benliğimizi unutturabilir ne de tarihimizi silebilirsiniz. Çünkü biz bu tarihi, bedellerle, kanla yazdık ve diyoruz ki bu katliamın sorumlularını ortaya siz çıkarmazsanız biz bu dağların sevdalısı ve bu dağların anahtarlarını ellerinde tutan yiğit evlatları, Zarifelerin, Beselerin, Seyit Rızaların, Mazlumların, Mahirlerin, İbrahimlerin, Kemal Pirlerin yoldaşları olarak bizler çıkaracağız.”
Mezarlıkta lokma dağıtımı yapıldıktan sonra anma sonlandırıldı. Anmaya Demokratik Haklar Federasyonu (DHF) ve Demokratik Kadın Hareketi (DKH) destek verdi.
Maltepe’de daha önce eşi tarafından saldırıya uğrayıp yaralanan bir kadın eşi tarafından bıçaklanarak katledildi
HABER MERKEZİ (09.01.2015)- Ülkemizde erkek egemen sistemin bir yansıması olarak kadın katliamları hız kesmeden devam ediyor. Kadınlar göz göre göre katlediliyor.
Maltepe’de daha önce eşi tarafından saldırıya uğrayarak yaralanan bir kadın bu defa bıçaklı saldırıya uğrayarak katledildi.
Maltepe Gülensu Mahallesi oturan Öznur Bozan sabah saatlerinde eşi Ozan Bozan’ın saldırısına uğrayarak katledildi. Sabah saatlerinde gelen sesler üzerine eve giden komşuları Öznur Bozan’ın katledildiğini gördü. Üstelik Bozan’ın 6 aylık ve 1 yaşındaki iki çocuğu da annelerinin başında duruyordu.
Öznur’un katili Ozan Bozan’ın ise katliamın ardından polise teslim olduğu belirtildi. Bozan’ın 6 ay önce de Öznur Bozan’a saldırdığı ve onu yaraladığı kaydediliyor.
Dersim Demokratik Özgür Kadın Hareketi’nin çağrısıyla Paris’te Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez Belediye Konferans Salonu’nda anıldı
DERSİM (09.01.2015)- Dün 16.30’da yapılan anmada bir dakikalık saygı duruşunun ardından, sine vizyon gösterimi yapıldı. Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez’e ilişkin yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Sakine Amed zindanında o an yaşadıklarını değil Kürdistan Devrimini anlatan biriydi Sakine, sonra kadın, sonra tarihin en kötü yüzünü yaşamış bir alevi Kürt’tü, Sakine Her yönüyle bir Dersim’li, Dersimin asiliğidir. Her alanda örgüt iradesini dimdik savunan, önder bir kadrodur.”
Anmaya Demokratik Kadın Hareketi destek verdi. Bugün saat 12.00’de Sanat Sokağı’nda Sakine Cansız mezarı başına gerçekleştirilecek yürüyüşle anılacak.
Emperyalist-kapitalist tekeller, sermaye birikimi için doğayı ve insanı katletmeye devam ediyor. Toplumların sınıflara bölündüğü günden beri, yaşanan tarihsel gerçeklikler bir yana, emperyalist-kapitalist sistemin son bir yılda dünya genelinde insanlık ve doğa üzerinde nasıl bir yıkım, savaş, katliam ve sömürüyle yükseldiğine ve bunlara karşı geliştirilen itiraz ve direnişlere baktığımızda dahi, böyle bir sistemle yönetilen dünyadan, çıkarı olan bir avuç sermaye grubunun dışında, doğadaki her dinamik dahil, hiç kimsenin memnun olmadığı çok açıkça görülecektir. Bu memnuniyetsizlik, dünyanın her bir parçasında ve özgülünde başka başka şekillerdeki karşı çıkışlar, itirazlar ve can bedeli direnişlerle kendini gösteriyor ve göstermeye devam edecektir.
İktidarların, insanı emeğine, doğaya, insana yabancılaştırdığı her dönemde, egemenlere karşı yaşamları pahasına sosyalizm inançlarını pratikleştirerek yaşamın içinde özne olmayı başaranlar, düşüncelerinin tüm çıplaklığıyla haykırıp başka bir yaşam için mücadele etmeyi insanlığa öğrettiler. Korkunun hakim olduğu en karanlık dönemlerde dahi giyotinlerden haykırdılar, kızıl burçlarda dalgalandırdılar kızıl bayraklarını. Avrupa’da sosyalist teori ve pratiğin sembolü olan ve bu uğurda 15 Ocak’da katledilen Rosa Luxemburg ve Karl Libknecht’i, Sovyet sosyalist devriminin kuramcısı-önderi olan Lenin’i, yaşayan düşünce ve pratiklerinden öğrenerek hatırlamak, tartışmak ve güncellemek daha da anlam kazanıyor. Kapitalist sömürü düzenine karşı tarihsel zenginlik olan Rosa Luxemburg ve Karl Libknecht ve Lenin’in sosyalist düşünce ve pratik deneyimlerini güncelleştirerek geliştirmek nasıl sosyalistlerin sorumluluğuysa, Kürt ulusal hareketin mücadele sembolü olan üç Kürt kadın siyasetçiyi, Sakine’yi, Fidan’ı, Leyla’yı ve üzerinde kirli savaş pazarlıklarının sürdürüldüğü Ortadoğu ve Kürdistan topraklarında insanlık için bir umut olarak filizlenen Rojava devrimi ve muazzam Kobane direnişinden öğrenerek geliştirmek de, yine sosyalistlerin sorumluluğu ve zorunluluğudur.
“Sosyalist” blokun çöküşüyle sosyalizmin miadını doldurduğu propagandalarının türlü şekillerde devam ettiği ve emperyalist-kapitalist dünya gericiliğinin köhnemiş ve çürümüş barbarlığının, insanlığın yaşamını ve doğayı adeta cehenneme çevirdiği bu tarihsel süreçte; emperyalizmin dünyayı yönetme -sömürme- gücüne rağmen, bu dünya düzenine karşı tek kurtuluş alternatifinin, mevcut ekonomik ilişkileri altüst etmeyi, sermayenin değil insan ve doğanın çıkarlarını esas alarak toplumsal bir değişim-dönüşümü amaçlayan uzun soluklu- uzun süreli bir sınıf savaşımını gerektiren sosyalizm yürüyüşü olduğu, gün geçtikçe daha çok açığa çıkmakta ve yaşam için bir zorunluluk halini almaktadır.Ve bu yaşamı arzulayanların, bu yaşama inananların, inançlarını pratikleştirerek zalimin zulmüne her dönemde çeşitli biçimlerde karşı duranların; Spartakistlerin, Bedreddinlerin, dünya devrimci hareketinin kızıl neferlerinin, Rojava’da ,Kobanê’de direnen her bir savaşçı şahsında bugüne taşıyarak anlattığı tek bir gerçek vardır:
Emperyalist-kapitalist gericiliğin insanlığa ve doğaya reva gördüğü her zulmü karşısında başka bir dünya mümkündür ve bu dünyaya, insanlığın ve doğanın kurtuluş projesi olan uzun soluklu sosyalizm mücadelesiyle yürünecektir!
İnsanın ve doğadaki bütün canlıların hakettiği ve yaşamsal çıkarlarının esas olduğu yeni bir yaşamın mümkün olduğunu haykırarak; bunun için mücadele etmek, insanlık için bir tercih değil, gerçekleştirilmesi gereken bir zorunluluktur. İnsanlığın özgürleşme mücadelesinin tarihsel yaratıcılarını, deneyimlerini sahiplenmek ve daha ilerilere taşımak perspektifi ve zorunluluk bilinci ile tüm bileşenlerimiz ve kurumlarımız başta olmak üzere; genç, kadın tüm kitlemizi ve duyarlı halkımızı 11 Ocak 2015’te Berlin’de büyük sosyalizm yürüyüşünde yeralmaya ve yeni bir dünyayı kendi ellerimizle yaratma umudumuzu ve kararlılığımızı hep birlikte haykırmaya çağırıyoruz!
Luxemburg-Liebknecht-Lenin (LLL)Demonstration,
Sonntag, 11.Januar 2015 | 10Uhr | U-Bhf Frankfurter Tor, Berlin
Ocak‘15
ADKH (Avrupa Demokratik Kadın Hareketi)
ADGH (Avrupa Demokratik Gençlik Hareketi)
ADHK (Avrupa Demokratik Haklar Konfederasyonu)
Trans kadın Eylül Cansın toplumsal baskılara dayanamayarak yaşamına son verdi
HABER MERKEZİ (05.01.2015)- Trans kadın Eylül Cansın cumartesi gecesi Boğaziçi Köprüsü’nden atlayarak hayatına son verdi. Cansın, Boğaz Köprüsü’nden atlamadan önce çektiği video kaydında, trans kadın olduğu için kendisine iş verilmediğini, bu yüzden toplum tarafından sürekli ötekileştirildiğini belirtti. Yaşam koşulunun zorluklarına karşı direndiğini ancak artık yapamadığını ifaden eden Cansın şunları söyledi: “Ben 1992 doğumluyum. Şu an 24 yaşımda olmam lazım ve 24 yaşımı sonlandırıyorum. Herkesi öpüyorum. Yapamadım. Yapamadım çünkü insanlar bana izin vermedi. Çalışamadım, bir şeyler yapmak istedim, yapamadım… Anladınız mı? Bana çok engel oldular, beni çok mağdur ettiler. Herkesi Allah ile baş başa bırakıyorum ve şu an Boğaz Köprüsü’ne doğru gidiyorum. Hepinizi öpüyorum, Allah’a emanet olun.”
Eylül Cansın bugün (5 Ocak) Cemevi’nde yapılan cenaze töreninin ardından Feriköy Mezarlığı’nda defnedildi.
Endonezya’da kadın adaylara bekaret testi uygulaması
HABER MERKEZİ – Endonezya’da polis okullarına gitmek isteyen kadın adayların başvuru koşulları içinde bekaret testi uygulaması yaptığı ortaya çıktı. Uluslararası İnsan Hakları Gözleme Örgütü (HRW), uygulamayı kadını küçük düşüren ve zarar veren bir uygulama olarak tanımladı.
Endonezya’da polis okullarına gitmek isteyen kadın adaylara başvuru sırasında bekaret testi yaptırıldığı ortaya çıktı. Başvuru koşullarından biri olan bekaret testine ilişkin konuşan Endonezya Aile İşleri Bakanı Tjahjo Kumolo, “Bir kadın birçok sebepten ötürü bekaretini kaybetmiş olabilir. Bu bir ölçü olmamalı. Bazı kadınların bakire oldukları halde bu belgeyi alamamaları da çok üzücü” dedi.
Uluslar arası İnsan Hakları Gözleme Örgütü (HRW) yetkilileri uygulamayı, kadını küçük düşüren ve zarar veren bir uygulama olarak tanımladı. Polis okulları yetkilileri ise bekaret testi ile ilgili söylemleri reddederek, yapılan testi bekaret için değil, rahim kanseri olup olmadıklarını öğrenmek için istediklerini iddia etti.
Bu sözler IŞİD vahşetinin kısa bir özeti aslında: “Bir gün bize dans kostümlerine benzeyen kıyafetler verdiler. Banyo yapıp bunları giymemizi söylediler. Dilan banyoda kendini öldürdü. Bileklerini kesip kendini astı. Dilan çok güzeldi ve sanırım bir adama verileceğini bildiği için kendini öldürdü.”
Uluslararası Af Örgütü, dün “Cehennemden kaçış – Irak’ta İslam Devleti esaretinde işkence, cinsel kölelik” adlı bir rapor yayınladı. IŞİD’in Ezidilere yönelik uyguladığı vahşeti gözler önüne seren raporda, IŞİD militanlarına ya da onların destekçikerine “satılan” ya da “hediye” olarak verilen, onlarla zorla evlendirilen yüzlerce Ezidi kadın ve kız çocuğunun yaşadıklarına yer verildi.
‘TECAVÜZ SİLAH OLARAK KULLANILIYOR’
Kuzey Irak’ta eskiden esir tutulan 40’tan fazla kişiyle görüşen Uluslararası Af Örgütü Kıdemli Kriz Danışmanı Donatella Rovera, “Yüzlerce Ezidi kadın ve kız çocuğunun hayatı, İslam Devleti esaretinde yaşadıkları cinsel şiddet ve cinsel köleliğin dehşeti yüzünden paramparça oldu. Cinsel köle olarak tutulanların çoğu çocuk; 14-15 ve hatta daha genç yaştaki kız çocukları. İslam Devleti savaşçıları savaş suçuna ve insanlığa karşı suça varacak şekilde, tecavüzü saldırılarında silah olarak kullanıyor” diye konuştu.
19 YAŞINDAKİ DİLAN…
IŞİD’in vahşetine maruz kalan kadın ve çocukların kendilerini öldürme noktasına geldiğinin belirtilirken, 19 yaşındaki Dilan’ın ağabeyi Uluslararası Af Örgütü’ne, kız kardeşinin Musul’da esir tutulduğu sırada tecavüze uğrama korkusu ile intihar ettiğini anlattı. Dilan ve aralarında 10 ve 12 yaşında iki kız çocuğunun da olduğu diğer 20 kız çocuğu ile aynı odada tutulan kızlardan biri Uluslararası Af Örgütü’ne yaşadıklarını şöyle anlattı: “Bir gün bize dans kostümlerine benzeyen kıyafetler verdiler. Banyo yapıp bunları giymemizi söylediler. Dilan banyoda kendini öldürdü. Bileklerini kesip kendini astı. Dilan çok güzeldi ve sanırım bir adama verileceğini bildiği için kendini öldürdü.” Bunları anlatan kız daha sonra kaçmayı başaranların arasındaydı.
EŞARPLA BOĞMAYA ÇALIŞTILAR
IŞİD tarafından esir tutulanlardan biri olan 27 yaşındaki Vafa, Uluslararası Af Örgütü’ne kendisinin ve kız kardeşinin, kendilerini esir tutan kişi tarafından zorla evlendirilmekle tehdit edildiğini anlattı. İki kız ertesi gece kendilerini öldürmeye kalkmış. Kendilerini eşarpla boğmaya çalışmışlar ama aynı odada kalan diğer iki kız uyanıp onları durdurmuş. Vafa o geceyi şöyle anlattı: “Eşarpları boynumuzun etrafına doladık ve karşılıklı olarak çekebildiğimiz kadar çektik, sonra ben bayıldım… Birkaç gün konuşamadım.”
AİLEME NE OLACAK?
Sincar Dağı yakınında bir köyden olan 16 yaşındaki Randa, birçok akrabası ile birlikte kaçırıldı. Bunların arasında karnı burnunda annesi de bulunuyordu. Randa kendisinden iki kat daha yaşlı olan ve kendisine tecavüz eden bir adama “satıldı” ya da “hediye” olarak verildi. Çektiği çileyi Uluslararası Af Örgütü’ne şöyle anlattı: “Bana ve aileme yaptıkları çok acı vericiydi. Daesh hayatlarımızı mahvetti… Aileme ne olacak? Onları bir daha görebilecek miyim bilmiyorum.”
HAYATTA KALANLARIN DURUMU
Raporda hayatta kalan Ezidi kadınlarının durumuna da dikkat çekilirken, Kriz Danışmanı Donatella Rovera, “Cinsel saldırıdan kurtulanlara tıbbi ve diğer açılardan destek sağlayan Kürdistan Bölgesel Yönetimi, Birleşmiş Milletler ve insani yardım örgütleri çabalarını artırmalı. Hızlı ve proaktif bir şekilde kendilerine ihtiyacı olanlara erişebildiklerini güvence altına almalılar. Aynı zamanda kadınlar ve kız çocukları kendilerine destek vereceklerin olduğu konusunda bilgilendirilmeli” diyor.